- Kategori
- Genel Sağlık
Hasta mıyım neyim?
Küçükken büyüdüğümde ne olacağımı soranlara “doktor” derdim çoğu çocuk gibi; keşke olaydım. Ne yazık, bu ihtimal ne uzağımdan ne de yakınımdan geçmedi!
İnsanın yaradılışından mıdır nedir, yaşadığı her olumsuzluğu geneller. Burada yazacaklarım bu mesleğin eli öpülesi neferlerini genelleyerek kötülemek değil. Kim ne derse desin ben iyilerinin çoğunlukta olduğuna inanıyorum.
İnanıyorum inanmasına ama her ne kadar gözümü kulağımı kapatsam da kötü örneklere rastlamıyor değilim. Birini de bizzat kendim yaşadım.
Yıllar yılı “şu varislerimi tedavi ettirsem mi” deyip durdum, tam da ilaç tedavisi görürken hamile olabileceğimi rüyamda görsem inanmazdım. Artık hangisi önce başladı bilemem ama fark ettiğimde iki haftadır ilaç kullanmaktaydım. Jinekologa giderken kullandığım ilaçlar kafamı hiç kurcalamadı ama doktorun tavrı beni ve eşimi tamamen bloke etti. Bir sürü uzmana danıştım, GETAM denilen Genetik Araştırma Merkezine gidip kaç hafta sıramın gelmesini bekledim, dim dim de dim. Netice: Hüsran.
Aradan beş yıl geçti hâlâ düştüğüm acınası durumu çözemedim. O doktor ne diye beni o kadar oyaladı, ne diye saçma sapan yeni kurulmuş yerlere yolladı durdu (araştırma malzemesi olayım diye olmasın sakın) benim kafam ne diye karıştı, insan kendi çocuğunu sakatlandı diye öldürür mü?
Benden iki yıl kadar sonra aynı doktor kardeşimin hamileliğini takip etti. Doğum zamanı iki hafta aşmış, bebeğin kalp atışları dinlensin diye her gün gidilen hastanede hemşire bir gariplikten şüphelenmiş, kardeşimi göndermeyip doktoru çağırmış. Durumun vahametine rağmen saatler sonra salına salına gelen doktor hanım kardeşimi acil sezaryene almış. Yeğenim doğduğunda derisi, suda fazla (günlerce) kaldığından buruş buruş ve pul puldu. Ameliyathaneden çıktığında bize “tam aldığım anda kakayı koyuverdi kerata” dedi, “peki henüz anne karnında olsaydı ne kadar yaşam şansı vardı” diye sordum “en fazla bir saat” dedi, dedi ve bu konuşmadan birkaç saat sonra parasını aldı ve gitti. Evet biliyorum, kabahat aynı doktora itimat eden bizde değil mi?
İki sene oluyor galiba, şeker hastası olan babamı gribal enfeksiyon nedeniyle, bilinci kapanmış bir halde eve en yakın hastanenin acil servisine götürdük. Daha öncekilerde oldukça memnun kalmıştık buradan. Hâlâ düşündükçe doktor değil de şarlatan olduğundan şüphelendiğim bu seferki nöbetçi doktor, şuuru henüz yerine gelmemiş babamın, şuuru yerine geldikten sonra, o birkaç saat içinde hatırladığı tek şey olan şu soruyu sordu “nasılsınız” Eh buna koca bir yuh çekilmez de ne yapılır? Aynı gece annemin doktora “ateşi kaçtı” sorusuna “hasta ateşim var demedi” diye cevap veren de aynısıydı. Cintoz annem kibarlığı elden bırakmadan, hafifçe “hasta kendine değil ki, nasıl söylesin” diye tersledi ama bana sorarsanız iyi bir zılgıttı hak ettiği.
Şarlatan derken aklıma geldi. Geçen yıl iş arkadaşlarımdan birinin kardeşi minibüste elini kapıya sıkıştırıyor. Şoför tarafından en yakın kliniğe (!) götürülüyor. Orada Azerbaycan’da tıp okumuş (!) bir doktor tarafından dikişimsi bir şey yapılıyor. Ertesi gün acılar içinde kıvranırken ağabeyi tarafından güvendik bir hastaneye götürülüyor. Burada müdahale eden doktor, çocuğun elini görünce çılgına dönüyor. Neyse ki mesleği hak etmiş bir doktora düşmüşler de kopan ve adeta teyellenmiş olan parmağı ameliyatla geri yerine dikilmiş. İyi doktor bizim arkadaşı, şikayetçi olsun diye polise göndermiş. Polisle birlikte kliniğe gitmişler, bir sürü tantana vs derken klinik mühürlenmiş, sonrasını bilmiyorum. Allah bilir bunun gibi kaç tanesi ortalıkta dolaşıyor.
Akıl var, mantık var değil mi. Doktor dediğin kıyıda köşede kalmış, hastane demeye bin şahit ister bir yerde çalışır mı? Sonra bizim doktorlarımızın suyu mu çıktı da şurada, burada tıp okuduğunu iddia eden insanlara itimat ediyoruz; sırf yabancı diye mi? Bu yabancı merakından birbirimize yabancılaştık ya o da ayrı bir konu.
Geçenlerde birisi, minicik kızının parmağının asansör kapısına sıkışıp koptuğunda yaşadıklarını anlattı. Akşam olan kazadan sonra sabaha kadar İstanbul kazan bunlar kepçe oradan oraya savrulmuşlar. İlk gittikleri hastanedeki doktor, bu parmağı yerine dikebilecek Türkiye’de üç doktordan birinin kendisi olduğunu, bunun bedelinin de 30.000.- YTL olduğunu söylemiş. Yok ya, doktor olacağım, hem de alanında üç isimden biri olacağım, iki yaşında parmağı kopmuş bir bebek karşıma gelecek, parayı almadan ameliyat etmeyeceğim. Hem de gecenin bir vakti lalettayn bir kurumda nöbet tutacağım, geçelim bunları lütfen. Aynı şeyi büyük devlet hastanelerimizden bir doktor da söyleyince ikna olmuşlar, meğer parmak sünerek koptuğu için dikilmesi mümkün değilmiş.
Her şey bir tarafa istemediğiniz kadar iyi doktor tanıdım. Her biriyle ilgili önemli hikayeler anlatabilirim. Yazımın başında da dediğim gibi, kötülerin azınlıkta olduğunu biliyorum. Daha önce başka bir yerde söyledim, yine söylüyorum: hastane değil, doktor önemli. Başımız sıkıştığında güvenebilecek en az bir doktor tanımalı.
NOT: Bu yazıyı bir Milliyet Blog yazarı tarafından kurulan www.doktormagdurlari.com isimli site için yazdım.