Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Temmuz '07

 
Kategori
Dostluk
 

İlyas Bayram'la blog dostluğu

İlyas Bayram'la blog dostluğu
 

Messengerde yazışarak kararlaştırdık, saat 12:00 - 13:00 arası Mimar Kemalettin Caddesi sonundaki ''ekmek arası dönercisi Orhan''ın büfesinde buluşacağız sevgili İlyas BAYRAM ile.
08 Eylül 2007 Milliyet Blog Ailesi İzmir Tanışma Toplantısı için hummalı bir çalışma yapıyor. Çalışmaları hakkında beni de bilgilendirmek istedi. Zaten tanışmak istiyorduk, bir vesile oldu.

Bir gün önce sabah 06:00'ya kadar internete takıldığım için sabah 11:00'de ancak kalkabildim. Evimde bir iki işimi hallettikte sonra yola çıktım. Saat 12:30'da buluşma yerinde olmayı planladım. Mezarlıkbaşı, Çankaya, Mimar Kemalettin Caddesi... Benim evden 2 km mesafede. Yürüyerelk gidiyorum. Allah bana ''Yürü ya kulum!' dediği günden beri.

Mimar Kemalettin'in sonuna gelirken kapıda oturan bir dükkân çalışanına,

''- Bey affedersiniz rahatsız ediyorum, Ekmek Arası Dönerci Orhan'ın yeri buralarda nerede?''

''- Valla ben misafirim, bilmiyorum, şu öndekine sorun!''

Öndekine sormaya yöneldim ama vatandaş ya sorunlu, ya da kendisine soru sorulmasından hoşlanmıyor. Konuşmamızı duydu galiba, benim kendisine doğru yürüdüğümü görünce hızla uzaklaşarak oradaki bir dükkâna girdi. Ben de peşinden koşmadım tabii. Belki de Ö. S. S. imtihanlarında başarısız ve sorulara karşı bir allerjisi var. Olabilir, anlayış göstermeliyiz.

Neyse biraz ötede bir başka kurban buldum, ona sordum.

''- Abi şu ilerideki yeşil binayı geçince sağa dön, biraz ileride solda'', dedi

Teşekkür ederek yürüdüm ama maalesef yeşil binayı geçmeden sağa dönecekmişim. Bunu da başka birine sorarak öğrendim. Güzel İzmir'imizde postacılara Allah sabır versin. Şehrimiz maalesef doğru dürüst kapı numarası ve cadde, sokak isimlerinden mahrum. Millet sora sora dağlar aşıyor biz sora sora düz yolda şaşıyoruz.

Dönerciyi ve önündeki masalardan birinde sırtı bana dönük olarak ekmek arası dönerini yiyen ak saçlı birini görünce sevindim. Geç kalmamıştım ve İlyas Bey oradaydı. Kendisine 5-6 metre kala bağırdım,

- İlyaaaaaas!

O da ne? Adam arkasını dönüp bakmadı. Allah Allah, duymadı mı acaba diye var gücümle bir daha bağırdım,

- İlyaaaaaas!

Hareket yok. Ne yapacağımı şaşırdım. Geldim yanına,

- Affedersiniz siz İlyas Bayram değil misiniz? diye ürkek ve biraz da mahcup bir şekilde sordum.

- Değilim, dedi.

Gayet de ciddi. Şaka yapalım derken rezil olduk tanımadığımız adama. Tüh... Şimdi ne yapacağım? Üzüldüm vallahi ya, bilmem kaç yaşına gelmiş bir adamım, sokak ortasında avazım çıktığı kadar bağırıyorum ''İlyas'' diye. Ama bağırdığım kişi İlyas değil. İsmi ne acaba? Sorsam mı ki? Boşver, bana ne? Ben İlyas'la buluşmaya geldim. Gecikince dublörünü bırakıp da gitti mi acaba? Kafamın içi çürük domates kasası gibi. Uyduruk düşünceler gelip gitmiyorlar, kalıyorlar. Kendimi toparlayıp,

- Çok özür dilerim beyefendi. İlyas isimli bir arkadaşla buluşacaktım da, kendisini daha önce görmedim, resimden tanıyorum. O da sizin gibi beyaz saçlı...

- Siz her gördüğünüz beyaz saçlıya, İlyaaaaas diye bağırırmısınız? dedi, sempatik ama ciddi bir bakışla. Gülümsese şaka yaptığını anlayacağım ama gülümsemiyor hınzır.

- Hayır bağırmam! diyebildim. Heyecanım yatışsın diye söze devam ettim.

- Ben her gördüğüm sakallıyı da dedem sanmam ama sizde yanıldım kusura bakmayın. Bana müsaade vaktinizi almayayım, tekrar özür dilerim.

- Buyrun oturun, bir şey ısmarlayayım.

- Teşekkür ederim, İlyas bekliyordur.

- Beklesin canım biraz muhabbet ederiz.

Biraz geç de olsa jeton düştü. İlyas beni sazan balığı gibi oltasına takmış sallayıp duruyordu.

- Gerçekten siz İlyas mısınız?

- Evet.

Birbirini görmeden sadece Milliyet BLOG'daki resimlerinden ve yazılarından tanışan iki eski dost olarak sarıldık birbirimize. Etraftan meraklı gözlerle bakanlara aldırmadan. Epey bir muhabbetten sonra kalktık Kordon'da bir yere oturduk. Birer çay ve soğuk su içerek tatlı muhabbetimize devam ettik.

Bu arada ben İlyas'ın değişik pozlarda fotoğraflarını çektim. Çay servisi yapan garsona ikimizin resmini çekmesini rica ettik. Üç denemeden sonra çekemediğini görünce orada 1 YTL'ye dijital fotoğraf çeken gençlere poz verip fotoğrafımızı aldık. Aslında insanların birbirleriyle dostluk kurmaları çok kolay. Yeter ki istensin ve iyi niyet olsun. Her iki taraf da samimi olunca daha önce hiç tanışmadığımız insanlarla da eski dost samimimiyetleri kurulabiliyor.

İlyas BAYRAM arkadaşımızla tanıştığıma çok memnun oldum. 8 Eylül İzmir Tanışma Toplantısına da nasip olursa katılıp, diğer arkadaşları tek tek tanımayı sabırsızlıkla bekliyorum.

Mustafa Mumcu, 10. 07. 2007 Saat: 11:45

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara