- Kategori
- İş Yaşamı - Kariyer
İşletme yaşam eğrisi
İşletme Yaşam Eğrisi iyi takip edilmelidir
İşletmeniz yaşlandı mı?
Her doğan ölür!
Genel bir kaideyi hatırlattıktan sonra canlı bir organ gibi yaşam süren işletme hayatına göz atalım.
İşletme, genel itibariyle bir girişimcinin (müteşebbis) fikir sancısı ile ortaya çıkan kurumdur. Bu süreç; yerindelik yöntemiyle gidilirse uzun araştırma, fizibilite, bilirkişi, istişare ve ilgili kurumlardan yeterli bilgi toplanarak netleştirilir ve fikir olgunlaştırılır.
Üretimin 4 temel kaynağı vardır:
Üretim=Girişimci+Sermaye+Doğal Kaynak+Emek
“Girişim” dönemi; üretim formülünün birinci basamağı olan “girişimcilik” özel bir kişilik olduğundan, bu yetenek alaylı veya mektepli usulüyle geliştirilmesi gerekir. Aksi halde en iyi teşebbüsler boşa çıkmakta, tecrübeli müteşebbisler bile işletmeyi kurduktan kısa süre sonra iflasa uğrayıp işletmeyi kapatmaktadır. Ülkemizde kurulan işletmelerin kapanma oranı yıllara göre değişmekle beraber, 2015 yılında kapanan şirketlerin açılanlara oranı %20’dir.[1] AB ülkelerine göre yüksektir. Aslında ekonomik krizler pek çok firmayı etkilese de, iyi bir strateji ile yönetim planını yapmış kurumlar sadece daralma yaşarlar, plansız çalışan nice büyük firmalar ise nakit sıkıntısına girip iflas açıklamak zorunda kalabilmekteler.
“Bebek” dönemi; işletmenin sancılı süreci olan İş Fikri hayata geçince bir “bebek” dünyaya gelir, adı “Elif” şirketidir. Bu bebek yoğun mesailer ve yüksek fedakârlıklarla büyümeye başlar. Geceler gündüzler birbirine katılıp uykular feda edilir, özenle bakılıp tüm ihtiyaçları karşılanır. Gerçi Elif’in bu safhada fazla ihtiyacı yoktur. İlerisi için iyi bir hazırlık yapılması, büyüme sürecindeki ihtiyaçları şimdiden listelenip planlanmalıdır. Tüm müteşebbisler bu safhada dolmuşla işe gidip gelmekten, tedarikçiye, müşteriye iltifattan geri durmazlar. Yorgun yüzleri mütebessimdir, işin tutması için hem dürüst hem sözünün eridirler. Bankaya bulaşmak, borca batmak istemezler. Ayağını yorgana göre uzatıp 16 saatlik yoğun tempolu çalışmayla sermaye eksiklerini bedensel güçle aşmaya çalışırlar.
İlk yıl sevinçle aşılmış bir kutlama bile düşünülmemiştir.
“Büyüme” dönemi; ikinci yıl işletme büyümeye başlamıştır ve yeni elemanlar alınmaktadır. Bu yıllar da zaman daha hızlı geçmekte, işler biraz daha artmaya başlamıştır. Masraflar artmış ama, iyi kazanç elde edilmeye başlanmıştır. Artık bir araba vakti geldi! Görüşmelere arabasıyla giderken yorgunluk azalmış ama yüzdeki tebessüm kaybolmuştur. Artık daha ciddi bir surat, daha güvenli ses tonuyla tedarikçi görüşmeleri yapılmaktadır.
Üçüncü yıl hanımla, çocuklarla alışverişe çıkmalar, yeni bir araba hatta iyi bir ev alma hayalleri kurulmaktadır. İşler yavaşça elemanlara bırakılmaya daha çok kasaya ve ödemelere odaklanmaya başlanmıştır. Nakit giriş artmış ama işletme dışına çıkarılan paralar ödemeleri etkileyecek kadar yükselmeye başlamıştır. Araba taksiti, yeni evin ödemeleri, yüksek limitli kredi kartları, çocukların kolej parası vs. henüz eğlence ve yüksek harcamalı yurt dışı tatiller başlamamıştır.
Artan harcamalar, nakit döngüsündeki sıkıntılar, banka kredilerini zorlarken; “acaba bir ortak alsak mı?” sorusu zihni kurcalamaya başlamıştır.
“Erginlik” dönemi; işletme ilk 5 yılını arkada bırakırken (hala yaşıyorsa) “ergenlik” çağına gelmiştir. Çalışanlar çoğalmış, sermaye ortağı bulunmuş, işler yine bir düzene girmiştir. İşletme yatırımlarını yenilemiş yine kârlılık artmıştır ama beyni kemiren bir duygu vardır? Ortak almakla iyi mi yaptım? Bu düşünce bir süredir başlayan çatışmalarla gün yüzüne çıkmıştı. Çalışanlara o daha hâkim, ben daha çok gayret ediyorum, onun umurunda değil, zaten bir faydası yok ki, birde hesap mı vereceğim vs. vesveseleri gecesinde ve gündüzünde huzur bırakmamıştır. İşler yolunda ama neden onunla devam edeyim hırsı bu. Altın tavuğu kıskanma, bencillik, hepsi benim olmalı, zenginlik şehvetine kapılma hastalığı yani kurucu tuzağıdır bu vehimler.
Eğer bir uzlaşma yolu bulunmuş ise işletme “erginlik” dönemini atlatmış, ateşli hastalık ve vurup kırdılı delikanlılıktan “ideal nokta” ya taşınmıştır. Akıllı müteşebbis, ilk 10 yıla girerken işletmeye profesyonel kadrolar kazandırmaya başlamıştır. Genel müdür, mali direktör, bilgi işlem müdürü almış, yetkin elemanlarla pazarlama birimi ve satın alma birimi güçlendirilmiştir. İşletmenin sahibi olarak “irade” kendisinde olmak üzere tüm işletme yönetimini profesyonel ekibe bırakmış CEO olarak işletmedeki odasında ilgili birim amirleriyle haftalık toplantılarını yapmakta ve onların raporlarına göre doğru ve hızlı kararlar vermektedir.
İşi aksatanları, yanlış yapanları uyarabileceğini ve olmuyorsa değiştireceğini biliyor, ama onların işini yapmaya kalkmıyor. Yöneticiler de yetkin ve yetenekli oldukları alanlarda işlerini tam ve iyi yapmaktalar ama sundukları raporlardan sonra iradenin verdiği karara itiraz etmemektedirler.
“İdeal Nokta” dönemi; bu dönem, zirveye en yakın, ama en geniş plato kısmıdır, bu nedenle işletmenin en uzun süre yaşadığı dönemdir. Bu safhada ideal ekip kurulmuş ise; işletme yönetmelikleri, sistemler, yazılımlar, kurallar, denetim, mesai takibi, kalite yatırımları vs. başlatılmıştır. Gelişmeler sanki zirveye taşıyacak gibidir. Rakipler izlenmeye, benchmarking yapılmaya başlanmıştır. Cirolar artıyor ama kârlılık durgun ve hatta azalmış görünmektedir. İşletme pazar payında oldukça ileri gitmiş önemli sıralara yükselmiştir ki, bundan sonra geçen zamanın, yılların önemi kalmamıştır. İşletmeye ve yönetime göre 5 yıl ya da 20 yıl sürebilmektedir.
“Olgunluk” dönemi; reklamlar artmış, firmaya ve ürünlere olan itibar devam etmektedir. Ancak pazar payında, ciroda, kârlılıkta artış yoktur, kazanılan yeri koruma duygusu hâkimdir. İmaj ve itibar için büyük plaza yatırımlarıyla “gövde gösterisi” duygusu tezahür etmeye başlamıştır. İşletme sahibi yaş kemale erdi artık bu işletmeye büyük bir plaza yakışır fikrini ne zamandır düşünmektedir. Bu arada çalışanların saygı ve sevgisini artıran plansız ücret artışları da başlamıştır.
İşletme yöneticileri başarılarını kutlar gibi sürekli eleman almakta, ceketini ilikleyen orta düzey yöneticileri talimatlarıyla yönetmektedirler. Kim ne iş yapar, elindeki proje nedir bilinmez. İşletmede haftalık-aylık değerlendirme toplantıları aksamış, muhasebe raporları çok takip edilmez olmuştur. Plazanın büyük odasında kahvesini içen beyefendiye genel müdür tarafından süslü gelir tabloları, yıllık bilançolar sunulmaktadır.
Bir gün kapıyı mali direktör çalıp; üretimde zarar göründüğü, depolarda kayıplar yaşandığı, müşteri şikâyetlerinin arttığı, satışların ciddi düşüş kaydettiği, pazar payında geri gidiş yaşandığını sıralayıp rapor verdiğinde, beyefendi derhal talimatlara başvurmaya karar verecektir.
