- Kategori
- Anılar
İlk mektup, ilk şiir

alıntıdır
Sabah erken saatlerde açılan kırtasiyenin önünden geçerken, ilkokul’da biriktirdiğim kokulu sayfaları anımsadım. Okulun hemen bitişiğinde olan papatya kırtasiye ve her sabah almadan edemediğim kokulu defterler. Tek satılan kokulu sayfalar.
Hepsinin desenleri farklı olurdu. Silgiler dikkatimi çekmezdi, kokulu sayfalar kadar. Şekilli, desenli yüzlerce sayfa biriktirirdim. “Kime mektup yazacaksanız? Boşu boşuna biriktiriyorsunuz şunları” der kızardı öğretmenimiz. Henüz ikinci sınıftaydım.
Bazen bende kime ne yazacağımı bilemez, öylece boş sayfalara bakar kalırdım. Bir gün ilk mektubumu yazacağım zaman gelmişti işte. Ağabeyim askere gitmişti. Evde ona yazılan mektupların arasına bir kağıt parçası da ben sıkıştırırdım. Ablamla annemin sayfalarca yazdıkları mektubun içinden küçücük bir sayfa düşermiş her seferinde.
Döndüğünde anlatmıştı ağabeyim. En çokta benim mektuplarıma sevinirmiş. Öyle derdi geldiğinde.
Ondan mektup geldiğinde ise herkes adına gelen zarfı açar çekilirdi köşesine. Bu askerlik en çok anneme zor gelirdi. Ağabeyim onun hep en kıymetlisiydi. Bir heyecanla beklerdim, küçük bir kağıtta benim için geliverirdi. Baktıkça sevinir, özledikçe okur, okudukça ağlardım.
Ne olduğunu kavrayamadığım askerliğin dönüşü yok gibi gelirdi. Hep benden sakladıklarını, onun bir daha gelmeyeceğini düşünürdüm.
Hayatımın ilk mektubunu ağabeyime yazdım. Kokulu sayfalar yerini bulmuştu artık. Aradan zaman geçti ve o nihayet geldi. Yanında mektuplarını da getirdi. Onu kızdırdığım zamanlar olurdu bazen. Açar bir tanesini okur, “bak giderim yine böyle özlersin” derdi.
Ömrümde her gidiş bir başlangıç oldu sonra.
Mesela ben ilk şiirimi de babam için yazdım. Üzüntü beraberinde kendimden bir şeyleri keşfetmeme neden olurdu hep.
Büyüdükçe de, “hiçbir şeye benim değil, sadece şimdilik yanımda” demem gerektiğini anladım.