Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

29 Temmuz '10

 
Kategori
Deneme
 

İnsanların büyük şeyler merakı

Son zamanlarda insanlarımızda büyük pahalı şeylere sahip olma merakı hasıl oldu? Eskiden hayallerde pembe pancurlu, nohut oda bakla sofalı küçük evler, hanımelleri açan bahçeler varmış. Aynen Nazım HİKMET'in şiirinde olduğu gibi...

”O mavi gözlü bir devdi Minnacık bir kadın sevdi.

Kadının hayali minnacık bir evdi,

Bahçesinde ebruli açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.

Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin

Yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını

Bahçesinde ebruli hanımeli açan evin.”

Biz küçükken her şey ne kadar güzeldi. Çok küçük şeylerden mutlu olurduk.

Pazartesi akşamları radyo tiyatrosunu, hafta içi sabahları arkası yarını, zar zor bulduğun kısa dalgadaki polis ya da meteoroloji radyolarında istek saatini dinlemek,

Kızarmış ekmek kokusu,

Sabah yataktayken mutfaktan gelen çay şekeri karıştırma sesi,

İlkbahar sabahı uyanınca uzaktan gelen guguk kuşu sesi,

Kar yağarken gece lambasının ışığında kar tanelerinin hareketlerini izlerken kestane yemek,

Akşamları uzaktan gelen bozacı sesin ve babamın onu çağırmasıyla o sesin sahibini yakından görmenin (sanki meşhur birini görmüş gibi)verdiği mutluluk,

Yağmur yağarken gece yatınca cama vuran damlaları dinlemek,

Annemize babamıza anneannemize sıkı sıkı sarılmak bize zevk verirdi.

Yenimahalle de oturuyorduk. 5. ve 6. durak piyasa yapmak için gidilen yerlerdi. Roma dondurmacısından alınan dondurmanın tadı nasıl güzeldi? Her yaz sadece bir ayakkabı pantolon alınır. Gezmelere gidilirken o giysi giyilirdi. İkinci ayakkabım olsun diye düşündüğümü veya yok diye üzüldüğümü hatırlamam.

Ama şimdi öyle mi? Villan 300 m2 ise olmaz 500 m2 olacak. Bir bahçe takımı yetmez. Üç beş tane bahçe takımı olacak. Sanki kafeterya işletecek mübarek... Sonun da villa da yetmeyecek herkesin 5 yıldızlı bir kompleksi olacak. Araban sıradan bir araba olmaz bir kamyon, bir otobüs, bir tır olacak. İnip binerken belini kıracaksın. Zaten tek araba da yetmez. Korkarım artık el çantası yerine bavul, ayakkabı yerine palyaço ayakkabısı kullanılacak. Gıda malzemelerine gelince, çoğu yapay ıvır zıvır bu tür evler de zebil… Oradan buradan gofretler, cornflakesler, meşrubatlar daha bilmem neler, tahmin yeteneğimin sınırlarını zorlayan bir yığın gereksiz zerzavat fışkırıyor. Homini gırtlaktan davul gibi gerilmiş çoluk çocuk ve ebeveynler... Sonra doğru spor salonlarına… Aslında o koca villalarda spor aletleri, sauna, jakuzi vardır. Ama sosyetenin takıldığı spor salonları güzellik salonları ziyaret edilmezse olmaz. (bkz. Aşk-ı Memnu dizisi) Bir de şu marka merakı beni deli ediyor. Kemerinin markası sıradan diye sevdiği delikanlıyı (bunun adına sevgi denir mi bilemiyorum?) terk eden genç kızlar tanıyorum. Bazı eşyalarda dayanıklılık açısından marka aranabilir. Ama bu derece abartmak nasıl bir şey?

“O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi

Miniminnacıktı kadın.

Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda.

Ve elveda! Deyip mavi gözlü deve,

Girdi zengin bir cücenin kolunda

Bahçesinde ebruli hanımeli açan eve.”

İnsanlarımız güzel ve doğru olanı kaybetmek üzereler. Bu kadar mal, mülk, lüks düşkünlüğünün ve marka merakının her geçen gün kültür seviyesi düşük olan insanları daha çok işaret ettiğini göz ardı edemeyiz. Bu ihtiraslar son derece görgüsüzlük kokuyor. Acaba “eğitim şart “ diyerek sözlerimi noktalasam biraz abartmış olur muyum?

 
Toplam blog
: 80
: 640
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Fizik Mühendisiyim. Ankara'da oturuyorum.Türkiye' radyoaktif kaynak giriş ve çıkışını takip eden bir..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara