Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

08 Ekim '08

 
Kategori
Mizah
 

Hayat Komik

Hayat Komik
 

Yaşam ne garip şey.

Karşı cinsten iki kişi var ki sen onlara anne ve baba diyeceksin (ne fark ederdi sanki birine bija birine ciba desek) birbirlerine sevgi dedikleri bir şey ile bağlı oldukları kararını vermişler ve benim doğanın kanunu olarak gördüğüm ama taze evli çiftlerimizin bir sürü değişik pozisyonla renklendirdikleri en fazla yarım saatlik bir olayla seni meydana getirmek istemişler. Aslında git bak ormana falan çok hayvani bir olayın insancıl hale getirilmesi bu seks denen şey. Sevsen de sevmesen de yapmak zorundasın örneğin. Neden? Türün devamı için. Bak kelaynaklar toplanıp sevişmeme kararı almış, sonuç ortada. Şimdi oradan kalkıp da “E ama abi neden sevişmeyelim ki, sevişmek güzel şey” diyen birileri var ben görüyorum. Diyemeseler de akıllarından geçiyor, gözlerinden belli. E abi sevişmek güzel olur tabii. Paylaşılan bir şeyler var.Neyse konuyu sapıtmayalım. Biz neden varız? Gelmek istedik mi? Daha önce hiç görmediğimiz iki kişinin kararı ve bir sürü insanın “Ayyy.. Evet evet bir çocuk yapın siz” desteğiyle küçücük yerde dokuz ay (hatta bazılarımız fazladan on gün daha çekiyor bu işkenceyi) sıkış pıkış bekliyoruz ve sonra birden geliyoruz bu lanet dünyaya. Çıkar çıkmaz da zaten anlıyoruz içerinin kıymetini o yüzden ağlıyoruz. “Anneeeee! Geri sokun lan beni içeri, bura ne biçim yer anasını satayı!” şeklinde düşünceler de eşlik ediyor “Uaaaa!” sesimize tabii. Yıllar geçiyor sonra saçma sapan işaretleri zorla öğretiyorlar size. “A-li a-ta bak” demeyi öğreniyorsun. Uvvv, çok zor iş… Neyse hızlı geçelim bu dönemi, hepimizin benzer dönemleridir nasıl olsa. Bazıları döver bazıları dayak yer sadece. İlkokulda böyle bir iki tane karizma vardır ortamda. Herkes onlar gibi olmak ister. Hem çalışkan hem yakışıklı erkeklerin en şanslı dönemlerinden biridir çünkü inek olarak devam edince bir süre sonra yakışıklılık kalmıyor. Arkadaştan biliyorum efendim. Aynı sırada otururduk, valla bayağı da yakışıklıydı hani. Benim kadar olmasa da çalışkandı. Geçen feysbukta fotoğrafını gördüm “Yuh anasını satayım” dedim. Kesin çalışkandır hala, yazık, o çocuğun tek suçu ana kuzusu olmasıydı. Bir de bizi kardeş sanırlardı ki bu konuya hiç girmeden yoluma devam ediyorum. Neyse gel gelelim yıllar geçti, ilkokul bitti ortaokula başladık. Aşk meşk işleri de girmeye başlıyor tabii hayata yavaş yavaş. Anne, okuyorsan bu yazıyı, korkma 15 tane falan sevgilim oldu ortaokulda, fazla değil =P (yüreğine inecek kadının…) Şaka anne şaka... Tahmininizden farklı olarak pek sevgilim yoktu. Bakmayın siz dedikodulara, medyanın uydurması hepsi de.

Ortaokul, ilkokuldaki ineklerin yavaş yavaş sönmeye başladığı dönemdir. Bakınız ben, ilkokulda İzmir’de 9. , Türkiye’de 22. olurken (havam batsın) ortaokulda Türkiye’de ilk 1000’e girince sevinir olmuştum. Sonra ne oldu 15000 – 16000, önüm arkam sağım solum sobe, saklanmayan ebe… Ne gereksiz bir espri yaptım, kınıyorum kendimi, iki dakika kınama cezası, bu arada da lavabo ihtiyacı olan varsa en iyi fırsat , sağdan ikinci kapı, çekinmeyin, istediğiniz gibi pisletin.

Durun canım 30 saniye var daha…

3, 2,1.. Piyuvvv… Geldim canlarım. Nerede kalmıştık, liseye geçeceğiz değil mi. Hayatımızda hala kayda değer bir şey yok. Bakın bebeklikten başladık liseye kadar geldik daha elimizde hiçbir şey yok. Şaşılacak şey doğrusu ömrün dörtte birini boşa yaşadık.

