Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İçimin dalgaları...

İçimin dalgaları...
 

Koridorda bir o kapıya bir bu kapıya şaşkın şaşkın bakan bir yaşlı kadınla burun buruna geldim. Beni görünce birden atılıp koluma yapıştı. "Guzuuum bir yardım ediver gurban olduğum." "Hayırdır teyzeciğim" dedim. Elindeki kağıdı uzatıp "Bir müdür varmış yavrum. Hangi kapıda durur bilemedim. Galdım burda böyle. Hele bir bakıver gara gızım şu kağada" Elindeki dilekçeye bakıyorum. Teyzeyi takıp koluma üst kata çıkarıyorum. Müdür Beyin kapısının önüne kadar götürüyorum. "Bura mı yavrum odası" diyor. "Evet teyze." diyorum. Boynuma sımsıkı sarılıp öpüyor beni. Müdürün odasını buldu ya gerisi kolay diye düşündüğünü anlıyorum sarılışından. İçimden kocaman bir dalga yükseliyor onun sarılışıyla. Yüzüme serin damlalar sıçratan bir okyanus ferahlığı, çırpınan bir deniz coşkusu iliklerime yayılıyor.

****
Koridor o koca karnında bu sefer başka birini tutuyor. Duvara yaslanmış, başını elleri arasına almış bir adam bu. Buna benzer adamları defalarca bu koridorda beklerken görmeme rağmen yine de incecik bir sızı göğsümden geçiveriyor. Ağır ağır geçiyorum önünden. Ona yardım edebilmek, mümkünse işini halledebilmek başını o iki el arasındaki sıkışmışlık duygusundan kurtarmak istiyorum ama belli belirsiz bir tedirginlik kaplıyor içimi. Öfkeden deliye dönmüş eli bıçaklı, ağzı küfürlü, gözleri kan çanağı çok adama rastladığımı anımsıyorum bu koridorda. Ben bu düşüncelerle yürürken adam "Bacım" diyerek ardımdan sesleniyor. "Buyrun" diyorum aramızdaki mesafeyi koruyarak. Bu mesafeli savunma duygumdan nefret ediyorum tam o anda. Adam yorgun gözlerini kırpıştırıyor. Tedirginliğimi anlamış olmasından korkuyorum. Korkunun üzerine bir de utanıyorum üstüne üstlük. Adam bir an duraksayıp başlıyor konuşmaya: "Günlerdir gelip gidiyorum. Bu işin bir oluru yok mu? Nedir bu?" Neden söz ettiğini bir türlü anlayamıyorum. O an adamın işini halletmeye değil içini boşaltmaya ihtiyacı olduğunun farkına varıyorum. Sessizce dinliyorum. Ciğerinde biriken herşeyi, tüm zehri döküp saçıyor tüm koridora. Zehir zemberek tüm sözlerini başımı sallayarak dinliyorum. "Kusura bakma bacım" diyor "Senin de kafanı şişirdik." Yorgun vücudunu sürüyerek arkasını dönüp gidiyor. İçimde kocaman bir dalga kabarıp ciğerlerimi yakıyor. Göğsüme çarpıp duran dalganın sarsıcılığından nefes alamadığımı hissediyorum. Adamın yorgunluğu bana bulaşıyor. Ellerimi ayaklarımı taşıyamaz oluyorum.

****
Üst katın merdivenlerine eteklerini yayarak oturmuş oldukça şişman bir kadın var. Pencereden süzülen sabah güneşine vermiş sırtını. Yanında 3-4 yaşlarında iki çocuk merdivenden bir inip bir çıkarak oyun oynuyor. Kadın çocuklara aldırmıyor. Çocuklar ise dünyayı unutmuşlar oyun telaşından. Derin bir iç çekiyor ben yanından geçerken. Göz göze geliyoruz. Hüzünlü kocaman gözleri birşeyler soruyor, anlayamıyorum. "Hasta mısınız?" diyorum. "Yoook" diyor ince sesiyle. O kocaman vücutla sesi arasındaki uyuşmazlık şaşırtıyor beni. "Hasta değilim de..." deyip gerisini getirmiyor. Merakla bakıyorum. Bir iç çekiyor yine. "Neresinden başlayım ki" diyor "Benim körolasıca yüzünden" diyor. "Kocan mı?" diyorum. Başını sallıyor. "Boyu devrilesice boyu devrilesice" diye ahları ardı ardına diziyor, ağlamaya başlıyor. "Evde zırnık yiyecek yok. Tüpüm bitti. Çocuklara bişey alamıyom. Ne halt edeceğimi şaşırdım kaldım." O sırada üst kata çıkan bir kaç arkadaşım daha duraklayıp konuşmaya katılıyorlar. Hepsinin yüzünde acı işaretler, çizgiler beliriyor. Bir tanesi cebinden para çıkarıp kadına uzatıyor, kadının gözlerine bakmamaya çalışarak. Diğerleri de onu takip ediyorlar. Biraz sonra kadının elinde bir miktar para birikiyor. Kadın binbir teşekkürü birden ediyor. Kalkıyor iki çocuğun elinden tutarak kapıdan çıkıp gidiyor. Arkasından bakıyor olay üzerine konuşuyoruz. Birazdan çalışanlardan biri geliyor. Baktığımız yöne dönüp bakıyor "Yine mi geldi bu?" diyor. Hepimiz şaşkın ve kızgın bakıyoruz adama. "Yoksa para mı verdiniz?" diyor. Susuyoruz. Anlıyor olanı biteni. "Bu kadın ve kocası hep aynı numarayı yaparlar. Masal anlatır sağa sola duygularını sömürürler. Çalar çırpar bunlar." Donup kalıyoruz. İçimden deli bir dalga çarpıyor ciğerlerime. Öfkeli, kırgın bir dalga bu. Ciğerimde delikler açıyor sanki, tuz yakarak içime yayılıyor. Kadın eteklerini sallayarak karşıya geçiyor.

****
İnsanlar dalga dalga akıyorlar içime. Kimi coşku dolu dalgalarla, kimi çaresiz hırçın dalgalarla, kimi ise yakıp yıkan öfkeli dalgalarla... İnsanlar dalga dalga... akıyorlar içime... dalga dalga...

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/864038/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..