- Kategori
- Öykü
Her nisan yağmurunda istridyenin kalbinde bir inci çiçeği açar
Bir şair varmış binlerce yıl önce...Yaşayamadığı aşkları gözyaşlarına saklarmış, bazen de öyküleyemediği aşkları. Ben ve inci çiçeği de onun öyküleyemediği aşklardan biriymişiz. Günün birinde şair artık bu dünyadaki işlevini tamamladığını düşünmüş, insanlara vereceği ve onlardan alacağı bir şey kalmadığına karar vermiş, intihar etmeyi düşünmüş.
Ama öyle bir intihar olmalıymış ki kimse olumsuz etklienmesin, anlamasın , şölen gibi olsun... Hep bunun nasıl olacağını düşünmüş ve intihar edeceği yeri aramaya başlamış. Yeryüzünün pek çok coğrafyasını dolaşmış, bulamamış uygun bir yer. Denize açılmış bir tekneyle... Günlerce yol almış, fırtınalarla boğuşmuş, ama yine sonuç yok...
Çaresizlikten ağlamaya başlamış... Aylardan nisanmış ve her nisan ayında istridyeler nisan yağmurlarının en iri damlalarını kapıp inci yapmak için ağızları açık beklerlermiş. Şairin gözyaşları istridyenin ağzına düşmüş... Bu gözyaşları benim ve inci çiçeğininmiş. İstridye ağzını kapatınca biz onun içinde bembeyaz kocaman iki inci olmaya başlamışız; yeryüzünde barınamayan iki insanın denizlerin enginliğinde kaybolması ya da özgürleşmesi...
İstridyenin içindeki inciler çevreye öyle bir ışık yaymış ki güneşten parlak, aydan yumuşakmış. Şair bunu görünce gözünden akan yaşların mucizevi sonucunu fark etmiş. Dünyanın en büyük aşkının incileştiği yerde intihar etmesi gerektiğine karar vermiş ve atlamış denize... İstridyenin yanına.. Ölmemiş de sanki bir heykeli dikilmiş denizin dibine. Canlı halinden daha parlak bir yüzle istridyenin bekçliğini yapmaya başlamış...
Bu olay denizciler tarafından fark edilmiş, çünkü gece ve gündüz öyle müthiş bir ışık yayılıyormuş ki görmemek imkansızmış. Burası bir türbe gibi olmuş, gemiler rotalarını değiştirip buradan geçmeye başlamış, özel dalma seansları düzenlenmiş istridyeyi görmek için..
O dönemde başka bir ülkede çok zengin bir tüccar varmış. Gözleri çok güzelmiş, çok yakışıklıymış; kızları kendine aşık eder, birlikte olduktan sonra: " Aşk diye birşey yoktur, ben sizi kandırdım hadi..." deyip kovarmış, pek çok kız bu yüzden intihar etmiş. Bir kız beddua etmiş: " İnşallah o güzel gözlerin kurur da binlerce yıl karanlkta yaşarsın." Gerçekten de beddua tutmuş, tüccar kör olmuş. Büyük bir paniğe kapılmış... Gözleri olmadan yaşamak onun için ölümden öteymiş. Gitmediği doktor, büyücü kalmamış; biri demiş ki: " O istridyenin içindeki inciler açar ancak senin gözünü, çünkü onun içinde dünyanın enbüyük aşkı gizli." Tüccar, adamlarını salmış, teknolojiyi kullanarak o istridyeyi yerinden çıkarmışlar. Getirmişler tüccarın doktorlarına. Doktorlar istridyenin kabuğunu kırıp incileri çıkarmışlar, ama bu sırada güneş sönmüş, deprem olmuş sanki... Kocaman, bembeyazdan öte iki inci gözleri kamaştırmış..
Doktorlar incileri tüccarın gözüne yerleştirecekken inciler iki gözyaşı olup akıvermişler...
(Olayın devamını hatırlayınca öyküyü tamamlayacağım.)