Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında; Bir parti lideri ve gazeteci böyle gözaltına alınmaz

İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında; Bir parti lideri ve gazeteci böyle gözaltına alınmaz
 

Bir olayı duyar duymaz, yazı yazmaya girişen birisi değilim.

Olayın durgunlaşıp, ayrıntılarının ortaya çıktığı andan itibaren değerlendirme yapmayı daha sağlıklı bulurum.

Ancak az önce duyduğum haber üzerine, birşeyler söyleme gereği hissettim.

Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun gözaltına alındığı haberi henüz ajanslara düştü.

Bu olayda ilk ortaya çıkacak izlenim, bu adımın parti kapatma girişiminin karşısında atılan taktik bir hamle olduğu yönünde olacaktır. Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından yürütülen operasyonun gerekçesi hakkında sunulan bir bilgi yok. Ancak aynı savcının Ergenokon soruşturmasını yönetmesi akla bu bağlantıyı getiriyor. Fakat kamuoyunda olayın ne kadar haklı gerekçeleri de olsa bu girişim Ergenekon soruşturmasından soyutlanıp, bir rövanş olarak değerlendirilecektir. Ve büyük olasılıkla da bu değerlendirme çok da haksız olmayacak. Çünkü kamuoyunu 85 yaşında bir duayen gazeteci ile bir parti liderinin ve ülkenin en büyük üniversitesinin eski bir rektörünü, en azından bu şekilde gözaltına alınması konusunda ikna etmek oldukça zor.

Konu ne olursa olsun bir parti başkanı ile bir gazetecinin gözaltına alınması gerçekten can sıkıcı ve tedirgin edici. Göz altına alınma şartları her kişi için olduğu gibi, bir gazeteci ve siyasi parti lideri içinde, bu tip ani baskın ve zabıta yöntemleri ile olmamalı. Bu tarz bir gözaltı hukukun yöntemi olamaz. Hele ki, bir gazete ya da yayın bürosunun altüst edilip delil aranması, fikir, ifade ve yayın özgürlüğü açısından da sıkıntılı ve tartışmalı bir uygulamadır. Bu tip, toplumun sürekli önünde yer alan kişilerin varsa ifade vermeleri gereken bir konu, bunu savcılığa davet ederek veya şahsın kendi makamında medeni koşullar çerçevesinde gerçekleştirmek esastır. Son tahlilde pozisyonu, mevkiisi, işi ve niteliği belli olan insanları uyuşturucu kaçakcısı edası ile derbest etmek, 3. dünya ülkelerine özgü yöntemlerdir.

Bu olaya tepkisiz kalmak özgürlüklere yönelik tehditlere boyun eğmek anlamına gelir. Ancak bu olayı Türkiye gerçeğinden ayırmak söz konusu olamaz. İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu ne kadar fikirsel olarak onaylamadığım, hatta Türkiye hayallerini tehlikeli bulduğum insanlarda olsa, gerekçesi ne olursa olsun bu tarz müdahaleye maruz kalmasını kabullenemeyeceğim şahıslar. Aynen AKP'nin kapatılma girişimini onaylamayacağım gibi.

Özellikle son kapatma olayında hukuka methiyeler düzen arkadaşlarımız için bu oldukça iyi bir örnektir bence. Daha henüz geçen sene yaşadığımız Nokta Dergisi baskını başta olmak üzere, bu tip uygulamalar bu ülkedeki zabıta ve hukuk sistemimizin içselleşmiş halidir. Ve bir kez daha bizim yargı sistemimizin, hukuk devleti normlarına göre değil, yasa devleti normlarına göre işlediğinin en güzel göstergesi.

Bu normlarda da nihai sözü evrensel adalet anlayışı değil güç sahibi söylüyor ne yazık ki. İşte son yaşadığımız olayda olduğu gibi.

Ancak şu an yaşadığımız bu olay ne yazık ki, bizim hukuk anlayışımız dışında, daha üst düzeyde sorunlarla karşı karşıya kalacağımıza işaret ediyor. Hukukun güç ilişkilerinin kontrolüne girmesi, bir dönem sonra hukukun üstündeki başka güç mekanizmalarını da meşrulaştırmaya başlıyor.

Şu an en başta, parti kapatma davasında CHP Genel Başkanının yapamadığı şeyi, Adalet Bakanı'nın yapıp bu tip yayın kurumlarına baskın yapma, parti liderleri ve gazetecilerin insan haklarına uygun olmayan zabıta yöntemleri ile gözaltına alınmasının doğru bulmadığını açıklaması gerekiyor. Aksi takdirde bu güç çatışmasını, elinde en büyük güç mekanizmasına sahip olanın kazanacağına şüphe yok.

Hukuk cephe anlayışı ile ele alınacak bir konu değildir. Şemdinli savcısı görevinden afaroz edilirken sesini çıkarmayıp, ardından Cumhuriyet Başsavcısını görevini yapıyor diye savunmakla ve Nokta Dergisi operasyonunu ses çıkarmayıp, bu son olayı basın özgürlüğüne müdahale etmek olarak görmek, ne yazık ki bu ülkede ki demokrat eksikliğininde bir başka ifadesidir. Ve bu tarzın ülkedeki demokrasinin gelişimine hiçbir katkı sunmayacağını görmek gerekiyor.

Çözüm hukuku güç ilişkilerinin dışına taşıyan demokrat bir tavrın gelişmesi ve AB normlarında bir hukuk sisteminin inşa edilmesidir.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..