Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '06

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Hititler’i gören var mı?

Hititler’i gören var mı?
 

Gurupla yapılan uzun yolculuklarda insanların tartışmaya bol zamanları oluyor.

Bizimki böyle bir deniz yolculuğuydu ve Ergun, Cenk, Artunç, İlhan ve ben, beş deniz tutkunu zaman zaman ateşli havaya bürünen hoş tartışmalar yaşadık.

Nasıl başladı hatırlamıyorum, söz Anadolu’nun kültür zenginliği, kültür mozaiği konusuna geldi. Anadolu’nun kültür çeşitliliği açısından çok zengin olduğu malum; bilirsiniz bazılarımız bunu bu coğrafyada yaşamış medeniyetlerin kalıntıları veya izleri olarak algılarız da diğer bazılarımız bundan rahatsız olur.

Cenk bu konuda ondan beklemeyeceğim şekilde milliyetçi bir tavır aldı. Yani tüm bu zenginlikler bir mozaik değil, zengin Türk kültürünün ürünü olduğu yönünde bir tavır.

Bu milliyetçi tavrı biraz irdeleyince altından gelen endişeleri fark ediyorsunuz. Bu arkadaşlar, “kültür mozaiği” gerçeğini kabul edersek sanki mozaikteki renkler canlanıp ayaklanacakmış gibi bir savunma psikozuna giriyor. Yani kabaca “gerçek işine gelmiyorsa onu değiştir ya da inkar et” anlayışı. Bu teze göre kolaylıkla gaflet ve ihanetle suçlanabilirsiniz. Biz ise şaka yollu “Bizanslılıkla” suçlandık falan.

Tarih konusunda ahkam kesmiyeceğim, zaten haddim de değil. Ama şunu sanırım hemen hepimiz kabul ediyoruz ki Anadolu’nun Türk etkisine girmesi 1071 Malazgirt savaşıyla başlıyor.

Onun öncesinde Bizans ve daha önce de batı anadoludaki şehir devletlerinden, Friglere, Urartulara, Hititlere uzanan gerçekten zengin bir tarih mevcut.

Anadolunun Türk etkisine girmesi de diğer bütün kültürlerin “masanın üstü silinir gibi temizlenmesi” anlamına gelmiyor. Anadolu’ya gelen atalarımız bizler kadar bağnaz ve hoşgörüsüz olmadığından beraber yaşamakta ve kız alıp vermekte hiçbir sıkıntı yaşamamışlar.

Osmanlı döneminde ise zaten etnik bir kimliği olmayan devlet, vergi sistemi nedeniyle (Müslüman olmayan cemaatler nüfus başına vergiye tabi olup hazineye gelir teşkil ediyordu) müslüman olmayanlar üzerinde bir asimilasyon baskısı oluşturmadığından o cemaat ve kültürlerin varlığını sürdürmesi siyasi bir sorun oluşturmadıkça bir tehdit olarak algılanmamış. Doğal olarak da varlıklarını sürdürmüşler.

Şu noktayı tekrar vurgulamakta ve anlamakta yarar var: Osmanlı Devleti bir İslam imparatorluğuydu, farklı cemaat ve kültürleri içinde barındırıyordu fakat bunlar o zamanın gerçeklerine göre dinsel ve mezhepsel cemaatlerdi. Devletin siyasi anlamda kimliği Türk olmadığı gibi azınlıklar da etnik azınlık değildi. Olamazdı da, zira siyasi anlamda millet ve milliyetçilik 1789 Fransız devrimi ile ortaya çıktı ve Türk aydınları tarafından ancak 19. asrın sonlarından itibaren konuşulmaya başlandı. Halen de konuşulmaya devam ediyor.

Yani, biz Türk olduğumuzu yaklaşık 100 - 150 yıl önce idrak etmeye başladık ama şimdi geriye doğru bakarak her şeyin de etnik kökeninin Türk olması konusunda bir paranoyaya kapılıyoruz. Bunun nedeni ise kendi ulus tanımımızı sorunlu ve zorlama bir şekilde yalnızca Orta Asya’ya dayamış olmamız. Tamam, Orta Asya’dan gelen atalarımız olmasaydı bugün ben de kendimi Türk olarak tanımlamayacaktım, ama onlar Anadolu’ya geldiğinde ve öncesinde burada yaşayanları hep dışlarsak, kendi kendimizi bu topraklardan dışlamış ve emanetçi duruma sokmuş olmaz mıyız?

