Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '06

 
Kategori
Anne-Babalar
 

İki insan arasındaki yedi fark!

İki insan arasındaki yedi fark!
 

Sıradan bir gün... Her zamanki gibi okula gitmek üzere durakta bekliyorum. Bir yandan müzik dinlerken bir yandan da seyreliyorum etrafımı. Herkes, herşey yavan, sıradan oldukça bildik görünüyor. Uflaya puflaya saate bakıyorum. Karşı kaldırımdan da insanlar yürüyor. Herşey gayet normalken, bir baba ile oğlu çarpıyor gözüme. Çocuk 5 yaşlarında, tipik bir " çocuk ". Hoplayan, yolda yürürken sıkılan, oyalanan, meşkale arayan cinsten yani ve tabii ki de gayet sabırsız. Babası ise " yetişmek için menzile gidiyor gündüz gece ". O kadar ki her dakika duran oğlunu çekiştiriyor, " Yürü! " diyerek baskı yapıyor, kızgın gözlerle bakıyordu. Çocuk çimlerin olduğu bir alana sapmak isteyip, alanı çevreleyen naylondan iplere (Hani bilirsiniz insanlar bir alana giremesin diye etrafı bu naylonlarla sarılır. Bir çeşit koruma bandı da diyebiliriz.) takılıyor. Ortasından geçmesi gerektiğini anlayamayıp üzerine yürüyor şeridin. Kopmayan şerit yüzünden çocuk düşüyor; şöyle bir çimlerde yuvarlanıyor ve kalkıyor. Şimdi babanın tepkisine gelelim: Adam çocuğa arkasından yaklaşıp, kolunu boğazına dolamak kaydı ile " Öldürürüm Seni! " der gibi bir kaç saniye o halde kalıyor. Sanki bir suçluyu yakalayan polis edası ile hareket eden babanın etraftaki gözler umrumda değil! O an donakaldım! Adama aynı şeyi yapasım ve hatta kolunu şöyle bir döndürüp " Hoşuna Gitti mi Pislik?! " diyesim geldi. Derler ya " Cinlerim Tepeme Çıktı " diye işte aynen o hale geldim. Ve sonunda " zafer " e ulaşan adam çocuğun kolundan çeke çeke karşıdan karşıya yürüdü.

Daha sonra yemek yemek için Orduevine gittim. Tek tük dolu olan masalarda bir kadına takıldı gözlerim. Daha doğrusu bir anneye. 3 yaşlarındaki oğluna, hatta yerinde durmayan, etrfata koşuşturan oğluna diyeyim, yemek yedirmeye çalışıyordu. Yüzü sakindi. Sesinde sinirlenme ve inat yoktu. Çocuğu yanına çağırıp, bir kaç lokma yedirdikten sonra, çocuk bir kaç adım öteye gidip geri geliyordu. Anne gayet sakin, gayet normal durmakta, oğlunu her çağırdığında çocuğa birşeyler yedirmekteydi. Yemeğin sonunda Anne oğluna bir peçete uzattı; " Sil Bakalım Oğlum Ağzını " dedi. Çocuk gayet beceriksizce ama şirin bir şekilde peçeti ağzına bastırıp, biraz da gezdirip sildi. Sonra masadan kalkan Anne - Oğul el ele tutuaşarak restorandan çıktı. Bir yükseltiye geldiklerinde Anne, oğlunun çıkmasını bekledi, gerektiğinde elini tuttu ve çıkardı. Bu manzara da doğrusu beni şaşırttı. Çünkü sabır katsayısı ülkem olayları ile yeteri kadar sınanan anne ve babalar için bunu başarmak, ufak da olsa sevgi göstermek, karşındakini " insan " yerine koymak, kişi çocuk da olsa onun da yapabileceği birşeyler olduğu hissetttirmek önemliyidi. Hatta muhteşemdi diyebilirim. Bir de diğer örneğe baktım aklımdan. Çocuk belki yaramaz, sinir bozucu olabilir; (Zira size bir sır vereyim; Ben de çocuk sevmem!) bütün asabiyet hücrelerinizi yerle bir ediyor da olabilir veya da sinirlendiğiniz başka birşey vardır ve en yakınınızda hazır bir " deşarj imkanı " bulunmaktadır, tutup ufacık çocuktan çıkarırsınız acısını... Her ne olursa olsun, size muhtaç, sizin sevginize aç birine, bir çocuğa eşya gibi davranamazsınız. O ne sizin çekçekli bavulunuz, ne sırt çantanız, ne arabanız... Ki eminim o zavallı çocuğa bunları yapan Baba eşyalarına daha iyi davranıyordur! Ne de olsa maddi değeri var ve para önemli bir materyal! Ama unuttukları şu: Hiç bir değer evlat kadar, evladınızın size bir bakışı, aptal da olsa sırıtışı, yalan da olsa kızışı, (ki ciddi ciddi hiçbir evlat anne ve babasına kızamıyor.) hiçbir maddi " değere " değişilmeyecek kadar önemli. Önce buna varın, sonra insan olursunuz zaten....

Saygılar Efendim...

Nonenone 21.11.2006 Salı 16.44

 
Toplam blog
: 58
: 883
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Tuti mucize-i guyem ne desem laf değil, çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil! Ne acayip... ..