“Aristokrasi” dönemi; işletmenin “yenilen! yoksa batarsın!” noktasıdır. Bu dönem çok zor atlatılır. Yıllarını işletmeye vermiş patron; sıkı tedbirler almak, her yeri dolduran işçileri sorgulamak, üretim hatalarını, depo sayımlarını incelemek durumunda değildir. “Elif” bebeği koruma içgüdüsü ile toplantılar yapmakta ve çoğu faydalı olmayan “geçersiz kurallar” yazılıp yayınlanmaktadır. Disiplin işlemleri başlatılmış, cezalar uçuşmaktadır.
Neden işler düzelmiyor? İnadına işletmede kasvetli bir hava oluştu, moraller bozuldu. Üst yöneticiler daha yüksek ücretli tekliflerle iş aramaya başladı. Cidden neler oluyor?
İşletmenin yapılanması ve profesyonel yönetimi için dış danışmanlık almadınız? Yabancı ortaklık ile kurumsal bir yapı oluşturmadınız? 20-30 yıl emek verdiğiniz “Elif” o kadar büyüdü ki, kendi kararlarını almaya başladı ama bazı önemli ve riskli kararlarını size onaylatmadı, haberiniz bile olmadı. Sizin bilgi, tecrübe, kontrol düzeyiniz sınırlı idi, sizde bunu göremediniz. Her şeyi yönetme bebek, gençlik hatta ergenlik döneminde mümkündür ama yetişkinin takibi, kontrolü, yönlendirilmesi zordur bunu kaçırdınız.
“Yenilik Yap” dönemi; öyleyse hemen bir dış ortaklık, kurumsallaşma çabası, güçlü bir danışmanlık hizmetiyle işlerin yeniden ele alınması, işletmenin yapılandırılmasına başlanmalıdır. Evet, en doğru kararlar bunlardır, hemen harekete geçmezseniz, sizin gibi yaşlanan işletme yaşlılık dönemine girecektir.
“Yaşlanma” dönemi; bu dönem işletmenin bazı birimlerini istemeyerek kapatma ve küçülme safhasıdır. Aşırı eleman sayısı ile şişmanlayan işletmeden büyük oranda çıkışlar yapılmış, ama usulünce ve iyi fizibilite edilerek yapılmayan satış ve eleman çıkışları beklenenden daha büyük zararlar vermiştir. Kalması gerekenlerin büyük çoğunluğu farkında olmadan elden çıkmış bile. Bu duruma neden düştük? Ortaklık istenmedi, kurumsallık, gereksiz prosedürler dendi, planlama yapılmadı, iyi bir danışman firma, çok para istiyor dendi, el yordamıyla çözüm bulmaya çalışılırken; eleman çıkışları serbest bırakılıp kalması gerekenler de kaçırıldı, kalması gereken yatırımlar elden çıkarıldı ve işletme artık kendini döndüremez ve en az 1-2 yıl kâr edemez hale geldi.
“ÖLÜM” bu aşama satışla gerçekleşebileceği gibi, iflas bildirimiyle tüm mal varlığının tasfiye edilip tüm paydaşlara hakları verilerek de gerçekleşebilir. Satılan veya tasfiye edilen işletmenin elde kalanları; ortaklar, devlet, işçiler, tedarikçilerin alacaklarına ödenmiş ve elde bir şey kalmamıştır.
Yıldızlardan zerrelere kadar her şeye bir ömür biçilmiştir. Mahlûkattan kimse ve hiçbir şey sonsuz değildir. O son, mukadder olduğundan bir işletme “Aristokrasi” veya en geç “Yaşlanma” safhasında satılmalıdır. Kurucu ortakların bilgi tecrübe ve kontrol düzeyleri 20-30 yıl sonrasına yetmeyeceğinden, işi ya iyi yetişmiş evlatlarına devretmeli ya yerli veya yabancı güçlü ortaklıklar kurmalı veya satışla ölümü beklemeden işletmeyi başka ellerde yaşama imkânına kavuşturmalıdır.
İşletme yaşam eğrisi, pratikte yaşanan örneklerin bir döngüsüdür. Bilimsel araştırma ve incelemelerle her sektör ve ülke için bunların yaşam gelişimleri ve ömürleri belirlenebilir. Biz sadece temel tuzaklara değindik.
Hayırlı bir çalışma hayatı dileğimle,
Muammer MURAT
İnsan Kaynakları Yönetim Danışmanı 12.2.2016
[1] http://www.tobb.org.tr/BilgiErisimMudurlugu/Sayfalar/KurulanKapananSirketistatistikleri.php (2015 yılında açılan şirket sayısı: 67.622, kapanan 13.701)