Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Hata

HATA
Hatasız kul olmaz hatam ile sev beni..(Atasözü)

Hatasız dost arayan dost bulamaz. (Atasözü)

Aynı hatayı iki kere tekrar etmeyen en mükemmel insandır(Eistein)

İlk hata saflığın sonraki hatalar ise suçun ürünüdür (Goldsmith)

Allah bütün insanları mutlu olsunlar diye yaratmıştır. Mutsuz oluyorlarsa bu hataları yüzündendir(Epiktotes)

İşte atalarımız ve düşünürler kısaca hatalarımız konusunda bunları söylemekteler.

Yukarıda özlü sözlerden de gördüğümüz gibi başarısız insanların başarısızlık sebeplerinden bir tanesi de hatada ısrar etmektir. Hatada ısrar etmeyen ve hayatta her hatadan ders çıkaranlar ve çalışmayı seven, çalışmayı hayatının prensibi olarak kabul edenler ise balarılı oluyor. Başarı sadece para kazanmak zengin olmak değil, idealleri uğruna çalışmak ve hayatta mutluluğu yakalamak ile olacak iş yani.

Yaptığım bir gözlem de , anne ve babalarının çok hata yaptıkları çocuklarında genelde hata yapmaya eğilimli oldukları yönünde oldu. Bu katılımsal değil tabii ki. Anne ve babaların çocuklarına model olmasından kaynaklanan bir durum. Bir insan ne kadar severse sevsin, bilinci ve donanımı ile anne ve babalarının sadece olumlu yönlerini görerek olumsuz yönlerini de kabul etmeme eğiliminde ve olgunluğuna erişirse tabii ki hatası az olur.

Hata yapmanın tahsille bir alakasının da olmadığına da şahit oldum çok zaman. Belki de en büyük hataları tahsilli insanlar yapmaktalar.Mesela Üniversite tamamlayarak bir mühendis olan , mimar olan ya da başka bir meslek seçenler , çevrelerinde kendisini dinleyecek bir iki kişi buldukları zaman nerede ise kendilerini hatasız insan olarak görerek , çevrelerinde engelli , yahut tahsilsiz gördükleri insanlara tepeden bakabilmekteler.Genelde babalarını modelleyen çocuklarda onların yolunda yürüyerek, kaba saba ve “mesleğim var , işim var , başka şeye gerek yok, insanlara karşı duyarsız davransam ne olur, biraz da onlara tepeden baksam, hafif dalgamı da geçsem iyi olur” mantığına bürünmekteler.

Bilinci olmayan insan hatayı kendisinde aramaz. Mesela kendisini sevmediğini düşündüğü insana “ beni sevmiyorsa yanıma gelmesin, köyünü seviyorsa buraya gelmesin” gibi olumsuz ifadeler kullanarak hata üstüne hata yaptığının farkına varamaz. Halbuki bu işin normali dedikodu yapmadan, sevmediğini düşündüğünü insan ile diyalog kurarak , konuşarak sevmemesinin sebebini sorar.

Hatalar genelde kıskançlık, kin, haset gibi yoğun duygular içerisinde olan insanlarda daha sık rastlanmakta, hata yapmak , hataların çokluğu insanda hastalık haline gelmişse ve , insanların yüzüne bir şey söylemeden arkalarından konuşmak insanda yaygın hal almışsa bu durumda hatalar insanın ailesini ve çevresini de rahatsız edecek hale gelir.

Hatalarımızı biz tek başımıza görememekteyiz. Bize gerçek manada hatalarımızı söyleyecek, yazacak insanlar gerçek manada dostumuzdur ama hata yapmaya meyilli insanlar , eleştirilere tahammül edemezler ve eleştirileri genelde onları kötüleme ve hakaret olarak kabul ederler.Bu gibi hata sever insanları çok sevdikleri hataları ile baş başa bırakmaktan başka ne yapabiliriz ki?

İnsanlar neden hatada ısrar eder, çok zaman anlamam. Mesela, insanlar neden hakiki manada kızdıkları insana sesini yükseltmezlerde , kızdıkları ama kızacak bir şey olmayan insanlara hemen bağırıp çağırmaya başlar anlamam. Kendileri her konu hakkında yorum yaparlarda , ya da küçümsedikleri bir insan bir konu hakkında yorum yaparsa “ üzerine görev olmayan işlere karışma “ diye hemen gürlerler . Anlayamam . Bu hata severlik onlara ne kazandırır ? bilemem işte.

Hatalar üzerine düşünürüm. Bazen kendi hatalarıma da bakarım.Severek gittiğimiz bazı yerlerde insanlar işlerini bahane ederek bizle fazla ilgilenmezler. Biz onlara bilgi vermek için, tecrübemizi anlatmak için, gelişmelerine destek olmak için gider anlatırız . Bakarım ki onların bunlara hem ihtiyacı var, hem de düşünememekten bunlara ihtiyaçları olduğunun farkında bile değiller. O zaman benim onların yanına gitmemin, onlarla muhatap olmamın bir anlamı da kalmamakta.