Bu, işin siyasi ve stratejik yönü, bir de gerçeklere bakalım.

Atalarımız buraya geldiğinde burada olan insanlar ne oldu? Onları öldürüp asıp kesmedi isek (ki bunları yapmadığımıza inanıyorum) asimile olup aramıza karıştılar demektir. Ya da birbirimizin arasına karıştık ama dominant kültür yeni gelenlerinki olduğundan kendimizi Türk olarak biliyoruz. Çok da güzel olmuş. Bunda ne alınacak, ne gücenecek ne de saklanacak bir şey var.

Gerçekte hiçbir ulus tanımı bir diğerine kolay kolay uymaz.

Biz kendi ulus tanımımızı istediğimiz gibi yapma hakkına sahibiz ama bunu yanlış yaparsak sıkıntısını yine biz yaşarız. Bugün Türkiye’nin yaşadığı sorunların altında bu tanımın gerçek ve doğru temellere oturtulmamasının çok büyük payı var. ABD gibi halkı son birkaç yüz yıl içinde Dünyanın dört bir yanından yapılan göçler sonucu ortaya çıkmış bir devlette dahi halkın tümü “nation” yani “ulus” olarak adlandırılıyorsa bizim kendi ulus tanımımızı yaparken etnik unsurlara takılı kalmamızı gerektiren bir kompleksimiz neden olsun ki?

Siz Friglere, İyonlara, Hititlere, Urartulara sahip çıkmazsanız, sonunda başka birileri sahip çıkar, pirincin taşını ayıklamaya başlarsınız.

Atalarımızın Anadoluya göç etmiş Oğuz Türkleri ile Anadolu’da mevcut yerli halkın karışımı olduğunu kabul etmek aşağılayıcı mı bulunuyor yoksa Türklükten vazgeçmek anlamına mı geliyor.

Unutmayalım ki bugün yaşadığımız devletin adı Türkiye Cumhuriyeti ise bunu Mustafa Kemal’in dehasına borçluyuz. Yoksa halkın bu yolda bir talebi olmadığı gibi halk ve hatta aydınlar başlangıçta buna karşı direnç dahi göstermiştir. Bu normaldir ve doğaldır. Her devletin bir resmi ideolojisi vardır ve bunu da halkın dimağından şıp diye silemezsiniz. Türk halkının Cumhuriyet rejimine gösterdiği direnç hiçbir zaman tamamen yok olmadığı gibi çok partili döneme geçildikten sonra imparatorluğa ait değerler demokrasinin nimetleri kullanılarak sistematik olarak kışkırtıldı.

Cenk'i seviyorum, çünkü samimi insanları severim. Felsefesiyle, duruşuyla bir sorunum yok. Bildiğim kadarıyla onun da benimle bir sorunu yok. Bu gemi hepimizi taşıyor ve gemiyi kafamızda nasıl hayal edersek edelim birbirimize saygı duydukça sorun olmaz. Sonunda birbirimizi daha iyi anlarız.

Bağlarken Cenk'e şu soruyu sormadan edemeyeceğim; Atatürk, Çanakkale'de boğazımıza basan düşman askerlerinden ölenler için "bu topraklar için bu topraklarda öldüklerine göre onlar da bizim evlatlarımızdır" demişti. Bu yüce evrensel bakışı biraz ıskalamıyor muyuz sence? Yoksa işimize gelince Atatürk'e sahip çıkıp, işimize gelmeyince görmezden mi geleceğiz?

Tarihin kısır ve bağnaz çekişmelerine boğulmuş aleyhimize bir şeyler üretmeye didinen düşmanlarımız olduğunun farkındayım. Ama biz onları mı örnek almalıyız yoksa Atatürk'ü, Fatih'i, Mevlana'yı mı sence?

 
Toplam blog
: 130
: 2132
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

İnsanın kendini anlatması zor, gereksiz de! Yaptığı işlere bakmak yeter, ne gerek var fazla i..