Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hastalıkların dili...

Hastalıkların dili...
 

İnsan davranışının, hal ve hareketinin, yaşam tarzının yaşamındaki yakalanması muhtemel hastalıklara neden olduğunu bilmek çok farklı bir duygu olsa gerekir.

Yaşam tarzının değişmesi, bazı hastalıklardan insanları koruyacaksa, bu yaşam tarzını herkes bir kenara bırakıp, yeni bir yaşam tarzına geçebilir.

Veya hastalıkların belli bir dili var ve bu da bizim yaşam tarzımızla ilgiliyse, doktora giderken, o yaşam tarzımızıda değiştirmemiz gerektiğini bu vesile ile öğrenmiş olduk.

Gelin uzmanların bir araştırmasını sizlerle paylaşalım.

Bir rahatsızlığın ne anlattığını birlikte öğrenelim.

Sonra da doğruluğunu sorgularız.

Nasıl bir kişiliğe sahip olduğumuz, yakalandığımız hastalıklarımıza bağlıymış.

Geçmişiyle uzlaşmayanların hastalığı ne?

Kalp Krizi: Hiçbir şey hissetmemek amacıyla kalbini bir kafese kapatan, geçmişteki acılara, sıkıntılara takılıp kalan, affetmeyi reddedenlerde görülürmüş. Ayrıca, yaşamını askeri bir disiplin içinde programlayan, tamamen işe odaklanarak duygusal yönünü zayıflatan ve duygularını bastırmaya çalışanlar risk altındaymış.


Yüksek Tansiyon: Yüksek tansiyonlu kişiler, genellikle kendileriyle yüzleşmemek için, sürekli bir şeylerle uğraşan aşırı aktif insanlarmış. Öfke, baskı, panik ve korku durumları etkili olurmuş.

Düşük Tansiyon: Yaşama korkusuz bir şekilde katılmaya direnmenin göstergesiymiş. Kişi hayatla yüzleşmeyi beceremez ve pes edermiş.

Kepek: Kişinin kendisini yeterince zeki ya da güvenilir bulmaması kepeğe yol açabilirmiş.

Safrakesesi: Safra taşı, başkalarını mutlu etmeye çalışırken, kişinin kendisini ihmal etmesinden ve ihmal edilmiş hissetmesinden kaynaklanırmış. Başkalarına "Hayır" diyememe etkiliymiş.

Migren: Kişinin yaşam gücünün azalması, hayata katılmaktan kaçınması, kabuğuna çekilmek istemesi anlamına gelirmiş. Migren genellikle korkularla, hayal kırıklıklarıyla ve karşılanamayan psiko duygusal beklentilerle bağlantılıymış.

Felç: Beyne kan gitmemesi sonucu oluşan felç, stresin sinir sistemi üzerine bindirdiği yükten kaynaklanırmış.

Fıtık: Mükemmeliyetçi, bir şeyleri takıntı haline getiren, altına girdiği yükler altında ezilen kişilerde görülürmüş.

Osteoporoz: Boş vermişlik, umutsuzluk ve çaresizlik, amaçsızlık, eşinden yeterince ilgi görememe etkili olurmuş.

Miyop: Geleceğin güvensiz olduğunu düşünen, içe dönük, yalnız, utangaç kişiler olurmuş.

Hipermetrop: Dışa dönük kişilermiş. Sürekli olarak başkalarının yaşamlarını ilgilendiren işlerle meşgul olurlar, kendilerine bakmaya zaman ayırmazlarmış.

Sinüzit: Kendini kısıtlanmış, engellenmiş hissedenlerde, eski alışkanlıklarından kurtulamayanlarda, ilgiyi reddedenlerde görülürmüş.

Uçuk: Duygusal stres dönemlerinde ve ilişkilerde çatışmalar yaşandığında ortaya çıkarmış. Cinsel sorunlar da uçuğa neden olabilirmiş.

Böbrek Taşı: Geçmişteki üzücü deneyimleri dile getirmeyip içinde biriktirenlerde görülürmüş. Çözülmemiş meseleler neden olurmuş.

Nasır: Başkalarıyla olan ilişkilerinde set çekip duygularını engelleyen kişilerde olurmuş.

Kulak Çınlaması: Dikkatin dağıldığı, başkalarına ve özellikle kişinin kendisine dikkatini vermediği dönemlerde ortaya çıkarmış.

Zatürree: Hayatla baş etme güçlüğü çekildiği, durup dinlenme isteği ve yardıma gereksinim duyulduğu dönemlerde ortaya çıkarmış.

Damar Hastalıkları: Duygusal açıdan bağlanmaktan kaçınan, sürekli çabalarken kendisini ihmal eden, her şeyi kendi başına halledebileceğini düşünen, katı tavırlı kişilerde görülürmüş.

Demek ki insanların rahatsızlıkları bile hal ve davranışlarında, kişiliklerinde gizliymiş.

Acaba bu hastalıklardan her hangi birisine belli bir yaştan sonra yakalanmayan insan var mı?

Varsa, nasıl yaşıyor. Bu yaşamı araştırmak gerekir diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..