Ve işte lise.. Aah ah, lise yılları. Benim gibi milletin üstün yetenekli bu diye kaptığı insanlardansanız şanssızsınız tabii. Normal bir lise hayatından bahsediyorum ben. Okuldan kaçılabilen, çıkışta arkadaşlarla bir yerlere gidilebilen, geceleri kendi evinizde, kendi yatağınızda uyuduğunuz ve ertesi sabah annenizin uyandırdığı (ki bu aşamada annelere pek hoş sözler söylenmez, buradan beni dinleyen annelere sesleniyorum, çocuğunuzu uyandırırken “Bana ne diyorsan iki katı sana gelsin” diyin de görsün anasının güzel yüzünü) ve akşamları “ Eee, bugün okulda ne oldu” muhabbetini yapabildiğiniz liseden bahsediyorum. İşte lise de bundan ibaretti geçmiş olsun. Lisede şey vardır bir de, “Bu sefer kesin aşık oldum”lar. Yalan mı, değil. İlkokuldan beri “Aşık oldum, aşık oldum” diye dolaşıp her hüsranla biten sondan sonra “Onlar çocukça duygularmış, yanılmışım” demelerinizden bıkıp “Bu sefer çok ciddiyiz abi, evleneceğiz biz” demeye başlarsınız lisede. Ve yine hüsranla biterse, “Ya kızın suçu ya, kötü kızmış abi o, Mehmet’le de çıkmış Mert’le de aynı anda” ve “Ya kızım beni hiç anlamıyooo, aklı fikri başka kızlarda, arabalarda, ben onun gibi bir hayvanla beraber olamam” gibi suçlamalarla ilişki bir kenara atılır yeni bir aşka yelken açılır. Şanslılar yok mudur arada sırada gerçek aşkını bulan, yoktur hehe. Tek tük istisnalar vardır ki onlar ya ilk yıldan bırakırlar ya ömürlerini o kişiyle geçirirler. İkinci üçüncü yılda bırakılmaz yoksa sevgili. Bu arada bu tek tük insanlardan olup da bu yazıyı okuyanlar bana mail atsın lütfen konuşalım problemlerini giderelim. İstisna olmak zor iş, ben de istisnayım mesela, bir kulağımdan içeri bakınca diğer taraf gözüküyor, dünyanın en büyük istisnasıyım hem de haha. Öhöm, öhöm… Devam edelim liseden. Lise bitti, kaldınız geçtiniz zorladınız ama bitirdiniz. Berbat bir ÖSS döneminden sonra da üniversiteye yazıldınız. Hala lisedeki aşkınızlasınız, arada bir evine gidiyorsunuz çaktırmadan kimseye (cık cık cık, kötü örnekler sizi…) öpüşüp koklaşıp dönüyorsunuz evinize. Meslek sahibi olacaksınız üniversiteden sonra, kolay mı, değil. Torpil varsa rahatsınız bir şey öğrenmeseniz de olur ama inekseniz ve gururluysanız yandınız. Kitapların arasında geçecek dört seneniz hayırlı olsun şimdiden. Şimdi gelelim asıl konuya, bakın 18 yıl geçti hayatınızdan. Elinizde ne var? Kocaman bir ‘hiç’. Bak bak gördüm seni uzun burunlu çocuk! Hemen itiraz etti ordan “Ama o kadar şey yaşadık, hepsi bizi hayata hazırladı, iyi bir meslek sahibi olursak da süper olacak” falan filan diye. E güzelim 18 yıl boyunca yatsan hiçbir şey yapmasan, baban da fabrikanın müdürü olsa fabrikanın başına geçsen sonra. Hangi hayatı tercih edersin? 12 yıl boyunca okumuşsun daha önünde 4 sene var okulu bitirmek için, ne olacağın da belli değil bak ömrünün dörtte biri okuyarak bitti.

Hadi geçtik bunu da üniversite bitti süper maaşlı bir mesleğin var. İlk 2 yıl kendini kanıtlaman lazım yırtın çabala uykusuz kal, para da birikiyor bir yandan, lise aşkınla evleneceksin ya hani o yüzden yani kendin için değil. Karı kız peşinde koşmuyorsun, kumarın içkin de yok. 25 yaşındasın çalışıyorsun baba gibi. Evlendin lise aşkınla, bütün para gitti düğündü balayıydı ev eşyalarıydı arabaydı derken. Kaldınız bir başınıza. Artık çıkıp hovardalık da yapamazsın, evlisin. Her gece süper vakit geçirsen de eşinle yatakta, içinde kalmış yaşayacağın değişik tatlar. Okuldan kaçmamışsın mesela hiç. Hep sınıf başkanı olmuşsun herkes küfretmiş sana ama küfredememişsin kimseye. Arkadaşlarınla içmeye gidememişsin. Liseye kadar ananın dizinin dibinden, sonra da sevgilinin kolundan ayrılmamışsın. Üniversitede meslek de meslek diye didinmişsin. Evlenmişsin kendini eşine adamışsın. Bir şeyler eksik değil mi be güzelim? Hani adrenalin?

Evet, şurada oturan bayana katılıyorum. “Ay ot gelmişsin ot gidiyorsun hayatım” diyor sana bak. Gitar çaldın mı hiç sen? Çalmadın mı? Herkesin elinde gitar var bu dönemde, grup kuracağız da ona alalım diyecektim, ama onu bile yapmamışsın baksana.

Neyse, yıllar geçti, yaşlısın, eşin vefat etmiş, Allah gecinden versin tabii. Yalnızsın be oğlum. Rahatsın, çok para kazanmışsın ama yalnızsın. Ve bir gün gelmiş sen de kapatmışsın gözlerini son defa. Şimdi ne var elinde? Hala aynı şey değil mi, koca bir ‘hiç’. Doğdun, yaşadın, öldün… Spor olsun diye yaşıyoruz şu dünyada. Hadi bir değişiklik yap o zaman. Kendin için yaşa bundan sonra. Sana verilen bembeyaz hayatı renklendir kendi istediğin gibi… Geç değil be oğlum, yaşamak için geç değil.

Devam edecek.. Belki :-/

To be or not to be.

 
Toplam blog
: 41
: 542
Kayıt tarihi
: 30.03.08
 
 

Müzisyenim. Gebze'de TEV İnanç Türkeş Lisesi'nde okuyorum. Arada bir bir şeyler yazmak hoşuma gidiyo..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara