Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '19

 
Kategori
Deneme
 

Huysuz

Kilimin altına süpürdüğüm birikintileri yakaladım dün gece dolanırlarken zihnimde. Kapının altından sızdılar, yatağıma tırmandılar, yüzümü yalayarak iliştiler saç diplerimden düşüncelerime. 
 
Şimdi ben, karşıdan karşıya geçerken etrafa saçtığım hangi sağımı toplayayım yahut hangi birini kovalayım solumun? Aynı anda çok şeye uzanırken, ayaklarının tek bir yere hapsolması mı durağanda akabilmek? Yahut durabilmek akıntıda… Senin, canını muhafaza altına almak için temkinli hallerinden hangisi zarar vermedi kılının tek teline bile? 
 
Köşeye itili koltuğun yükü ağırdı, üzerine atılı kıyafetlere sinen anıların evhamından. İki duvarın kesiştiği noktadaki portmantonun sola bükülmüştü boynu, tenini ısıtıp içi buz gibi olanların yüklerini taşımaktan. Dolapların kapıları sımsıkı kapalı, tıpkı dışarıya durgun deniz gibi gözüküp içi buz kırığı olanlar gibi…
 
Ağzına ket vurulmuş dolabı açtım, yere döküldü katlamaya üşenip dolabın içine fırlattıklarım. Sahi, düşünmemeye çalışıp arka plana fırlattığımız her his de birden saçılmıyorlar mı ayakuçlarımızın önüne? Parmakların ucuyla kilimin altına mı itelemeli şimdi yine, üzerine basıp dağıtmak mı yoksa iyice? Sökülen yakaları da atıyor musunuz siz öylece çöpe? Dikmek varken özenle, üstelik emeği işlerken bir başka emekle temin edilene… 
 
Çimenin gölgesine ilişmiş bir dağ gördüm dün gece. Koca dağ, küçük çimin gölgesinde; gölge ise gecenin ziyaretinde, her zamankinden değilliğiyle. Dağın eteklerine tutuşturduğum mandallar bırakıverdiler tutunmayı pilelere, yamaçlarsa yetiştiler sonunda deniz seviyesine.
 
Her şey olmaması gerektiğini oluyordu kendisi olmayarak. Kendisinden kaçarak kimden saklanıyordu kendisinden başka? Bir ses duydum gün gece, kulağımı tıkadıklarımdan hallice. Bir yabancı gördüm gün gece, dans ederken, içimden taşan kendim olmanın deliliğiyle… 
 
 
Toplam blog
: 13
: 561
Kayıt tarihi
: 14.04.16
 
 

Yazar ..