- Kategori
- Güncel
Homojen kavramı üzerinden Alevi, Kürt açılımı

Homojen kavramı
Homojen için, her yönü ile birbirine benzeyen, ayırt edilemeyecek kadar benzer olan, aynı özelliği taşıyan, mütecânis, bağdaşık.. diyor sözlüğün biri. Bu tanımda, bize, homojen kavramının “ayırt edilemeyecek kadar benzer olan” kısmı yeterli.
Homojenlik ve açılım
Çıkış noktasında homojen bir “yapılanma”, zaman içinde kültürel, siyasî, göç, entegrasyon (birleşme), (hadi çok iddia edilen kavramı da yazayım) asimilasyon (benzer hale getirme) gibi sebeplerle çıkış özelliklerini kaybetmiş olsun. Bu ne demek? Şu demek: Başlangıçta (belki) homojen olan yapılanmalar zaman içinde kendi içinden farklı yapılanmalar çıkarır. Ki çıkarmıştır da…
Açayım: Meselâ, bugün Aleviliği Anadolu Müslümanlığı olarak gören de var, yalnızca ritüelleri yaşatıp İslam’ın bildiğimiz amelleri ile yaşayan da var, caminin karşısına cem evini koyan da var; hatta, “Alevilik; insanı merkezine koyan, Anadolu’ya özgü, eşi benzeri olmayan, inanç, kültür, felsefe, öğreti ve hatta bunların tümünü de içeren toplumsal bir olgu, bağımsız bir dindir.” (Ali Yıldırım, 15 Mayıs 2009, Aleviler Aleviliği Konuşuyor, Birgün Gazetesi) diyen de var.
Dahası: “Alevi” yapılanma (Alevi olunmaz alevi doğulur) içinden gelmesine rağmen, hiçbir dinî hassasiyeti olmayışından dolayı, yukarıda yazdığım “yapılanma”ların dışında farklı gruplar yok mu? Elbette var. Ha: “Bu yapılanmaların sayıları şu kadardır, bu kadardır; onlar bu topluluğu temsil edemez, şunlardır o topluluğun asıl sözcüleri.” gibi karşı çıkışlar, benzerî “diğerlerinin” varlığını ortadan kaldırmaz. Ayrıca, onların isteklerini görmemezlikten gelmek, anlamı da taşımaz.
[Dipnot-1: Tam burada demokrasi kavramını tanımlarken çok yapılan bir yanlışı da belirteyim ki anlattığım daha da anlaşılır hâle gelsin. Demokrasi, çoğunluğun rejimi değildir. “Karar verme güçleri” elbette çoğunluk tarafından belirlenir belirlenir olmasına ama tespit edilen “karar verme güçleri” çoğunluğa hizmet verdiği gibi azınlıkta kalanların da ihtiyaç ve isteklerine de cevap vermek zorundadır. Yoksa o “çoğunluk rejimi” “çoğunluk diktatörlüğü”ne dönüşür.]
Alevi açılımı
Meseleye Aleviler açısından bakarak söylersek birçok istek yanında, belirgin üç beş talep vardır alevi tarafından seslendirilen:
a)Mecburî din derslerinin kaldırılması .(Ki bunu Alevi olmayan sol yapılanmalar da istiyor.)
b)Mevcut Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersleri’nin muhtevasının yeniden şekillendirilmesi.
c)Diyanetteki “sünnî yapı”lanma ve sadece bu yapılanmaya devletin kaynak aktarmasının yeniden düzenlenmesi.
Şimdi yukarıda anlattığım (sayısal temsili hiç önemli değildir bence) kaynağı aynı, ama sonradan “algılama” meselesi yüzünden farklı oluşumlarda bir araya gelen bu kitleyle ilgili yapılacak “açılım” ne kadar memnun edici olabilir? Ya da bu açılımı yapmak isteyen ve diyelim ki elinde bir “yol haritası” bulunan hükümetin “arz”ları ile açılımın muhatabı kitlelerin “talep”leri ne kadar örtüşür acaba?
Çünkü ne yapılırsa yapılsın “homojen olmayan sözü geçen kitle”nin içinde ister istemez “memnuniyetsiz bir kitle” oluşacaktır. Sonuç: Onca enerji, onca çaba, akıtılacak onca “kaynak”a karşılık temcit pilavı ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen “mesele” yine çözümsüz kalacaktır. Meseleye palyatif ve bir diğerini dışarıda bırakan çözümler çâre olmayacaktır. Bu yüzden de “açılım” akamete (sonuçsuzluk) uğrayacaktır.
[Dipnot-2: Bizim nesil ortaokula giderken (1974’tü galiba) “mecburî din dersleri” uygulaması kaldırılmıştı. Öğrencini velisi, okul idaresine “Öğrencisi bulunduğum ….. ……’ın Din Dersi’nden muaf tutulmasını istiyorum.” gibisinden bir dilekçe veriyor, böylece öğrenci, bu dersten sorumlu olmuyor; derse girmiyor ve karnesindeki o derse ait bölümde “muaf” yazıyordu. ]
Uygulama ne gibi problem getiriyordu derseniz meselenin “hissetme” noktasındaki kısmı yazayım:
Öğrenci, bu hakkı isteyen büyükleri gibi bunun sebepleri üzerine derin analizler yapamadığı için kendini dışlanmış hissediyordu. Hatta “gizli bir ayrışma” havası oluşuyordu sınıfta. Giren ve girmeyen şeklinde.
Kürt açılımı
Bu “açılım”da da homojen olmayan farklı yapılanmaların olduğu su götürmez bir gerçek. Hangi Kürd’e göre nasıl bir açılım?” sorusu çok önemlidir burada. Homojenlik olarak “ aynı bölgede yaşıyor olmak” gibi bir ifade bile geçerli değil. Çünkü Türkiye’deki Kürtlerin üçte ikisi Batı’da yaşamaktadır.
BDP’nin Kürtler’i ne kadar temsil ettiği de epeyce izâfidir. (göreceli – nispî) Ülkemizdeki Kürtlerin 6-7 milyonu seçmen. (Toplam Kürt nüfusta bu %51’e karşılık gelmekte.) 29 Mart seçiminde, Kürt seçmenlerin 5 ile 6 milyonu oyunu kullanmış, bunun 2 milyon 278 bini DTP’ye oy vermiş. Yani Kürt seçmenin yarıya yakını, DTP dışındaki partilere oy vermiştir. Bakmayın siz MHP’nin parti tabelasını Diyarbakır’daki binasından indirdiğine, hâlâ MHP’ye oy veren bir Kürt orijinli önemli kitle vardır. (MHP, Bingöl’de Belediye Başkanlığı bile çıkarmıştır.)
Bunca açıklamadan sonra rahatlıkla söyleyebiliriz ki ne Alevi ne de Kürt açılımına yönelik talepler "homojen"dir. Seslendirilen taleplere ne kadar çözüm üretilse üretilsin bilinmelidir ki bir o kadar da talep dışarıda kalacaktır.