Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '08

 
Kategori
Blog
 

İşte 100!

İşte 100!
 

Yazardım eskiden de, yazmazsam konuşurdum, konuşmazsam düşünürdüm...

Paylaşımı öğretti mi ailem, ezberletti mi? Farkettiğimde paylaşınca çoğaldığımı, çoğaltmak istedim benimle herşeyi...

Şimdi hüzünlü yanım 'hadi' dese de, sen dur dedim, dur sen... Sevinç, neşe daha heyecanlı... Ağlatmayalım dostları...

Şimdi hepsinden inatcıdır hüzün, arada karışır söze... Bilir gülmeyi sevdiğim kadar sevdiğimi kendini...

Hani, yazmaya başlama hikayemi anlatmıştım 50. blogta. Gerçi şimdi baktığımda amma çok engel olmuşlar yazmayayım diye. Ama azimli insanım, yazdıklarımı okurken uyuyan babam, şimdi işim var sonra dinlerim deyip işini hiç bitirmeyen annem, telefonda yazdıklarımı okurken kesip, telefon parası çok gelecek sen kapat ben ararım deyip aramayan kankim Zehra, yazdıklarımın bir başını, bir sonunu okuyup harika olmuş diyen sevgilim (oysa deneme amaçlı saçmalık dolu olan yazılar:)), günlüklerimi gizlice okuyup altına alaylı maniler yazan kardeşim... Hevesimi kırıp, yazarlık hayatımı başlamadan bitirememişler... Ben dedim ama onlara, 'günün birinde kitabım çıkacak ve önsözünde sizlerden hiç bahsetmeyeceğim' diye... 'Tamam, olsun, bahsetme' demişlerdi, sanırım yavaş yavaş pişman oluyorlar.

Azimden bahsedince aklıma bir kaç azim hikayem daha geldi... Bilmem kime faydası var:)
On yaşındayım, öyle hastayım ki babam hastaneye götürdü. Aman ne kuyruk, herkes hasta. Alıştığım bir durum değil, halam hemşire, doktorlar bebekliğimi bilir, gördükleri yerde muayene için kaparlar( ki amaçları beni komik komik konuşturup gülmek) hiç sıra beklememişim. Bu kez başka hastanedeyiz ve sıra bekliyoruz. Sıkıntılı çocuğum, ya kaçıp gideceğim ya durumu eğlenceli hale getireceğim. E! o hasta halimle kaçmayı göze alamayınca, kalıp ikinci şıkkı deneyeyim dedim. Babam sağolsun sıra çok diye bir işini halletmeye kaçtı.

Düşündüm, düşündüm, buldum. Baktım bir erkek çocuk oturmuş ayaklarını sallıyor. '' Hasta mısın?'' diye sordum, cevap, ''sana ne!'' oldu. Oyun oynama isteğimi ebleh ebleh bakıp, üstüne; '' salak burası park mı? '' diyerek reddetti... Neyse intikamımı sonra almak üzere yanından ayrıldım. (daha sonra, doktoru iğne vermiş avaz avaz ağlıyordu iğne yaptırmam diye, ilaç kuyruğunda kendisine toplu iğne batırarak iğnenin kötü birşey olmadığını anlaması için yardımcı oldum!:))
Sıra bekleyen amca, teyze, abla, abi ne varsa rica ettim ama kimse oynamak istemedi. En nihayet tonton bir amcayı ikna ettim. Tonton amca da aynı bankta oturanları ikna etti. Kulaktan kulağa oynamaya başladık. Haa yan bankta oturanlar da bir süre sonra oyuna katıldılar. Bir eğlence sormayın, gülüşler, kahkahalar... Sonrasını da sormayın:(... Doktor çıkıp; 'ooo herkes iyileşmiş sanırım, ne yapıyorsunuz siz, herkesin hastalığı farklı kulaktan kulağa iyice bulaşsın mı oynuyorsunuz' diye bağırınca oyun son buldu. Ya kocaman insanlar bir de suçu bana attılar ki Allah'tan doktor, hasta ve masum suratıma bakıp inanmadı onlara:)

İşte böyle hiç bir engel tanımam... Bir de mahalledeki erkek çocukları köşebaşlarına, apartman girişlerine v.s saklanıp, yakaladığım yerde korkutma ve dövme hikayem var ama onu da 150.blogta anlatayım!

Şimdilik bu kadar... Sokaklarda ağlamaktan ve gülmekten, kalabalıklar içinde şarkı söylemekten, yağmurda ıslanmaktan... Kaybolmaktan, aramaktan, kaybetmekten, kazanmaktan... Sevmekten ve sevdiğini söylemekten, sakınmadan, saklanmadan ve saklamadan hiç bir duyguyu, hissetmekten ve hissettirmekten korkmadan yaşamak amaç olsun. Ben hep böyle yaşadım... En fazla gülerler, ayıplarlar... Kimin umrunda? Yaşamak ve paylaşmak güzel...

50. blog, derken 100 olmuş... Yazmışsın, paylaşmışsın dedim; 'okumuşsun paylaşmışsın... Ve seven, paylaşan, yazan, çoğaltan dostlar eklemişsin kendine'... Sevindim, güldü yüzüm...
Ve hepinizi tanımasam, görmesem de yüzünüzü, ne şeklinizin, ne adınızın önemi var... Öneminiz yüreğiniz, insanlığınız, dostluğunuz... Ben sizim, sizler ben... İyi ki varsınız, iyi ki aynıyız, iyi ki paylaşıyoruz...



 
Toplam blog
: 90
: 875
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

 Ama hayatın farkındayım. Hem güzel, hem acı. İyi midir farkında olmak? Yoksa iyi midir farkında ol..