Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '12

 
Kategori
Deneme
 

Hayatın içinden satır araları "ŞİDDET"

ŞİDDET! Bu iki hecelik kelimenin söylenmesi bile tüyleri ürpertip, insanın gerilmesi için yeterli...

Kelime anlamı; güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür. Şiddet maalesef toplumumuzun her kesiminde mevcut neredeyse bu tanımdan çok, uygulamaya geçmiş durumda.

Aile içi şiddet toplum içinde sıkça karşılaştığımız konular arasında en başta geliyor. Bir kişinin eşine, çocuklarına, anne babasına, kardeşlerine veya yakın akrabalarına yönelik uyguladığı her türlü saldırgan davranışların tümü... Tabi bu tanıma sadece kaba kuvvet içeren davranışlar değil aşağılamak, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak gibi... Son yıllarda öylesine arttı ki, neredeyse şiddet haberlerini okumadığımız, duymadığımız gün yok...

En acısı da, anaya, eşe, kadına uygulanan şiddet. Toplum olarak öylesine kanıksadık ki, her şeyde olduğu gibi bu konuda da tepkisiz, duyarsız kalıp, başımızı kuma gömmekten, bana değmeyen yılan bin yaşasın felsefesinden kendimizi kurtaramıyoruz.

Akşam üzeri iftara, yaklaşık yarım saat kalmıştı. Masayı hazırladım bekliyoruz.. Bir ses duyduk öylesine bir ses ki; adeta feryat ediyor sanki yer deliniyordu... Şaşkın ve korku ile kapıya koştuk. Ses üst kattan geliyordu... Apar topar yalın ayak koştuk. O durumda kimin aklına terlik ayakkabı giymek gelir... Tam kapıya koşup ne oldu? Diyerek merakımı gidermek istedim ki... Bir el “hiçbir şey yok” diyerek kapıyı suratıma kapattı. Aslında çok şey vardı. Cevap alamayacağımı düşünerek diğer komşularla birlikte eve döndük.

Bir süre sonra tekrar üst kata çıktık. Bu defa saçlar dağılmış, surat kıpkırmızı, koltuğuna minicik daha 25 günlük yavrusunu sıkıştırmış bir ana. Ne sorumu sorabildim, ne de cevabını bekledim. Soru ve cevap o kıpkırmızı yüzde ve ağlamaktan kan çanağı olmuş gözlerde gizliydi. Alt komşu evine almış. Belli ki, benden çekiniyordu. Olayın geçmişini, ben bilmiyordum. O anda kendi içimde öylesine bir acı hissettim ki, kelimelerle ifade edemem. Son zamanlarda etrafımda ki dostlarımı, arkadaşlarımı, komşularımı ihmal ettiğim için kendime kızdım...

Hatamı telafi için ve ne olduğunu anlamak için, ben de alt komşuya indim. Ne olduğunu sorduğumda, o kapkara gözlerden akan yaşlar, o mahcubiyetle karışık, incinen onuru, kırılan gururu öylesine yansımıştı ki yüzüne. Şiddete uğradığını, hem de daha doğum yapalı yirmi beş gün olmuş, bir anaya. Daha da acısı nedir biliyor musunuz? Beni kahreden o kadına o hakareti, aşağılanmayı, reva gören yine bir kadın. O dayağı yemesine, aşağılanmasına, öldürmekle tehdit edilmesine sebep komşumun eşine kancayı takmış ve hemcinsim olmasından utanç duyduğum bir kadın. Merak ediyordum, evli üstelik üç tane çocuğu olan birinden ne bekleyebilirdi ki? O çocukların, ananın gözyaşları üzerine mi kuracaktı mutluluğu?

Bir yuvanın yapılması hiç kolay değil... Tabiri caizse hani derler ya, dişiyle tırnağıyla kuruluyor. Belki çok uzun mücadelenin, sabrın, özverinin çok şeyden feragat etmenin, taviz vermenin eseri bir yuva. Temeli sevgi, saygı ve güven olmazsa olmazı bir ailenin. Bu üç sac ayağından biri yok olduğu zaman o temel sallanmaya başlar. Saygı ve güven yok olduğu zaman da o evlilik bitmiş demektir. Bunun sonucu şiddet, aşağılamak, onur kırmak, gurur incitmek değildir, olmamalı. Medeni insanlar karşılıklı konuşarak bir sonuca bağlamalı. Korku, tehdit, kaba kuvvet insanın acizliğinin bir sonucudur...

Şurası unutulmamalıdır ki,çocuk ailenin yansımasıdır. Bir çocuk nasıl bir ortamda yetişirse büyüdüğünde aynı şeyi kendi çocuklarına, eşine ve ailesine uygular. Dileğim şiddetten uzak nesillerin yetişmesi umuduyla...

 

 
Toplam blog
: 149
: 4363
Kayıt tarihi
: 08.06.12
 
 

Anadolu Üniversitesi İktisat  mezunuyum. Emekli muhasebeciyim. Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji ve Ps..