Eğer o gittiğimiz yerlerde , bizim anlattıklarımıza ihtiyacı olan insanlar , onlara faydalı olacağımıza inansalar önce ayağa kalkar “ Hoş geldin “derler. Sonrasında ikramda bulunurlar, sonrasında da işlerine biraz ara vererek senin onların yanına kadar gitmenin inceliğini anlayarak biraz olsun ilgilenirler. Zaten gerçekten işleri olduğuna inandığım yerde ben asla durmam mesela.Bazen severek gittiğimiz yerlerde ziyaretlerimiz bile hata olabilmekte. Çünkü sen ne kadar seversen sev, sen ne kadar değer verirsen ver, sen ne kadar bilgili olursan ol, karşındaki insan kapasitesi oranında algılayacaktır seni, beni ve insanlığı. İmam arkadaşımın dediği gibi “tenekeciye giderek , altın göstermek ne kadar anlamsızsa , anlamayana giderek bir şeyler anlatmakta o kadar anlamsız”

Bazen sevgiyi anlamayana sevgi göstermek bile seven için hata olabilmekte işte.Hatalarımıza biraz da bu oranda bakmakta fayda var işte.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bize hatalarımızı söyleyecek , ama kıskanmadan , gerçek dost gibi , bağırıp çağırmadan , ama gerçek manada hatalarımızı söyleyecek, aynı olayı kendisine hata olarak görmezken bizlere hata olarak gören insan olmayacak dostlara o kadar ihtiyacımız var ki, ne yazık ki bu gibi insanlara sahip olanlar da buldukları zaman “ aman adam bizi kötülemekte, bizi aşağılamakta, zamanında bak ben ona ne kadar iyilikte bulunmuştum , onun yaptığına bak, bizi aşağılamakta, kötülemekte” demekteler.

Bunları anlamakta zorlanmaktayım. Hayatta başkalarının hatalarından çok kendi hatalarımıza da bakarak , sevildiğimiz yere de sevilmediğimiz yere de gereğinden fazla gitmemek gerek. Mesela ikram görmeyeceğimiz yere gitmek, oraya peşinen kovulmayı kabullenerek gitmek olur. Paradan başka bir şeyi düşünmeyen insanın yanına gitmek ve o insanlara bilgi vermek de hata bence. Bilgiye ihtiyacı olan insan gerek manada kendisine bilgi sunan insanı bir müşteri değil, dost olarak kabul eder ve kendisi ile iş yapmadığı zaman “benimle iş yapmaman hata” diye ona kızmak yerine “ neden ben nerede hata yaptım da o benle iş yapmadı” diye kendisine sorar.

Bazen insanlara rastlarız ki, on yıllar boyunca bir kurumda çalışmalarına , o kurumda yönetici olmalarına rağmen kurumlarını kurumsallaştıramamış ve çalışanları arasında sevgi , saygı ve yardımlaşmayı tesis edememişlerdir. Ama gene de inatla yerlerini de başkasına bırakmazlar. Onların bu tutumu hata olmaz da , bunları dile getirmek hata olur. İşte gelişime kapalı insanlarımızın ülkemize katkıları. Hatayı söylemek de hata olmakta.

Gelişmek hata, konuşmak hata, gitmek hata, gitmemek hata , fikir anlatmak hata. Bir insan dünyaya engelli ya da kadın gelmişse baştan hata yapmıştır, onu ciddiye almayalım, onu her hareketini hata olarak görelim, ona bağırıp çağıralım, gibi bir anlayış kabul görmekteyse o zaman bizler sessizce bir kenarda oturalım.

“Hiç hata yapmayanlar mezarlıklarda olanlardır” der bir söz. Evet hata yapar insan ama , “sevmediğimiz insanın her davranışı hatadır” yaklaşımı ise cehalet değil de nedir?

Hatalarımızı söyleyen gerçek manada dostlarımızı bir gözden geçirelim. Bizlere hatalarımızı söyleyen mi bizim dostlarımız yoksa bizlerin “Hatasız kul olmaz , hatam ile sev beni” gerçeğine aykırı olarak bizim “ dikensiz gül bahçesi” olduğumuzu söyleyen insan mı gerçek dostumuzdur. Bir bakalım çevremize.

Bizler geçmişte çok hata yapmış olabiliri. Bir defa da çevremize baktığımız zaman çocuklarımızın ve bizleri ağabey, saygı duyulacak büyükler olarak görerek yanımıza gelen, bizi ziyaret eden, seven insanların daha az hata yapmaları için çaba harcayan bireyler olursak , hayatta yaşamanın ve gelecek nesillere güzellikleri öğretmenin sevincini de yaşamış oluruz.

Ne demiş atalarımız bir kere daha tekrar edelim.

“Hatasız kul olmaz , hatam ilse sev beni, ama hatamı da söyle “

Ve bir duvar yazısı

“Hatalıysam bana bildir. Hatamı da , memnuniyetinizi de dostlarıma bildirin”

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..