İki bin yıllık sır: Barnabas İncili!..

Otuz yıl kadar önce ortaya çıkan tartışma şu günlerde yeniden alevlendi.

1981 Yılında Hakkari Uludere'de bir mağarada bulunan eski bir eser, o yıllarda da çeşitli yayın organlarında yer almıştı.

Ancak, son günlerde özellikle Ülke Tv.nin peşpeşe yaptığı yayınlarla yeniden ve çok farklı boyutlarıyla gündemi işgal ediyor. En azından ilgililerin gündemini işgal ediyor.

Söz konusu olan gündem maddesi; Hz.İsa'nın vahiy katibi Barnabas'ın kayıp incili...

Aslında 14. Yüzyıldan itibaren bilinen bir Barnabas incili var; ancak bizim burada sözünü ettiğimiz Miladın 48.yılında yazılmış ve gerçek vahyi içeren İncil...

Papirüslere Aram diliyle yazılmış bu eseri, konunun uzmanı Pr.Hamza Hocagil okuyor. Okuyunca da Uludere'de bir magarada ve eski bir lahtin içinde bulunan bu tarihi papirüslerin kayıp Barnabas incili olduğunu anlıyor.

Daha sonra, İncil'in diğer üç nüshası da gömülü oldukları yerlerden çıkarılıyor. İncillerin ve onları arayanların başlarına gelenler ise, gerçekten de Hollwood filmlerine taş çıkartacak cinsten.

Nüshalar kayıplara karışıyor, ilgililer tehdit ediliyor veya öldürülüyor.

Hamza Hocagil'in başına gelenler pişmiş tavuğuna başına gelmez cinsinden. Ancak, Hocagil'in kendi anlattıklarına bakılırsa, Türkiyede bulunan nüshanın önemli bir kısmı tercüme edilmiş. Hem de Genelkurmay nezdinde yapılan bir çalışma bu.

Yine ilgili kişinin ifadesine göre, bu nüsha halen Genelkurmay arşivlerinde muhafaza ediliyor. Diğer üç nüshanın akibeti meçhul..

Barnabas İncili, ilahi vahyın tahrif edilmemiş hali olarak, "“Ben Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık âlemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunanı tıpkı İsa’dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum.." ayetleriyle başlıyor. İçerik olarak, Kuran'ın ruhuna uygun hükümler barındırıyor. Özellikle, Kilise Hristiyanlığının benimsediği "teslis" yani Baba-oğul-ruhulkudüs anlayışın reddediyor. Ahir Zaman müjdesi olarak da, Son Peygamber olan Hz. Muhammed'den bahsediyor.

Düşünün. Miladın 48.yılında yazılmış bir İncil. Yani Hz. İsa'dan on-yirmi yıl sonra, Onun vahiy katibi tarafından ve Ona gelmiş ayetler yer alıyor. Diğer inciller gibi, Hz.İsa'nın hayatı ve hatıratı değil; doğrudan doğruya vahiy içeriyor.

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler İnternet'te bulunuyor. İsteyen araştırabilir.

Benim bir vatandaş olarak merak ettiğim şudur: Bugün, bir şekilde Genelkurmay'ın eline geçmiş ve arşivlerine girmiş bu İncil, bir "devlet sırrı" olarak saklanmak durumunda mıdır?

Yani, bu İncil ve tercümesinin açığı çıkarılması ve yayımlanması bir sakınca içermekte midir?..

Kilise Misyonerliğinin Türkiyedeki faaliyetlerinden şikayet edip dururken, en azından Müslüman asıllı gençlerin korunması bakımından bu "Orijinal İncil" in ortaya çıkarılması ve deşifre edilmesi yararlı olmaz mı?..

Yoksa, bu konu da, tıpkı Ayasofya gibi, uluslararası "taahhütler" mi içeriyor?

Merak etmemek mümkün değil...