Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '12

 
Kategori
Deneme
 

Hiç tanımadığım kıza mektup vol 2

Özenle hazırlanmış bir bahçe masasının iki sandalyesinden birinde oturuyorum sanki. Yağmur.. Bardakları rakı yerine, masayı -belki de beni- dövercesine yağan yağmur dolduruyor. Uzun, ince bardağın dibinde damlalar birikiyor. Porselen tabaklara düşen iri damlaların sesine rüzgarın uğultusu karışıyor. Masa örtüsü havalanıp ilgimi çekmeye çalışırken, küçük yavru bir kedi sandalyenin altına saklanıp yağmurdan kaçıyor. İşte o masanın tek sahibi benim. Aslında masa iki kişilik. Ama oturmaya tenezzül eden tek kişi benim..

Geçen sefer demiştim ya "belki daha sonra yine yazarım" diye. İşte geldim. Yine gece, ben yine mutsuzum. Aslında sana neşeli bir ruh haliyle yazmak isterdim ama bu pek mümkün olmayacak sanırım. Belki sonra..

Mutsuzdan öte, kızgın geldim aslında sana. Eşek herif beni delirtiyor. Nasıl baş ediyordun onunla allasen ? Ben kendimi baş belası sanırken o benden beter çıktı.

Yahu sen söyle; herşey güllük gülistanlıkken bir anda herşey griye dönse, o ortadan kaybolsa, döndüğünde ise eski halinden eser olmasa, sen ne yapardın ?

Ben bir şey yapamıyorum. Öylesine uzak ki ölse haberim bile olmayacak. Konuşmaya çalışıyorum, hatta konuşması için onu zorluyorum. Ama ben kendimi hatırlatmasam oralarda olduğumu, hatta daha önceden hayatında olduğunu fark etmeyecek bile.. Kendimi hatırlatmaya çalışmak şu dünya da en nefret ettiğim şey. Ama o bunu bile fark etmeyecek kadar kendine kapanmış durumda.

Bugün pes ettim.. Sordum binince kez. "derdin ne?" diye. Galiba depresyondaymış. Madem depresyondasın gel konuş, konuşmaktan başka ne çaren var ? Sustukça daha beter oluyorsun. Kendi kendine kalmaya ihtiyacı vardır dedim, bıraktım. Uzak durdum. Ama bu sefer daha beter uzaklaştı. Kafasını klozete sokup onu boğmak istiyorum. Gerçekten!

Yaklaşık iki haftadır ilk defa benim varlığımı hatırlayıp aradı. Tabi ben başka sebeplerden dağılmış olduğumdan ötürü konuşamadık. Oysa sesini bile özlemiştim.

Bu geceki isyanımdan sonra en son lafı " yaptıklarıma bak. Yazdıklarına bak ve yaptıklarına bak. Benim bir şey yazmama gerek kalmayacak o zaman" gibi bir şey söyledi.

Yaptıkları ; bugün aramak, bir kez kendi isteğiyle mesaj atması. Bu iki şey dışında iki haftadır bir buzdolabından farksız. Konuşmuyor, gülmüyor, film izlemiyor, umursamıyor, ölüyorum desem ne yapayım diyecek resmen..

Yaptıklarım ; bir ay öncesine dönmeyi istemek (o zaman gerçekten mutluyduk, ikimizde) mesaj atmak, varlığımı hatırlatmak, ortağını kıskanmak ( tamam belki bu biraz gereksizmiş ama ne yapayım oldu bir kere..) onu konuşturmaya çalışmak, sorunu çözmeye uğraşmak, sakin olmak, özlemek, özlemek, özlemek.. bir de özlemek..

Bunlara baktığımda benim onun peşinden koşturan bir akılsız, onunda "bir s....ir ol git" diyemeyen adam olduğunu görüyorum.

Evet aslında gerçekten bir şey demesine gerek yokmuş. Dikkat edince ne demek istediği anlaşılıyormuş. Ben anlayamamışım..

Neyse küçük kız..
Gitme vakti..
Hoşkal..

 
Toplam blog
: 112
: 512
Kayıt tarihi
: 05.08.10
 
 

Yazarım, çizerim... Hayalperestin önde gideniyim... Uykuya aşka aşık olduğumdan daha çok aşığım....