- Kategori
- Güncel
İrticacı geldi hanıımm! (2)

İrtica bahane, iktidar şahane!
İşin ilginç yanı; Hz. Muhammed’in (s.a.v) asırlar önce Cahiliye Dönemine ait bu zihniyetin devam edeceğini ve bu zihniyetten kaçınmamız gerektiğini belirtmiş olmasıdır. İrtica, kökleri asırlar evveline (cahiliye dönemine) dayanan bir anlayıştır. Bu kadar geniş kapsamlı bir konuya el atmak ve hakkını vermek, baştan itiraf etmeliyiz ki, bilgi ve deneyimimizi aşmaktadır. Bununla beraber sürekli ısıtılarak halkın önüne konulan bu cahiliye dönemine ait zihniyetin her yönü ile açıklanmasının gerekliliğidir. Bu nedenle çok konuşulan, ancak, ne olduğu fazla bilinmeyen konuyu anlaşılması, tartışılması için gündeme getiriyoruz. Ve kaçın irtica geliyor!
….
İrtica Nedir?
İrtica, (önceki yere) dönüş veya gericilik, önceki şartlara dönüşü isteyen, aşırı muhafazakâr ve ilerlemelere karşıt olan, herhangi bir sosyal ya da siyasi hareket veya ideoloji ve buna bağlı eylemler.
Bu terim batı'da Fransız Devriminde sabık monarşi rejimine veya onun koşullarına dönüşü isteyen karşı devrimcileri tanımlamakta kullanılmıştır. Ondokuzuncu yüzyılda batıda derebeylikleri ve aristokrasiyi korumayı arzu eden ve sanayileşme, cumhuriyetçilik, liberalizm ve sosyalizm karşıtlarını tanımlamakta kullanılmıştır.
Gerici tabiri politik anlamda gelişme ve yenileşmelere karşı olan ideolojileri tanımlamak için aşağılama amacıyla da kullanılır.
Literatüre İkinci Abdülhamit dönemindeki 31 Mart Vak'ası (13.04.1909) olarak bilinen askeri hareketten sonra girmiştir. Literatürdeki manası İkinci Abdülhamid dönemine geri dönmeyi ifade etse de günümüzde <ı>gericilikveya <ı>irticaterimi ile daha çok dini köktendinci talepler ile geriye dönüşü ve çağdaş, laik cumhuriyet rejimi yerine dini kurallara göre bir siyasi ve hukuki rejimi savunanları anlatmak için kullanılmaktadır. (1)
Peki, taraflarına göre irtica nedir?
Prof. Dr. Emre Kongar’a göre irtica (gericilik) ;
-“Emre Kongar gericiliği insanoğlunun; tarihsel gelişim sürecine göre, üretim ilişkilerine göre, tüketim ve paylaşım ilişkilerine göre ve siyasal rejimlere göre sınıflandırmıştır.
Bu tanıma göre insanlık tarih boyunca gelişme ve ilerlemeler göstermiştir. Kongar'ın tanımına göre toplayıcılık, avcılık, tarım, sanayi ve bilgi toplumu gibi aşamaları geriye götürmek veya durdurmak gericiliktir.
Üretim ilişkileri de benzer şekilde zaman içinde ilkel klanlar, kölecilik, feodalizm, kapitalizm ve sosyalizm vb. gibi değişimler göstermiştir. Bu değişimleri geriye götürmeyi savunmak gericiliktir.
Tanrı adına mutlak hukuki ve idari yetkilere sahip derebeylikleri ve krallıklar, yerlerini anayasal krallıklara ve cumhuriyetlere bırakmıştır.
Modern devletlerde kişi hak ve hürriyetleri demokratik ve laik kanunlar ile güvence altına alınmıştır. Demokratik ve laik modern rejimlerin yerine insanlar tarafından dini kuralların insanlara karşı işletildiği antidemokratik rejimleri istemek gericiliktir. (2)
…..
“İrtica nedir, Ne değildir?”
İrtica tartışmalarının Tanzimat’tan itibaren başlayıp, Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri yoğunlaşarak devam ettiği görülmektedir. İki asra yakın uzun bir zaman geçmesine rağmen maalesef irtica kavramı ile ilgili bir ortak kültür oluşturulamamıştır. Bu kavram bir türlü yerli yerine oturtulamamıştır.
Günümüzde yapılan irtica tartışmaları, gerek muhteva ve gerekse üslup bakımından Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki tartışmaları andırmaktadır. Bu da irtica konusundaki farklı bakış açılarının değişmediğini göstermektedir.
Terakkinin zıddı olan irtica kelimesi, Arapça "Ricat" kökünden türetilmiştir. “İstif’al” babından “İrtica” olarak dilimize girmiştir. Lügatte “Geri dönmek” demek olan bu kelime Türkçe’mizde; toplumda yeniliklere değer vermeyip, her yönüyle eskiyi özlemek veya eski düzeni getirmeye çalışmak anlamını ifade eder…
İrtica kavramı dinî alanda da farklı biçimlerde algılanmaktadır. Bir yönüyle, dinden sapmak, tekrar cehalet ve şirk hayatına dönmektir. Örneğin, Hz. Ebu Bekir’in hilafeti döneminde, Yemen ve Necd Araplarından bir kısmı daha önce İslam’a girdikleri halde Cahiliye dönemindeki örf, adet ve batıl inançlarına geri dönmeye teşebbüs etmeleri, özellikle zekât vermemeleri ve savaşlarda görev almaktan kaçınmaları adı geçen halife tarafından şiddetle mücadele edilmesi gereken irticaî bir hareket olarak görülmüştür.
