Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Temmuz '12

 
Kategori
Deneme
 

Hissiyat (1)

Hissiyat (1)
 

Bir sonraki hafta Cuma günü grup halinde bir bara gittik üç kişi olaraktan. O gün başından geçen evlilik hikayesini anlattı. Ben yorumsuz dinledim. Aslında benim için önemli değildir geçmiş hiç bir zaman. Ben her zaman günümüze bakarım. Ailesine karşı direnerek va saklanarak kocasından kaçmayı başarmıştı. Ve Cihangir'deki evi öyle almıştı. Karum kadar zengin bir aileden geliyordu. Aldığı cep harçlığı maaşı kadar büyüktü. Daha sonrasında grubun diğer elemanları da geldi. Koyu bir hareketlilik vardı masada. Tabi hem o, hem de ben ayrı ayrı pek gevezeydik. Sonrasında çok geç oldu va kalktık. Benimle gelmek zorunda kalmıştı çünkü Taksim'e en yakın evi olan bendim.

Dostluğun bana yetmiyor

Uyurken özlüyorum ellerini

Dokun hal dokun

Dokun ne olursun

Dokunmak sevmek demiştin

Biliyorum hiç bir şeye benzemese de

Hala benim tek ezberim

Dokun, dokuna bana

Ne olursun dokun

Nilüfer çalıyordu radyoda. Dönüş yolculuğunda yine neredeyse hiç konuşmadık. Tıpkı karpuz partisi gecesi gibi sadece müziğe konsantre olmuştuk. Arabadan ayrılırken istersen bir kahve içebilirsin dedi. Benden beklenmeyeni yaptım ve olur dedim. Evden ayrıldığımda sabah 5'ti. Koyu bir sohbete soyunduk ve bu sefere ben galiba kendi aşklarımdan bahsetmiştim. Aah dedik, güneş doğuyor. Bu sefer evden çok zor ayrıldım. Her seferinde daha fazla ağırıma gidiyordu evimden ayrılmak zorunda olmak. Evet kesinlikle burası benim evimdi.

Annem sabah beni salonda bekliyordu ve çok sinirliydi. İnşallah oğlum inşallah, dikkat et kaza yapacaksın. Nerden çıktı kaza yapmak? Ve ben aşağıdaki şiiri yazdım:

ANNE

Korkusuzca

Mağaranda ilerlerken

Nur içinde kavuştuğum

Görmediğim eller tarafından

Kaplanınca

Vücudumdaki

İlk hazzı keşfetmenin

Mutluluğu içinde

Ne verebileceğimi

Bilemeden

Ağlamaya başlamamla beraber

Başımın üzerinde

Hissettiğim

Öpücük ile

Kendimi Kaybetmem

Ve

Daha evvelden

Koşulsuz ve kayıtsız

Sürekli bakılmışlığın

Verdiği arzu ve

Tanımamışlığın

Uyandırdığı

Merak ile

İlk defa göğüslerinle buluşmam

Anne

Hiç bilmezsin ki

Akla ve hayale

Sığmayacak bir şekilde

Beni ilk doyumuma ulaştırdın

Hatırlamıyorsun 

Lütfen Bana Dokun

 Tıpkı

İçgüdüsel bir biçimde

İlk kez

Sarıp sarmaladığın gibi

Yılların eskittiği

Kirlettiği ilişkimizde

O kaybedemeyeceğin

Duygular ve

Hazlar ile

Üzerime örtün

Ta ki

Bir başka sen

Gelip de

Beni

Ellerinden

Çalıncaya kadar

Ne olur dokun

Ancak öğlen vakti kalkabildim. Bir gece önce konuşulduğu gibi o gün buluşmaktan bahsediyordu grup. Fakat neredeyse kimse kalkamamış ve herşey iptal olmuştu. Ayşegül'e uğradım akşam saat 5'te. Onu temizlik yaparken buldum. Kal akşam beraber yemek yeriz dedi. Sadece bir şartla dedim, sana temizliğe yardım edeceğim. O zaman dedi teras senin sorumluluğunda. Ben yıkadım koca terası. Ev ne kadar küçükse, teras o kadar büyüktü eve göre. İşim bittikten sonra yine İstanbul'a daldım. Süleymaniye Camisi, Aksaray bile görünüyordu. İşte dedim kendi içimden, özgürlük bu. Bu arada farkında değilim A... yemekleri yapmıştı bile. Harika bir akşam geçirdik, tanışlı beri ilk defa bu kadar içten, bu kadar samimi, çıkar, kavga gözetmeksizin bir hoşseda sohbet. Ve yine sabah olmuştu. Eeh dedim ben kalkayım artık, istersen sen kalk. Ayrılırken yüzüne bakamıyordum artık.

Levend diye biri peyda oldu gruptan ve A...'nın peşini bırakmıyor. A... bana kurtar beni gözlerle bakıyor. Ancak aralarındaki münasebeti hiç hiç mi bilmiyorum. Çocuk son derece gergin duruyor ve bana kem gözlerle bakıyor. O hafta sonu İzmit'e gittik grup olarak Manşukiye'ye Alabalık yemeye. Ben bizim servis şoförünü ayarlamıştım. O da nişanlısını kaptı geldi. Haziran'ın henüz başıydı ve sular gürül gürül akmaktaydı. Gezinti herkesin acıkması itibariyle çok kısa sürdü. Levend A...'yı köşeye çekti bir şeyler söylüyor. Kızın yüzü gerildi. Onu aldım hamağa götürdüm ve sallamaya başladım. Artık konuşmuyor, göz göze birbirimize bakıyorduk. Artık bütün bu oyun bitmiş ve aramızdaki herşey yepyeni başlamıştı. Serviste onu yanıma koydum ve elini tuttum. O da sıkı sıkıya koluma sarıldı. O akşam evime gitmedim. Mütakıp 3 ay eve sadece eşya almak için uğrayacaktım.

Bir gün sordu Anıl beni seviyor musun? Şöyle tarif edeyim dedim; Süleymaniye Camisini görüyorsun değil mi, onun altındaki ağaçları, ağaçların altından geçen arabaları, ve onların içindeki şoförleri, ve hatta şoförün yüzünü. Ben bunları görmeye seninle beraber başladım.

Günlerce, aylarca dudaklarımız yara olana kadar öpüştük. Dünyada sadece o ve ben yaşıyorduk ve diğer insanlar sadece bir ayrıntı.

İşte hikayenin sonuna geldik. Filmin sonunda "the end" yazdı. Ve ayrıldığımızda şöyle yazdım.

YARIMLAR

 

Yarım kalan

Hiçbir şey olmasın

Yarım bitmesin

Hiçbir şey

Yarım başlamasın

Yarım bırakıp

Gitmesin

Yarım bırakıp

Gitme

Yarım olmasınlar

Yarımlar

Yarim olmasınlar

 

Yarım ve

Yarımları

İstemiyorum

 

Kendinize iyi bakın... Bu hikaye burada gerçekten bitti....

 

Saygılar,

ANIL ya da nam-ı diğer KAVİ-Bir düşünce ademi

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara