- Kategori
- Kitap
İlk öğretmen
Yazarı: Cengiz AYTMATOV
1924 yılıdır ve yoksul insanların yaşadığı bir köy vardır. O zamanlar Altınay 14 yaşlarındadır. Annesi, babası vefat etmiştir. Babasının amcasının evinde kalır.
Bir gün köye asker kaputlu biri gelir. İlk önce komutan zannedilir. Daha sonra, gelen kişinin Taştanbek’in oğlu olduğu anlaşılır. Adı Duyuşen’dir. Köye okul açmaya, çocuklara ders vermeye gelmiştir.
Halkın ise okul, öğretim kavramlarından haberi yoktur. Duyuşen halkı toplantıya çağırır. Halk tepki gösterse de toplantıya katılır. Yaşlı bir adam eskiden öğrencileri mollaların okuttuğunu söyler.
Duyuşen ise kendisinin öğretmen olduğunu, tepedeki eski samanlığı okula çevirmek için yardım istediğini söyler. Halk ise eskiden olduğu gibi toprağın kendilerini doyuracağı ve okumanın memur takımına gerek olduğu inancındadır. Halk bu yüzden çocukların okumasını istemez. Duyuşen çocukların okuması gerektiğini yazan Sovyet hükmünün mührünü taşıyan kağıdı çıkarır. Halk, “Biz yasalara karşı değiliz, okulunu aç; ama bizden yardım bekleme, ” der. Orada bulunan Altınay öğretmenin bu haline acır.
O günden sonra Duyuşen tek başına okul yapmaya koyulur. Keçi yolunu tırmanır, eski tavlaya gider, sırtında ise deve otu ve saman taşır. Halk ise hiçbir şekilde yardım etmez.
Bir gün Altınay ve arkadaşları topladıkları tezeklerle eve dönerken öğretmenin okulda ne yaptığını merak eder. Öğretmen Duyuşen, okulu temizlemiş, duvarları sıvamış, kapıyı onarmıştır. Duyuşen, Altınay ve arkadaşlarının okula gelmelerini ister. Altınay ilk öğretmeniyle burada tanışır.
Duyuşen kış için deve otu toplamaya gider. Altınay kızlara topladıkları tezekleri okula bırakmalarını teklif eder; fakat kızlar kabul etmez. Altınay ise kendisine içten gülümseyen öğretmenine yardım etmek ister. Topladığı tezekleri okula bırakır ve tepelere doğru koşar.
Altınay okuyacağını düşündükçe çok mutlu olur. Ama vaktin çok çabuk geçtiğini anlayamaz, pek tezek toplayamadan eve gelir. Teyzesi tezekleri okula bıraktığı için çok kızar.
Öğretmen Duyuşen öğrenci toplamak için evleri dolaşır. Altınay'ın da evine gelir. Teyzesi ev işlerinde kendisine yardım ettiği için izin vermez; ama amcası hanımının her şeye karışmasından hoşlanmaz ve Altınay'ın okula gitmesine izin verir.
Altınay ilk kez okula gider. Okulda defter, kalem, tahta ve bir Lenin fotoğrafı vardır.
Duyuşen eğitim, öğretim yöntemlerinden habersizdir, elinde tek ders kitabı yoktur. Duyuşen’in, dedeleri, dedelerinin dedeleri kara cahil olan bu çocuklara ders vermesi kolay değildir. Ama Duyuşen işine iyi niyetle, tutkuyla sarılır ve öğrencilerine okuma yazmayı öğretmeye çalışır.
Öğrenciler öğretmenlerini çok sever. Duyuşen'in insanlığı, düşünceleri onları etkiler. Yoksa nasıl her gün uzun yol tırmanılır, soğuk samanlıkta ders dinlenilirdi.
Bir gün Duyuşen üç günlüğüne belediyeye partiye üye olmaya gider. Altınay öğretmeninin geleceği gün telaşlanır; çünkü dışarısı çok soğuktur. Altınay’ın eve sık sık girip çıkması teyzesini rahatsız eder. Altınay'a Saykal ninenin çuvalını götürmesini söyler. Sakal nine ve Kartanbay dede Altınay'ın akrabalarıdır. Beraberce geç saate kadar Duyuşen'i bekler, geç olunca da yatarlar.
Gece aniden kurt ulumaları duyulur. Gelen Duyuşen’dir. Yolda kurtlar peşine takılmıştır ve Kartanbay’ın atını yemiştir. Bu yüzden Duyuşen pişmandır. Herkes neden ertesi gün değil de gece geç saatte geldiğini merak eder. Duyuşen öğrencilerine ertesi gün için söz vermiştir. Bu yüzden bu saatte gelmiştir.
Artık İlkbahar gelir. Teyzesi Altınay'ın çocuk gibi oynamasına kızar; çünkü onu evlendirmek ister. Duyuşen her zaman Altınay'ı koruyacağını söyler ve iki fidan getirir. “Bu fidanlar büyüdükçe, sen de büyüyeceksin ve okuyacaksın, ” der.
İki gün sonra Altınay'ın teyzesiyle kırmızı yüzlü bir adam okula gelir. Altınay'ı zorla okuldan alırlar. Duyuşen karşı çıkar; ama onun da kolunu kırarlar. Eli yüzü kan içinde olan Duyuşen, kolunu dişleriyle tutup kaldırarak peşlerinden koşar. Duyuşen'i iki vuruşta yere yıkarlar. Altınay daha fazla dayanamaz ve bayılır. Gözünü açtığında ise bir çadırdadır. Altınay 15 yaşındadır ve kötü adamın çocuklarından bile küçüktür. Altınay kaçmaya çalışır; fakat kaçamaz.
Kaçırıldığının üçüncü gününde Jandarma ve Duyuşen, Altınay'ı bulur. Adamı tutuklarlar. Duyuşen, Altınay'ı koruyamadığı için üzgündür.
Duyuşen Altınay'ın kente okula gitmesini ve gerçek bir öğretmen olmasını ister. Altınay kabul eder ve iki gün sonra Duyuşen Altınay'ı istasyona götürür. Tren hareket eder, Altınay “İyi günler değerli öğretmenim, ”' der ve çok üzülür.
Altınay büyük şehirde okur. İşçi Üniversitesi’ne ve Moskova Enstitüsü’ne gider.
Altınay hayatında zorluklarla karşılaşır; ama böyle zamanlarda hep öğretmenini hatırlar.
Altınay uzun yıllar sonra köyüne gider. Duyuşen ise askere gitmiştir. Altınay, küçükken diktikleri fidanların gökyüzüne uzadığını görür. Tepede ise yeni okul vardır. Eski okuldan bir iz bile kalmamıştır.
Yıllar geçer Altınay evlenir ve ünlü bir felsefe doktoru olur. Duyuşen ise yaşlanır ve köyün postacısı olur.
Altınay bir gün köyündeki okulun açılış törenine çağırıldığını belirten bir telgraf alır. Bir iki günlüğüne köyüne gelir, köyündeki insanlar çok iyi karşılar sonra müdürün evine geçer. Bir ara bir çocuk müdürün evine telgraf getirir. Müdür çocuğa telgrafı getiren Duyuşen ise, içeri gelmesini söyler.
Duyuşen ise, dağıtılacak mektupları olduğu için içeri gelmez. Altınay garipleşir ve akşam üzeri köyden ayrılır. Duyuşen’den utanır; çünkü yeni okulun açılış töreninde en önemli yerde Duyuşen olmalıdır. Bu, İlk Öğretmen, köyün ilk sosyalist yaşlısı Duyuşen’in hakkıdır.
Sonuç:
Öğretmenler, yaptıkları işlerden karşılık beklemezler. Onlar işlerini, ibadet yapar gibi yerine getirirler. Öğretmen Duyuşen bunun tipik bir örneğidir. Öğretmenlere değer kişi ve toplumlar ise, gelişir ve yükselirler.
Kamile Ekinci