- Kategori
- İstanbul
İstanbulda yaşıyorum gözlerim açık ancak elim kolum bağlı...
İstanbul ondan uzaktaysan çekiciliğiyle gözlerini kör eder, birgün gelirsin buluşursun İstanbulla başlarsın güzel bir aşka, ve işte o an anlarsın aşk uzaktan güzel. İçine girdiğin bu hayat uzaktan çekicidir yakındansa itici. Ne olursa olsun bu şehir herşeydir.
Başlarsın önceleri etrafı tanımaya boş gözler bakınmaya. Bakarsın ama göremezsin ya da baktıklarını anlayamazsın.
Ve bir gün gelir bakmamaya başlarsın çünkü artık dahilsindir. Artık anlamaya çalışman gerek ki anlamayı başaran yoktur.
İstanbul bir klavyediki tüm harflerin tek bir tuşta buluşması gibi. Siz bir cümle düşünün ve bu tuşa basın size istediğiniz cümleyi tersten yazar.
Aynı günde bir dondurucu bir microdalgaya girmek gibidir. Hergün sersemlersiniz ama normaldir başınıza gelenler.
İki yakası asla bir araya gelmez bu şehrin. Kurulan köprüler sanki dünyanın iki yarısını birbirine bağlarcasına asılırlar, ne kadar sağlam olsa da dayanamaz titrerler.
Çünkü asıl biraraya gelemeyen insanlarıdır bu şehrin.
Her yönden boğaza doğru sanki evrim teorisini andırır. Kimilerine göre dağ adamından şehir insanına doğru giden bu değişim aslında fakirlikten zenginliğe geçiştir
Bu geçiş İstanbul dan bile cazip hale geldiği gün senin için hayatın bittiği gündür. Yaşamak anlamsızlaşır bu geçişin neresinde olursan ol. Sonu başından farklı değildir bu geçişin.
Boğaza en uzak olan hiç yaklaşamayacak olmasından, ortada olanlar ne zaman yaklaşacağını bekleyememekten, bu geçişle gelip boğazı sıkanlarsa kaçırdıkları hayatları için ağlarlar.
İşte rüyandaki şehirdesin ve sen de artık yaşamıyorsun sadece tüketmeye çalışıyorsun. Farkında olmadan tükenerek...