- Kategori
- Magazin
Hemşerimize Oy Verin

Bundan birkaç yıl önce uzaktan tanıdığım bir genç türkü yarışmasına katıldı. Çevremde bulunan herkesin yüzlük kontörleri su gibi harcayıp onu birinci yapmak için uğraştığı günlerdi. Çiftçilikle uğraşan babası çocuğunun birinci olması için traktörünü satmış borca girerek konu komşuya aldığı kontörleri veriyordu. Tek isteği bu kontörleri çocuklarının numarasına göndererek onu yarışma birincisi yapmaktı. Neyse şans yanlarındaydı birinci oldular. Sonra verdiklerini çıkarabildiler. Kaseti çıktı ama kimsenin haberi bile olmadı. Şu sıralar nerelerde bilmiyorum.
Binlerce genç bu yarışmalara katılmak için yarışıyor. Elemeleri geçtikten sonra onlar artık birer ünlü. Birkaç hafta bile sürse ünlüler işte. Ceplerinde paraları olmasa bile. Yıllar önce bu şekilde ünlü olan bir gencin babası, "Bu çocukların artan şöhretlerine karşın paraları aynı oranda artmıyor. Sokakta hemen tanınıyorlar ama ceplerinde paraları bile yok. Bu nasıl şöhret?"
Bayramda ilçeme gittiğimde tüm mağaza ve dükkanların camlarında "000 ..." şeklinde afişler vardı. Tüm ilçe sanki Kurtuluş Savaşı'na gidiyormuş gibi topyekün seferber olmuştu. Bizim gibi üç beş Fransız afişlere merakla baktı. Merakımızı gidermek için sorduğumuzda yarışmacının hemşerimiz olduğu ortaya çıktı. İyi de bir insanı sırf benimle aynı toprakta yaşamış olduğu için destekleme fikri çok garip geldi. Sanki hemşerimiz birinci olunca vatandaşlarımızı AB vatandaşı yapacaklar.
Hemen hemen her gün değişik kanallarda bu tür yarışmalar var. Yarışmanın temelinde "iyi polis kötü polis" gibi değişik rolleri oynayan jüri üyeleri var. Birisi acımasız iken diğeri son derece yapıcı oluyor. Tabi bu yarışmaların orjinal jürisi American İdol yarışmasının sert jüri üyesi Simon'dan esinlenilerek yapılıyor. Mutlaka her yarışmanın bir tane Simon'u var. Yarışmacıları haşlayan, ağlatan, izleyicilere "bu adamın psikolojik sorunları var" şeklinde düşündüren bir jüri üyesi.
Şimdi yıllar geçmiş bu yarışmalar sayesinde kimler ünlü olmuş bir bakalım: Armağan Ç., Öykü, Ebru, Bülent, Alinur, Olcayto, Ayşe vb... Oysa yarışanlardan ünlü olan kimse yok. Nedense bu yarışmacılar kendilerinin bir yıldız olacağını sanıyorlar. Sadece yaptıkları sadece başkalarının eserlerini seslendirmek. Oysa işin yaratıcılık kısmı yok. Yani beste kısmı. Birinci olsalar bile kaset çıkaracakları zaman zaten kendilerinde olmayan bu bestecilik kısmını ancak başkalarından beste alarak kapatmaya çalışıyorlar. Fakat beste sektöründe ise yaratıcı insan sayısı çok az olduğu, bu kişilerinde şarkıları için yüksek paralar talep etmeleri karşısında yapılacak birşey kalmıyor. Birilerinin özellikle müzik sektöründeki kişilerin bunlara yaratıcılık olmadan bu sektörde başarı kazanılmayacağını söylemeleri gerekir.
Diğer bir konu ise mesajlar. Yarışmacı şirketler bu mesajlardan ne kadar kazandıklarını açıklamalılar. Yurdum insanı ise her zaman olduğu gibi faydalı işler için tek kuruş harcama yapmazken bu tür yarışmalara "bir kontörden ne çıkar" mantığı ile kontörlerini akıtmaktadır.
O zaman hemşerimize oy verelim göğsümüzü kabartsın.
Resimdeki kişi kötü jürilerin en büyüğü Simon Cowell.
Binlerce genç bu yarışmalara katılmak için yarışıyor. Elemeleri geçtikten sonra onlar artık birer ünlü. Birkaç hafta bile sürse ünlüler işte. Ceplerinde paraları olmasa bile. Yıllar önce bu şekilde ünlü olan bir gencin babası, "Bu çocukların artan şöhretlerine karşın paraları aynı oranda artmıyor. Sokakta hemen tanınıyorlar ama ceplerinde paraları bile yok. Bu nasıl şöhret?"
Bayramda ilçeme gittiğimde tüm mağaza ve dükkanların camlarında "000 ..." şeklinde afişler vardı. Tüm ilçe sanki Kurtuluş Savaşı'na gidiyormuş gibi topyekün seferber olmuştu. Bizim gibi üç beş Fransız afişlere merakla baktı. Merakımızı gidermek için sorduğumuzda yarışmacının hemşerimiz olduğu ortaya çıktı. İyi de bir insanı sırf benimle aynı toprakta yaşamış olduğu için destekleme fikri çok garip geldi. Sanki hemşerimiz birinci olunca vatandaşlarımızı AB vatandaşı yapacaklar.
Hemen hemen her gün değişik kanallarda bu tür yarışmalar var. Yarışmanın temelinde "iyi polis kötü polis" gibi değişik rolleri oynayan jüri üyeleri var. Birisi acımasız iken diğeri son derece yapıcı oluyor. Tabi bu yarışmaların orjinal jürisi American İdol yarışmasının sert jüri üyesi Simon'dan esinlenilerek yapılıyor. Mutlaka her yarışmanın bir tane Simon'u var. Yarışmacıları haşlayan, ağlatan, izleyicilere "bu adamın psikolojik sorunları var" şeklinde düşündüren bir jüri üyesi.
Şimdi yıllar geçmiş bu yarışmalar sayesinde kimler ünlü olmuş bir bakalım: Armağan Ç., Öykü, Ebru, Bülent, Alinur, Olcayto, Ayşe vb... Oysa yarışanlardan ünlü olan kimse yok. Nedense bu yarışmacılar kendilerinin bir yıldız olacağını sanıyorlar. Sadece yaptıkları sadece başkalarının eserlerini seslendirmek. Oysa işin yaratıcılık kısmı yok. Yani beste kısmı. Birinci olsalar bile kaset çıkaracakları zaman zaten kendilerinde olmayan bu bestecilik kısmını ancak başkalarından beste alarak kapatmaya çalışıyorlar. Fakat beste sektöründe ise yaratıcı insan sayısı çok az olduğu, bu kişilerinde şarkıları için yüksek paralar talep etmeleri karşısında yapılacak birşey kalmıyor. Birilerinin özellikle müzik sektöründeki kişilerin bunlara yaratıcılık olmadan bu sektörde başarı kazanılmayacağını söylemeleri gerekir.
Diğer bir konu ise mesajlar. Yarışmacı şirketler bu mesajlardan ne kadar kazandıklarını açıklamalılar. Yurdum insanı ise her zaman olduğu gibi faydalı işler için tek kuruş harcama yapmazken bu tür yarışmalara "bir kontörden ne çıkar" mantığı ile kontörlerini akıtmaktadır.
O zaman hemşerimize oy verelim göğsümüzü kabartsın.
Resimdeki kişi kötü jürilerin en büyüğü Simon Cowell.