Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '08

 
Kategori
Felsefe
 

Hayata anlatılar

Hayata anlatılar
 

dali108yq


Bir resim aklımın en ince kıvrımlarından içeriye süzülüp, kaybetmek üzere olduğumuz, o uykuda kaldığımız rüya anlarımızı hatırlattı. Birlik, beraberlik, hep birlikte tek bir amaca hizmet etmek… Nerde şimdi kimbilir. Herkes gündelik zevklerinin, “kullan at” alışverişlerinin peşinde. Ten var, ruh nerede. Oysa bir bütündü hepsi, ellerimizle var edip ve konuşmadan gözlerimizle anlattıklarımız.

Bir türk filminde kaldım ben, kadın koşup uzaklaştı, adam hep onu aradı durdu bulamadı. Yıllar geçti, karşılaştılar, her şey bıraktıkları gibiydi, taptaze, yepyeni… Ellerinde, avuçlarındaki belki sitem belki kırılganlıkları saymadılar. Gözleriyle konuştular, elleriyle anlattılar…

Evet ben duygusalım, kaybetmişimdir, farkında değilim, açıkçası bu umrumda da değil… Bana sorarsanız tek başıma hep çekmişimdir kürekleri, sığ sularımda tek başıma konuşmuşumdur. Kimi sessiz, kimi kibirli, umursamaz demiştir, ama hiç kimse gerçekten tanımak istememiştir. Kestirme yol; “etiketi yapıştır gitsin”.

Yeldeğirmenlerdeki kelebekler gibi hissederim kendimi bazı zaman. Dali’nin resimlerindeki gibi. Yeldeğirmenlerinde dönenip duran kelebekler… Rüzgarda savrulan, sakin havada salınıp duran kelebekler. Kelebeklerin ömürleri kısa olur. Benim hikayemi Allah bilir. Yaşadığım hayata hikaye diyorum. Bizler birer hikayeyiz, hayatın sonsuz tik tak ları arasında. Bir uzun metrajlı film ya da uzun soluklu bir dizi… Senaryosu Allah’ın eseri. En büyük senaryo. Düşünceden kalbe geçebildiğimiz anda algılayabileceğimiz bir senaryo.

Ölüm asude bir bahar bahçesi mi yoksa en ağır hicaz parçalardan biri mi? Biz kim için senaryonun kahramanları olduk, hikayelerin eşsiz parçaları. Herbirimiz ayrı bir parçanın eseri. Binlerce, milyonlarca yapboz parçalarıyız sanki, tamamlandıkça eseri harikulade kılıyoruz. Ama bazen artık apayrı parçalardayız, tamamlanamıyoruz, parçalarımızı kendimiz toparlamaya çabalıyoruz ama çoğu zaman beceremiyoruz.

Bizim dışımızda gelişen anlar, hayatlar, kırıntılar… İçimizde mi, dışımızda mı, yoksa dışımızın da dışımızda mı? Dışımıza yansıyan suretler, insanlar aslında bizim ta içimizdedir. Benliğimizin ayrılmaz parçalarıdır.

Hafif bir ıslaklık düşerken üzerime semadan,

Yürüdüm ağlamış asfaltın üzerinde.

Sorular sordum yine kendime, benliğime ve ruhuma.

Bir toprak parçasından mı kopmuştuk yoksa mekanik mi kalmıştık

Yarı uyur gibi bedenimizle makinelerin esirindeyken.

21. yüzyıl kaosu hatırlatır oldu bana.

Kendini unutmak üzere insanoğlu.

Kendine yaklaşmaya ramak kala.

Bir eylüldü o, özgürlüğü susturmak istediler, soğuk idam sehpasında. İlmekler çekildi üç adamın o yılmamış, gururlu gidişlerinin hemen ertesine… Sustu mu özgürlük, susmadı, yetti mi ölümler yetmedi. Sadece özgürlük, bağımsızlık savaşçısı üç adam bir eylül… Fazlası yetmez anlatmaya, fazlası yetmez… Bebek katillerini sevindirmek olur sözlerim, bir vatan toprağı yer edebilmek için katliam işbirlikçileri ve yan gelip yatan malum elebaşları sayesinde kaç yıldız kaydı sayamadım…

Sayamam…

Sayamayacağım…

Yakamoz yağmuru bir gecede, kırık bir camdan sayrettim dünyayı.

Seyretmez olaydım.

Gözlerim takıldı yerlerde yuvarlanan ekmeklere ve onların peşinden koşan biçare insanlara.

Ve aynı şehirde farklı uç noktalarda yaşayan hayatlara burkuldu içim.

Bu kadar mı kopmuştuk ve bu kadar mı parçalanmıştık.

Beni 70’lere, 60’lara götürün ve orada bırakın ben toparlanırım.

Bir soyağacı çıkarırım kendime gözlerimden…

Susarım hep sessizdim ya ben zaten.

Soğuktum ya binlerce buz tanesi kadardım.

Sessizliğimle inşa ederim bütün hücrelerimi.

Bazen sessizlik bütün seslerden daha seslidir.

Dünyaya anlattım bütün bildiklerimi.

Duydu mu duymadı mı bilmiyorum.

Belki de herşeyi senin duyman ve okuman için yazıyorum kimbilir.

Bu bir içgüdü sanırım, bağlılık…

Dünyaya bütün yazdıklarım…

 
Toplam blog
: 69
: 720
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

Ben 1982 İstanbul doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Süt ve Ürünleri ve Anadolu üniversitesi Çalışma Ek..