Helalleşme..

Bir insan bir haksızlığa uğradığında, ya da bir hakkının gasp edildiğine, iç edildiğine inandığında, uğradığı maddi manevi zararın telafi edilmesi için karşı taraftan hem bu dünyada hem öbür dünyada davacı olur. 

Kendisini mağdur ve alacaklı gibi hisseder. Üzgündür, kırgındır, hırslıdır. Bir şekilde ödeşmelidir karşı tarafla. 

Zamanla uğradığı bu haksızlıklarda kendisinin de hatalı olabileceğini düşünmeye başlar yavaş yavaş. 

Gün gelir beynindeki bu düşünce kökleşir ve asıl gerçek şekillenir. İşte o zaman içindeki öfke ve hırstan dolayı duyduğu pişmanlık ön plana çıkar ve karşı tarafında haklı olduğu durumları görür. 

Yapacağı tek şey vardır artık. 

Karşılıklı helalleşmek. Hakkını helal eder, tüm davalarını geri çeker, karşı taraftan da hakkını helal etmesini ister. 

Seçimlerden sonra RTE’de de böyle bir yaklaşım görüyoruz. 

Kendisine haksızlık yapıldığına inandığı her konuda gazeteci, siyasetçi, yazar, çizer, düşünür herkes hakkında açtığı davaları geri çektiğini açıkladı. 

Amaç helalleşmek. 

Meydanlarda, basında, tv’ler de, hakaret ettiği, iftira attığı, ve kendisinin de aynı durumlara maruz kaldığını iddia ettiği her konuda herkesten helallik istiyor. 

İstiyor istemesine de bir şeyi unutuyor. 

Halkımızla helalleşmesi ne olacak?. 

Refah paylaşımından pay almasınlar diye çıkarttığı kanundan dolayı mağdur olan milyonlarca emekli ile kim helalleşecek?. Cumhuriyet dönemi boyunca yapılan ve Türkiye’nin yüz akı olan yüzlerce tesisin satılmasından dolayı fakirleşen, işsizleşen insanlarımızla kim helalleşecek. 

Helalleşmek öyle kolay mı?. Her iki tarafında hakkını helal etmesi gerekir işin raconuna göre. 

Allah bile "benim yanıma kul hakkı ile gelmeyin" dememiş mi?. 

Eğer bir insanın kursağında kul hakkı varsa, bunu bu dünyadakiler bir şekilde bilmiyorsa bile vicdanınız ve Allah bilmiyor mu? Helalleşelim sözünden bu dünyadakiler hoşlanabilir ve inanabilir. Ama ya öteki taraf?. Helalleşmek öyle kolay değildir. Devletin sana sunduğu tüm imkanlarda bu ülkenin yurttaşlarının santim santim hakkı var mı yok mu?. Bu ülkenin tüm değerleri bu insanlarımızın değil mi?. 

Çok açık ve net.. 

Bir insanın 1996’daki varlıkları, çocuklarının varlıkları ile 2011’deki kendisinin ve çocuklarının, yakınlarının varlıkları arasında anormal bir artış varsa, ortada çok ciddi bir helalleşememe sorunu var demektir. 

Helalleşme bir iki siyasetçi, birkaç yazar çizer ile olan sorunlardan karşılıklı vazgeçmek değildir. 

Helalleşmek 75 milyonun tamamının helalliğini almaktır. Bir kişi bile helallik vermezse bu helalleşme olmaz Allah katında. Kendini kandırmaya çalışabilirsin ama 75 milyonu kandıramazsın. 

Bir tek senin helallik istemenle de olmaz bu iş.Yönetime getirdiğin, devletin imkanlarını teslim ettiğin bakanlarının, bürokratlarının da helallik alması gerekir. Onlardan da sen sorumlusun. 

Kimlerden bahsettiğimi anlamak istiyorsan, dokunulmazlık zırhı ardına saklanıp her türlü soruşturmadan kurtulan ve zimmetten, evrakta sahteciliğe, ihaleye fesat karıştırmaktan, vergi kaçırmaya kadar bir sürü suçtan sanık durumunda olan görevlendirdiklerine bakabilirsin. 

Öyle "Memleketi babalar gibi satan" Unakıtanlar’a kadar gitmeye gerek yok. Daha dün Çalışma bakanı Faruk Çelik’in kardeşi Osman Çelik, “nitelikli dolandırıcılık, zimmet, resmi evrakta sahtecilikten” tutuklanmış. 

Bunlar nasıl helalleşecek bu halkla?. 

Telekom’u, Tüpraş’ı, Erdemir’i, İsdemir’i, Sümerbank’ı, Etibank’ı, Tekel’i, ülkemizin en güzel yerlerini alanlar satanlar helalleşebilir mi bu halkla. 

Tüm bu satışlarda kul hakkı yok mu?. 

Helalleşmekmiş!!!  

Bu gün Hasan Pulur’un köşesinde okudum. 

Politikada çok ünlü bir sözmüş. 

“Evet, herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz, hatta bazılarını her zamanda aldatabilirsiniz, fakat herkesi her zaman aldatamazsınız.”  

Saygılar.. 

19.06.2011.