- Kategori
- Deneme
İstanbul gibi kokunca

Gözlerini kapatınca esen soğuk rüzgar saçlarının üzerinden şöyle bir geçince, havayı da içine en derinine çekince farkeder misin ne kadar da İstanbul koktuğunu...havanın?
Hava buz gibi ya, hani gökyüzü de aydınlık ayın ışığıyla yanıyor ya...ve yıldızların hepsi dağılmış parlıyorlar ya...sanki Istanbul’a bakmak gibi diye düşünür müsün?
Berrak bir siyah, bulutsuz bir siyah gökyüzü. Sanki İstanbul gibi...
Rüzgar çok eserken hava da daha da soğuyor ya...İstanbul’un şimdi en soğuk havası bile sıcacık aslında. Ama bilmezdin ki böylesini görmeden önce. İstanbul’u soğuk, çok soğuk zannederdin. Şimdi görüyorsun işte...öyle olmadığını.
Bahar gelince bir de bu rüzgar daha bir sakinleşince, İstanbul gibi kokmayacak hava o zaman. Burası kışın kokar İstanbul gibi...ama hayal edebiliyor ve hala unutmamışsan daha da kokacaktır...belki biraz daha...daha fazla değil...hep değil. Hayallerin kadar.
Bilirsin hayallerindeki İstanbul en güzeli. Şimdi orada duran İstanbul,...hayallerindeki ile yarışamaz ama yine de özlersin değil mi?
İnsanların gelişlerini geçişlerini...o bunaltan kalabalığı bile özlersin. Ama İstanbul’dan uzakta kalmamışsan bilemezsin ki kurtulmak kaçıp gitmek istersin. Tıpkı değeri yaşanırken bilinmeyen sevgili gibi sonra farkedersin.
Hatta hayallerindekinin en güzel olduğunu bilsen de farkedersin.
Sonra ne yaparsın diye soracak olursan..işte böyle yazarsın.
Soğuk ve aydınlık bir akşamın kıyısında oturup...İstanbul’u en hatırlatan şarkının eşliğinde yazarsın.
Sonra İstanbul’dakilere ve İstanbul’dan uzakta kalmış senin gibilere yollarsın...bu mektup gibi olan yazıyı.
Aslında herkese yollarsın da ama herkes değil, bilenler okur bu yazılanları...bir de ayrılığı bilenler anlar özlemi.
(Fotoğraf sevgili arkadaşım Ahmet'in çektiği bir İstanbul' fotoğrafıdır.)
Bu yazım ilk olarak http://hayattanmasallardanbiraz.blogspot.com/ adresinde yayımlanmıştır.