Gerçek anlamda irtica, dinin özünden uzaklaşmak ve dini, temel ilkelerine aykırı olarak algılamak ve yorumlamaktır. Buna göre irtica, kendini dindar sanan kimselerin, bilerek veya bilmeyerek din kurallarından uzaklaşması, dinin özünü bir tarafa bırakmasıdır.
İslâm’ın zahirine sıkı sıkıya bağlı kalmanın esas olduğunu ileri sürüp, bu esasa riayet etmeyen insanları dışlayan, onlara hayat hakkı tanımayan Haricilerin hareketi bu konuda bize çok iyi bir örnektir.
Şu halde, irtica dinden geriye dönüş ve hakdan ayrılmadır.
Dinin irtica ile alakası dinin yanlış anlaşılmasından ibarettir. Din irticayı reddeder. Her iki kavram, birbirinden farklıdır.
Ancak, günümüzde dini bilmeyen aydınlar irticayı din ile karıştırmaktadırlar. Esas itibarıyla irticanın göz önünde bulundurulması gereken yönü, sosyal boyutudur. Din alanındaki irtica kavramı da, sosyal alandaki tanımının dine uygulanması şeklindedir.
…
Kur’anda İrtica (=Cahiliye)
“CHL” kökünden türemiş olan “Cehalet” kelimesi “bilgisizlik” anlamından ziyade “yanlış bilmek” anlamında kullanılmaktadır. Kur’an bilmemeyi “Ümmi” kelimesi ile ifade eder.
Nitekim peygamberimiz (SAV) okuma yazma bilmediği için “Nebiyy-i ümmi” olarak isimlendirilirken zamanına göre iyi bir eğitim almış olan Ömer Bin Hişam, “Ebu Cehil” yani “cehaletin babası” olarak isimlendirilmiştir. İslamiyet “OKU !” emri ile başladı ve en büyük mücadelesini cehalete karşı verdi, vermeye de devam etmektedir...
Cehalet İslamın en büyük düşmanıdır. Bunun için İslamiyetten önceki vahşet dönemine “Cahiliyye Dönemi” denmekte, o zamanki adetlere de “Adât-ı Cahiliyye” denilmektedir. Bu vahşi adetlerin en belirgin ve en mühim olanlarını Kur’an-ı Kerim açıkça ifade ederek bunlardan kaçınmayı emretmiştir.
Bunlardan anlaşılmaktadır ki “Cahiliyye” bir dönem olmaktan ziyade bir zihniyettir. Bu zihniyet her zaman hükmünü icra etmek için fırsat ve zemin bulabilir. Yoksa geçmişte kalan bu adetlerin bizi ve Kur’anı ilgilendirmemesi gerekirdi.
Kur’an-ı Kerim “Cahiliyye” ifadesine dört ayetinde, dört ayrı âdeti konu edinerek yer verir. Nuzül sırasına göre bu ayetlere baktığımız zaman:
1. Zann-ı Cahiliyye (=Şirk ve Küfür) :
2. Teberücü’l Cahiliyye (=Açıksaçık gezinme) :
3. Hamiyyet-i Cahiliyye (=Kabile ve ırk taassubu)
4. Hükm-ü Cahiliyye, (=Cahiliyye Devrinin Siyaseti)
Yüce Allah cahiliyye hükmü ile siyasi olarak istibdadı ve hak ve hüriyetlerin gasbını Allah’ın koyduğu siyasi hükümler olan Hürriyet, Adalet, işi ehline vermek ve Kanun hâkimiyeti yerine insanların zülmü ve zorbalığı netice veren keyfi idarelerini kast ederek “Onlar cahiliyye devrinin hükmünü mü arıyorlar” buyurarak istibdadın her nevini netice veren, kanun ve nizam tanımayan idareleri “Cahiliyye idaresi” olarak isimlendiriyor.
Cahiliyye devrinden kasıt bedeviyettir. Kur’anın nazil olmasından önce insanlık bedeviyet devrini yaşıyorlardı, Peygamberimiz (SAV) in Yesrib’e hicretinden sonra kurduğu medeniyet ile insanlık bedeviyetten kurtularak medeniyet ile tanıştı bunun için Yesrib, Medine olarak isimlendirildği gibi, insanlık da “İman; Ahlak, Hürriyet, Adalet ve idareyi seçim ile ehline verme” yi Medine’ den ders aldı ve buna “Medeniyet” dedi. Bundan önceki devri de “Cahiliyye” olarak ismlendirdi.
Cahiliye dönemi, “Bilgisizlik” ve “Barbarlık” anlamlarına da gelmektedir. Farabi de “El-Medinetü’l-Fazıla” isimli eserinde “Zorba Sitesi” anlamında “El Medinetü’l-Cahile” demektedir. Bu dönemin en belirgin özelliği ırkçılık ve kabilecililiktir.
Nitekim Peygamberimiz (SAV) Medine’de Evs ve Hazrec kabileleri arasında çıkan bir sürtüşme neticesinde kabileciliği çağrıştıran şiirler okununca
-“Ey Müslümanlar! Allah’tan korkun. Beni aranıza gönderen Allah sizi İslam ile şereflendirmiş ve küfürden uzaklaştırıp, cahiliye zihniyetinden kurtarmış, sizi birbirinize dost yapmışken nasıl oluyor da Cahiliye davası ile birbirinize düşebiliyorsunuz? (3)
Devam edecek
Resim;haberim.net'ten alıntıdır.
(1-2) Vikipedi
(3) M. Ali Kaya, www.fikirbahcesi.org