- Kategori
- İstanbul
İstanbul'a Vize
İstanbul’a vize koyalım, arabaların plakalarını sınırlayalım? Niçin? Onbeş yıldır belediyeleri elinde tutan düşünce ve vizyonun beceriksizliğini örtmek için. Niçin ? beceremedik, başaramadık sözünü yüreklilikle söyleyemeyen ve on beş yıldan sonra hala geçmiş yönetimlere yüklenen bir vizyonsuzluğunu yenilgisini örtmektir amaç. Ruhsatsız evlerde oturarak belediye başkanlığı yapanların, ucube uydu kentler üretenlerin pes ettiklerini görmemek içindir bu başlangıç sözleri.
Ben İstanbullu değilim ama, İstanbul’u her Türk gibi sever ve güzelliğinin bozulmamasını isterim. İstanbul’da yaşamanın diğer kentlere göre biraz farklı olmasını, Hakkari’de tüketilen bir malın fiyatı ile İstanbul’da tüketilen bir malın fiyatının aynı olamamsını isterim. Her kentin bir yaşama fiyatı olmalıdır derim. Ancak o zaman kentler arasında adalet sağlanacağını düşünürüm. İstanbul’da simit kırk ykr ise, Antep’te, Hakkari’de daha ucuz olmalı gibi. Benzin fiyatları rafineri uzaklığına göre değil, kente göre değişmeli. İşte o zaman Gafur tiplemeleri İstanbul’un göbeğinde oturmaz, veya sermayedar, yalnızca İstanbul’a yatırım yapmaz.
Bu önlemleri bir kenara bırakıp, AB'nin Türklere çıkardığı zorluklar gibi, vatandaşımıza mal edindirmede, seyahat etmede zorluklar çıkarmanın manası yoktur. Vizyon eksikliğidir, haksız kazanca yani pakla satışlarına yol açacak bir durumdur.
On beş yıldır büyük ve orta belediyeleri elinde tutan zihniyet iflas etmiştir ama görüntü henüz netleşmemiştir. İstanbul’da trafik çıkmazı, Ankara’da kalitesiz yol ve tünel inşaatları. Yağmurlar yağdığında göl olan yollar ve tüneller. İşte on beş yılın sonucu, Ankara yine pis kokmaya başladı. Yakılan kaçak kömürler kentin havasını bozmaya başladı, seçim yılında denetimler azaldı. İş yapar gibi görünüp işlerin geldiği noktayı görmeme körlüğündeyiz.
İstanbul güzelim kent tüm bu durumlara karşı güzelliğini korumaya çalışıyor. Ankara çamur ve toz kenti. Ve on beş yıldır belediyelerin hepsi aynı zihniyetin elinde. Bu zihniyet hala geçmiş yılların yirmi yıl öncesinin yönetimlerinde kabahat arıyor.
Dünyada İstanbul büyüklüğünde ve nüfusunda çok kent var. Hiçbirine girişte vize yok, anımsadığım bir tane vizeli giriş olan kent vardı o da Sovyetler döneminde Moskova idi ve biz ilk gençlik zamanlarımızda bu vizeyi komünizmin esaretinin örneği olarak öğrenirdik.
Kendi halkına vize uygulayan demokrasi ile yönetilen ülke olmak yüz kızartıcı bence. Deseler ki biz beceremedik, halk anlasa ki bunlar bizi yönetemiyor. Belediyeleri, on beş yılda, kentleri köy haline getirdiler. Eğer bu derinliksiz anlayış ülkenin başında kalırsa on yıl sonraki halimizi tahmin etmek zor değil.
Herkesle kavga ederek bir yere varmak mümkün değil. On yıl sonrasını düşünüp, stratejiler üretecek, vizyon koyacak yönetimlere ihtiyaç var. Zaman tünelinde yaşayan tüm siyasetçilerden kurtulmak lazım, onları sandığa gömmek lazım, bu hükümeti, bugünkü muhalifleri hepsini sandığa gömmek lazım. Yeni umutlar, yeni insanlar, çağdaş, üretken, gelecek vizyonu olan insanlara ihtiyacımız var.
Hepimiz ile bu ülkeyi yukarılara çıkaracak, zenginleştirecek, adil, yaşama hakkını sağlık gereklerini koruyacak yönetimlere susamış durumdayız. Bizden olsun çamurdan olsun yerine, bizden olsun, bizi çamurdan çıkarsın, yoksulluktan kurtarsın diyeceğimiz insanları bulalım. Herkesi denedik, sağcısını, solcusunu, milliyetçisini, dincisini, gördük ki siyasette o veya bu olmak yetmiyor, alt yapısı sağlam, aklı ve beyni hızlı çalışan, dünyayı iyi algılayan, halkına adil davranan , bu ülkenin manasını kavramış insanlarımıza ihtiyacımız var. Şiir okudu, hapse girdi, genç görünüyor, devlette çok çalışmış diye dolduruşa gelerek yönetici seçtiğimizde başımıza gelenleri gördük. İşsizlik arttı, dış borçlanmaya ayakta duran bir ekonomi, bir ada devletinin gönlünü eder hale getirilmeye çalışılıan bir koca imparatorluk sonrası devlet.
2007 yılı karar yılı, bu seçimde geçmişten ders alarak, geleceğimizi düşünerek oy vereceğiz. Beceriksizlikleri vizeye bağlayarak sizi yönetmek isteyenleri, bir kez daha sorgulayın...