Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '09

 
Kategori
Eğitim
 

Her Yerde Siz! Öğretmenlerim

Her Yerde Siz! Öğretmenlerim
 

Öğretmenlerim, yeni nesili siz oluşturdunuz, şimdi sıra bizde...


Okul; üzerine oturunca ayaklarımı yere değirmeyen soğuk sıralar, kara-kapkara bir tahta, ilk defa gördüğüm onlarca çocuk ve mahallemdeki oyun arkadaşlarından ayrılan bir başıma ben. Tahtanın üzerinde ne yazdığını bilmediğim iki çerçeve ve ortasında Atatürk. Duvarlarda hiç görmediğim şekiller. Sonra, dimdik ve kendinden emin yürüyüşünüzle, siz. Gözlerinizin altında 25 yıllık öğretmenlik hayatınızın derin tecrübeleri. Görev yaptığınız yörelerden kalma saçlarınızdaki beyazlar… Hiç bilmediğim diyarlardan bir armağandınız siz. Nerden ve niçin geldiniz bilmiyordum. Aslında küçük yaşımda onu düşündüm mü? Bilmiyorum. Sallanan bir el uğurlardı beni yanınıza, orda da siz ailem olurdunuz bana.

İlk okumam, çarpım tablosu, hayat bilgisi, sosyal bilgiler. Uçsuz bucaksız dünyanın en güzel solisti, siz. En yakın yörelerin türkülerini bin bir dilde söyler gibi her ders, ardı sıra. Ulaşılmayan yükseltilerin doruklarından bir ok gibi parmağınızla gösterdiğiniz hedefiniz; iyiye, güzele ilelebet. Çocuk ruhuma umutlar saçan, siz…

Tarih şeridinden geleceğe, asırların yıktığı çağlardan bugüne hiç bitmeyen enerjinizle adeta bir mumsunuz yolun sonunda duran. Bir mum, her bir kelimenin ilk harfini aydınlatan. Dağarcığımdaki bütün sözcükler sizsiniz. Ufka bakan gözlerinizde bitmeyen hayaliniz. Unutulmak istemezcesine hayata bıraktığınız eserlerinize olan hasretiniz, kim bilir nerdeler dediğiniz tümceleriniz.

Sonra yine meslektaşlarınız. Her birinde, aynı, umut dolu gözler. Her birinde ‘canlarım benim’ diyen bakışlar. Çocukça hayallerimin en canlı şahidi, siz. Babamdan çok ‘Nasılsın?’ diye soran güler yüzüm, siz. Boş kâğıda çizdiğim dağlar arasındaki güneş; siz ve ona doğru daralarak giden yol; yine siz.

Unuttuğum ödevlerim, yanlış anladıklarım, hiç anlamadıklarım, zayıf notlarım, kopya kâğıtlarım, şımarıklıklarım, akıl almaz fikirlerim, ifade edemediklerim, en sevdiklerim, uykusuz günlerim, salaş hallerim, platonik jöleli saçlarım ve hala hatırlamadığım onca üç noktanın en ciddi şahidi siz.

Şimdi nerelerdesiniz? ‘Hocam!’ desem de dinleseniz. Birkaç nasihat daha verseniz. Bir kırk dakika daha ders verseniz. Biz sıralarda yine teneffüse çıkmak için sabırsızlansak, ilgimiz dağılsa da uyarsanız. Bilmiyorum siz nerdesiniz. Çalakalem yazdığım notlarıma bakıyorum da, vefa yazmışız, iki nokta üst üste koymuşuz. Sonra herhalde, ben yazmamışım. Bir kırık not daha verseniz, sınıfta bıraksanız, ben de bir ders daha alsam sizden. Vefayı unutmamış olsam, öpülesi ellerinizi arıyor olmasam.

Hoşgörünüz, bir azalıp bir artan ses tonunuz, arkadaşça tutumunuz, hiç asılmayan suratınız, çabuk unutmanız, yargılamayışınız…

Vefa borcumu ödüyorum hocam. Giderek size mi benziyorum ne. Her birinizden hiç bilmediğim, nerden aldığımı anlamadığım huylarım. Beliren göz altı tecrübelerim.

Şimdi ben de, parlayan gözlerin önünde, tıpkı sizin yürüyüşünüzle dimdik ayaktayım. Karşısında durduğunuz her kavramın ben de karşısındayım, altında durduğunuz bayrağın yılmaz savunucusuyum. Anlattığınız ilkelerin yeni nesle elçisiyim. Tahtaya dönüp yazarken hemen üstte siz, bir üstte de başöğretmenimiz.

Siz de, böyle olsun istemez miydiniz?

 
Toplam blog
: 70
: 1093
Kayıt tarihi
: 27.01.08
 
 

Çok da eskilerde olmayan bir tarihte doğdu. Kulağına ismini fısıldadılar: İsmail. İsmini büyüyünc..