- Kategori
- Güncel
Batılı ya da doğulu şablonlarla anlaşılamaz

msn den
Milletimizin hiçbir millette olmayan özniteliklerinden olan devlet ve ordusuna yaklaşımı, batılı sosyolog mantığı ile analiz edilemez. Milletimizin aile algısı ve ona yüklediği değer asla hiçbir bilim dalı ile kategorize edilerek açıklanamaz.
Birlikte bir millet olmayı genlerine kadar sindirdiği; farklı din ve ırktan her TC vatandaşı olan kendini öyle gören insanlarla bir aile sıcaklığı ile bütünleşmiştir. Bu özelliği batılı veya doğulu bakış açısıyla anlaşılmaz.
Her ne kadar milletimizin içinde dindar az dindar veya laik anti laik çatışması var gibi görünse de, Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarını bütünleyen yapıştırıcı unsur İslam dinidir.
İslam dinini doğru algılamış, politik mülahaza karışmadan, refleks türü karşı olma durumu olmadan bakıldığında, bu millet dininden gelen sosyolojik duruşu ile diğer din ve mezhep mensubu Vatandaşları Türkiye büyük ailesinin üyesi olarak algılamıştır. Bu gerçeğin farkındalığını yakalayabilmek için kendi inanç algısını kenarda tutarak düşünebilmek şarttır. Halkın kendi aralarında asla sorun olarak algılamadığı politik alanda sürtüşme ve gerilim konusu sayılan hususlar, siyasetçilerin sığlığı üretimsizliğidir. Her akşam TV programlarında tartışılan ve gerilim nedeni sayılan güncel konular, siyasetçilerin kendileri için oluşturdukları politika sahnesinde halkı dışarıda tutarak kendi kavgalarını veriyorlar.
İletişim ve bilişim çağının sonuçları
Devlet ve millet olarak; dünya iletişim ve bilgiye ulaşım devriminin olağanüstü etkileri sonucu, hem kurumsal hemde bireysel bazda birçok ezber bozuluyor.
Her ne kadar iktidarın yaptığı ve iktidarın bilinmeyen amaçları! için çabaladığı söylensede; gerek Ergenekon ve gerekse ordumuzun sorgulanması durumu aslında iç sosyolojik gelişim dinamiklerinin doğal sonuçlarıdır. Devletler kendi milletinin zihinsel gelişim ve ekonomik sosyal gelişimleri doğru algılayarak kendini yenilemek zorundadır. Evrensel hukuk standartlarına uygun düşmeyen hukuksal denetim açısından kendi içinde gelenekselleşmiş haliyle insanların kuşkularına dayanamazdı bu ordu.
Darbeci ve halkın seçme hakkının üstünde oturan bir görüntüyle öteden beri gelen muhteşem güvenilirliğini muhafaza edemezdi. Ve özellikle insanların kendi imkanları ile ulaşabildikleri bilgiler devleti ve orduyu bocalama noktasına getirdiği bir ortamda, ortaya çıkan bariz bireysel suçları kurumsal olarak ordumuzu oldukça zora sokmuştur.
Ordumuz ve Devletimiz hakkında insanların zihninde çok eskilere dayanan cevapsız sorular vardır. Ve bu sorular genellikle kurumsal olmaktan çok bu kurumlarda etkin ve yetkin görevlerde bulunanlardan kaynaklanmaktadır. Bu kurumsal yapıların kendi zihinsel yapıları başta bulunan yöneticilere göre şekillendiğinden, hukuk egemen reflekslerden yoksun kalarak kişilerin ayıpları altında hırpalanmaktadır.
Sözgelimi; doğru veya yanlış bir Ergenekon suçlaması için Cumhuriyetin savcıları iddianame hazırladı ve bu iddianameleri mahkeme kabul ederek dava açıldı. Açılan bu davarlın sonucunda mahkeme bazı muvazzaf ve emekli üst rütbeli subaylar hakkında tutuklama kararı almıştır. Genel kurmay; bir aile babasının kötüde olsa evladına sahip çıkması refleksi gösteriyor. Bu refleksin bir başka boyutu, Ordu içinde görev zincirindeki yetişmiş ve tam donanmış subayların devre dışı kalması, görev zincirinde zafiyet korkusudur ve haklı bir korkudur. Ancak kim olursa olsun hangi stratejik görev ehli olursa olsun Devletin devamı ve adaletin saygınlığı her şeyin üstümde olmak durumundadır. Adaleti adil dağıtamamış devletler zaman içinde çürüyüp çöker. Devletler gelişen ve değişen sosyo-ekonomik, kültürel hukuksal ve demokratik gelişmelere göre kendini yenilemek ve zihnini güncelemek zorundadır. Bu yüzden kimse bu günlerde yaşanan Ergenekon, yargıda değişikler orduda meydana gelen algı değişimini iktidar partisinin zoruyla oluyor sanmasın. Bu yanılgı sosyolojik gelişimlere ayak direme anlamına gelir. Sürecin altında kalarak yok olmaya kadar götürür.
Bütün bu olumsuzlukların başta geleni daha düne kadar her kesimin değişmesi için meydanları inlettiği 1982 anayasasının en temel bozuklukları onarılmak istenmektedir. İşte tamda bu noktada ordumuzun ve anayasanın sorunları çözümü günün gereklerine uygun hale gelmesi çabaları sırf iktidar partisine olan siyasi hınç nedeniyle engellenmeye çalışılmaktadır.
İktidar partisini yıpratıp yerine ben geleyim derken yıpratılan iktidar partisi değildir. Yapılan anayasa değişikliği engellenerek iktidar partisi zora sokulmak isteniyor belki ama zora sokulan iktidar partisi değil Devletimiz milletimizdir. Bahse konu değişiklikler hemen hemen her partinin geçmiş yıllarda yayınladıkları seçim bildirgelerinde beklide daha ileri düzeyde vardır.
Aslolan ve doğru olan iktidarın iş yapmasını engellemek değil daha fazlasını isteyerek ve önererek ve kamuoyunu bu yöne motife ederek yapabilirse tebrik etmek yapamazsa çekip gitmesini istemek olmalıdır.