Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '22

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

İLK "ULU CAMİ" NEREDEDİR?

              İLK  “ULU  CAMİ”  NEREDEDİR?       

(Hayata Mektuplar-8)

             "Caminin güzelliği sadeliğinde, süsü ise cemaatindedir."

          Camiye ve cumaya dair olan bu yazımızı, anılarımız arasına ekleyelim istedim. Dini bilgiler Diyanet İşleri Başkanlığı sayfalarından alınmış, özetlenmiştir.

          Diyanet işleri başkanlığına göre;

         “Cuma namazı kılmak, her Müslüman’a farzdır. Ancak dört grup insana; köle, kadın, çocuk ve hastaya farz değildir.” anlamındaki hadis, cuma namazı kılmaya kimlerin yükümlü olduğunu ifade etmektedir.

          Esaret altında bulunanlar, tutuklular ve mahkûmlar da cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Kişinin, Cuma namazına gittiği takdirde malı, canı veya namusunun tehlikeye gireceğine dair endişeler taşıması cuma namazına gitmemeyi mübah kılar.

          Hz. Peygamber (s.a.s.), “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman erkeğe farzdır.” buyurmuştur.

          Cuma namazının farzı iki rekâttır. Bunun yanında farzdan önce dört rekât, farzdan sonra dört rekât olmak üzere sekiz rekât da sünneti vardır.

          Zuhr-i âhir, son öğle namazı demektir. Bazı İslam bilginleri, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde cuma namazı kılınmasının sahih olmayacağı ihtimaline binaen, o günkü öğle namazının ihtiyaten kılınmasını önermişlerdir. Zuhr-i âhir adıyla dört rekât olarak kılınan bu namaz, cuma namazına dâhil değildir. Hz. Peygamberden (s.a.s.) ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında bu isimle kılınmış bir namaz yoktur.

          Zuhr-i âhirin gerekçesi, birden fazla camide kılınan cuma namazlarından ilk önce kılınanın geçerli olacağı, diğer camilerde kılınan namazın ise geçersiz olabileceği varsayımıdır.

          İşte bu şüpheli durumdan kurtulmak için, ihtiyaten, zuhr-i âhir yani “vaktine ulaşılıp da eda edilemeyen son öğle namazı” niyeti ile dört rekâtlık bir namaz kılınması bazı âlimlerce uygun görülmüştür.

          Fakat böyle bir varsayıma mahal yoktur. Cuma namazı kılanların ayrıca zuhr-i âhir (son öğle namazı) kılmaları gerekmez.

          Ancak cuma namazına dâhil olmadığını bilerek, bu namazı kılmak isteyenler için de bir sakınca söz konusu değildir.

          Hz. Peygamber (s.a.s.), “Bir yerleşim biriminde, sadece dört kişi bulunsa bile, cuma namazı kılmak farzdır.” buyurmuştur."

          Diyanet işleri başkanlığının cuma namazı hakkındaki paylaşımları yukarıdaki şekilde özetlenebiliyor.

          Bu hükümlerden de feyz alan İslam dünyasında, ulu camiler, cuma namazlarının topluca kılındığı cami olarak işlev görmüş. Bu yüzden büyük yapılmışlardır. Cuma namazı hür Müslüman erkeğe farz olduğundan, sultanlar ve beyler, idarelerindeki bölgenin hür ve özgür olduğunun bir ifadesi olarak ulu camileri yaptırmışlar. Bu bakımdan da bir güç göstergesi ve bağımsızlık sembolü olmuşlardır.

          Yapılan bir çalışmada Türkiye'de muhtelif şehirlerde adı "Ulu Cami" olan 118 cami olduğu sayılmıştır.

          Bu yıl İlkbahar ayında evlatlarımızın görevleri nedeni ile bulundukları Diyarbakır'a ziyaretlerine gittik. Onlar tarihi ve turistik yerlerini gezdirdiler. Bunlardan biri Diyarbakır Ulu Camii idi.

          Bizi Türkiye’de "İLK ULU CAMİ DİYARBAKIR'DADIR."  diye gezdirdiler.

          Diyarbakır Ulu Camii"nin yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. Diyarbakır, peygamber efendimizin vefatından 7 yıl sonra, 639 yılında Hz. Ömer devrinde Müslüman Araplar tarafından feth edilmiş. Kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi’nin camiye çevrilmesi ile oluşturulmuş.

          Anadolu’nun en eski camilerinden biri. Camiye, Diyarbakır’da hüküm sürmüş bütün devletler büyük önem vermiş ve onarmışlar. Büyük Selçuklular, Artuklular, Akkoyunlular ve Osmanlı Padişahlarına ait kitabeler Camiinin muhtelif yerlerinde görülmektedir

          Geçen zaman ve muhtelif etkiler nedeniyle harabiyet gören günümüzdeki "Ulu Cami", Büyük Selçuklu Sultanı Melik şah tarafından 1091 yılında yeniden yaptırılmış. Bu yüzden Büyük Selçuklular dönemine ait bir yapı olarak kabul edilmektedir.

          Cami havlusunda 800 yıl önce yapıldığı belirtilen bir güneş saati bulunmaktadır. Biz bu güneş saatini okumayı beceremesek de kolumuzdaki saate ve gölgeye bakarak yakıştırmalarda bulunduk. Ulu Cami'nin avlu cephelerinde farklı dönemlere ait mimari yapılar, kabartma ve yazıtlar bulunmaktadır. Cami külliyesinde Hanefi, Şafi, Hanbeli ve Maliki mezheplerine ait dört mescit ve dört mihrap bulunmaktadır. Bu bize, mezheplerin ayrılığının değil, aynı çatı altında olduğunun vurgulandığını düşündürdü.

          Diyarbakır Ulu Camii, şehrin merkezinde, surların içinde yer alıyor. Yapı, çoğunlukla taş olmakla birlikte çok az tuğla malzeme kullanılarak inşa edilmiş.

          Allah’ım inanan okuyanlarımı ve bizi, cuma ve diğer namazları kabul olanlardan eylesin.

          Gelecek yazımıza (Köyüme Mektuplar- 9) ile devam edelim.

          Bütün köylülerimi ve arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Osman COŞKUN

 
Toplam blog
: 14
: 81
Kayıt tarihi
: 14.08.22
 
 

Ben Osman Coşkun. Osmaniye ili, merkeze bağlı Cevdetiye kasabası doğumluyum.Lisans mezunuyum. 35 ..