- Kategori
- Kitap
İçimizdeki Şeytan

Sevgili İpek bu kitabı okurken hep aklımdaydın, çünkü Sabahattin Ali' yi çok seversin..
Rüyalarıma girdin Ömer! Senin gel-gitlerin, amaçsızlığın, ümitsizliğin, sünepeliğin içimi kararttı.
Kitabın içine girip seni omuzlarından sallamak istedim! Kitabın içine girip yüzüne bir tokat atmak istedim!
Bu da benin huyum napabilirim, ya seni görmezden gelmem lazım- ki bu mümkün değil- yada olaylara müdahil olmam lazım.
Nedense, yıllar önce okuduğum "Suç ve Ceza" daki Raskolnikov' u hatırlattın bana.
" Hiç bir şey istemiyorum. Hiçbirşey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki...Yoksa hiçbirşey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!..Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında..Bu bile biraz palavralı bir rakam. Geçen gün bizim felsefe hocasıyla konuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ve "hikmeti vücudumuz'u araştırmaya çalıştım. Dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz sualine O da cevap veremedi. Yaratmak zevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük. Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir.En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malları şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret. Bu gülünç iş bir insanı nasıl tatmin edeer bilmiyorum. Bize ziyasını elli sene sonra adı unutulacak eserler yazarak ebedi olmaya çalışmak, yahut üç bin sene sonra, kolsuz bacaksız, bir müzede teşhir edilsin diye, ömrünü çamur yoğurmak ve mermere kalem savurmakla geçirmek bana pek akıllı işi gibi gelmiyor
Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, oda ölmek. Bak bunu yapabilirz ve ancak bu takdirde irademizi tam bir şey yapmakta kullanmış oluruz......."
Yaşama ve kendine dair sürekli bu sorgulayan ve eleştiren sözlerinle çevrendeki o bohem insanlardan ayrılıyorsun. İşte bu yüzden içimi ne kadar kararttıysan bir o kadarda sevdim seni Ömer! Amaçsızlığın yüksek bir amaca dönüşecek biliyorum. Ümitsizliğin sana yaşama sevinci hissettirecek, umutlara dönüşecek biliyorum.
Ah o çevrendeki ukala muharrirler.. Önemli mevkiyi işgal eden yüksek şahsiyetler.. Birbiriyle sidik yarştıran üdeba takımı.. Nasıl da gaflet içindeler! Birbirlerinden aldıkları fikirleri bir gece sonra, sanki ezeli kendi fikriymiş gibi birbirlerine satıyorlar.
Belkide basit, sade bir hayattı dileğin. Belki de CAN BABA'nın:
"Yalnızlığa dayanırımda, bir başınalığa asla
Yaşlanmak hoş değil öyle duvarlara baka baka
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla..
Korkmam geçinip gideriz bir mutlulukla
Ama, "Günün aydın, akşamın iyi olsun" diyen biri olmalı
Bir telefon sesi çalmalı ara sırada olsa kulağıma
Yoksa zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp
Bir yudumlamak doyasıya
Ama 'Çaya kaç şeker alırsın?' diye
Bir ses sormalı ya ara sıra
Şiirindeki gibi "Bir dost göz arayışı" idi beklediğin.Belkide Macide'yi hayatında bu yüzden istedin.
Ve sonra kitaba göre nokta ama bana göre şöyle bir virgül koydun hayatına;
"Zekamı har vurup harman savurdum ve nihayet iflas ettim..Hiçbirşeyim kalmadı..Ben zekayı radyum gibi bitip tükenmez bir cevher sanıyordum.. Onun insan eliyle yetişip gelişen bir şey olduğunu düşünmüyordum.. Adam olmak değil, enterasan olmak, bir şey yapmak değil, birşey yapanlara istihfafla bakacak bir yere çıkmak istiyordum. Halbuki bugün sonsuz zaman ve mesafenin içinden ben neyim? Bir solucandan, bir ayrık kökünden daha ehemmiyetsiz, daha değersiz luzümsuz bir mahlukum."
Sahi, sonsuz zaman ve mesafe içinde kaçımız senin kadar kendimize dışırdan bakabiliyoruz Ömer?
İçimizdeki şeytan sürekli fısıldıyor..