Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İstenç

İsteriz, isteriz, isteriz... Devamlı isteriz de, bu isteklerimizin doğru mu yanlış mı olduğunu hiç düşünmeyiz. Ya da düşünmek istemeyiz.

Hiç unutmam, yıl 1982. Birlikte çalıştığımız Batman'lı, Kürt kökenli genç arkadaşımla sohbet ederken; ''Kaç çocuğun var?'' diye sormuştum. ''Üç, '' dedi. ''Çok değil mi bu yaşta üç çocuk?'' deyip yeniden sorduğumda, daha da ilginç bir cevapla karşılaştım. ''S.abi aslında yedi de, ben kızları saymıyorum, '' diye. ''Neden bu kadar çok çocuk yaptın, '' diye sorumu yenilediğimde aldığım cevap daha da ürpermeme neden oldu. ''Nüfusumuz artsın abi, nüfusumuz... Kürt nüfusu artsın.'' Bu cevap karşısında donup kaldığımı anımsıyorum.

O zamanlar bunun anlamını fazla önemsememiştim.

Gazetelerden okuduğuma göre Kürt kökenli vatandaşımız yükselen nüfus potansiyeline sahip. Onlarla (Burada onlara demek bile ayrımcılık sayılır, özür dilerim. Son aylarda gelişen olaylar bizleri buraya sürükledi.) yıllardır kol kola ve iç içe yaşadık durduk. Hala da öyleyiz. En büyük arzumuz bu şekilde devam etmesi.

Bu insanlarımıza hiçbir ayrımcılık gözetilmeden her türlü ticaret, sağlık hizmeti, istediği bölgeye yerleşmeleri ve çalışma imkanı, seçme seçilme hakkı, mecliste oy hakkı, meclis başkanlığı, serbest dolaşım, Türk pasaportuyla istediği an yurt dışına gidip gelme, yeşil kart, televizyonlarda program yapma imkanı, yasa dışı da olsa Kürt lakaplı mafya babalığı, Kürt kökenli seçilmiş milletvekillerinin Türk silahlı kuvvetlerini tehdit edici söylemleri, yasa dışı davranışlarında karşılarında yasal güçleri görünce kendilerince ayaklanmaları ve seçilmiş milletvekillerinin de dokunulmazlık çerçevesi içerisinde bu ayaklanmalara öncülük etmeleri, böyle durumlarda Hiçbir şeyden haberi olmayan çocukları da kalkan gibi kullanmaları, sözüm ona etnik kökenlerini öne çıkararak cumhuriyetle ve yasalarla bağdaşmayacak isteklerde bulunmaları, bunun sonucu açık açık her türlü yasa dışı protestolar da görülebilen imtiyazlar arasında...

Başbakanın söylemleri sağlam zemine oturamayınca Kürt açılımı Cumhurbaşkanının desteğini de yanına alarak demokratik açılım adı altında devam ediyor. Bu söylemlerindeki açılım sözünün neleri içerdiğini iktidar partisinin milletvekilleri dahil hiç kimse bilmiyor. Başbakan nedense bu içeriği de açıklamaya özen göstermiyor. Söylediği tek cümle; ''Anaların göz yaşları dinsin.''

Evet; ''Anaların göz yaşları akmasın, dinsin. Babaların da akmasın. Hatta hiç kimse ağlamasın.''

Bu istek ister Kürt, ister Türk olsun bu coğrafya da yaşayan herkesin arzusudur.

Başbakanın yalnızca kendisinin bildiği açılımın içeriğini kamuyla paylaşmaması kendisine olan güveni de zedeleyecektir. Zaten kamu oyu yoklamalarına göre AKP'ye olan güven bu aralar en çok %35 dolayında. Bunun karşıtı da güvensizlik demektir. Bu durum karşısında başbakan sadece bana inanın politikası izliyor. %65 ona neden inansın ki?

Ama şu da bilinmelidir ki, akan göz yaşlarının dinmesi Türkiye cumhuriyetinin toprak bütünlüğünü korumakla görevli silahlı kuvvetlerimizin yasalar karşısında Hiçbir ayrımcılık gözetilmeyen Kürt kardeşlerimiz ve onun uzantısı olan PKK ile anlaşmaya varıp silah bırakmasıyla olmaz. Ya da ülke sınırları içerisinde ayrı statüye tabi olma istekleri de...

Yıllardır bu coğrafya da iç içe ve kol kola yaşadığımız, sınırlarımız içerisinde her türlü imkana sahip art niyetten uzak Kürt kökenli vatandaşlarımızın bunu böyle düşündüğüne inanıyorum.

 
Toplam blog
: 31
: 544
Kayıt tarihi
: 01.05.09
 
 

29.05.1949 Uşak doğumluyum. Lise dahil eğitimimi uşakta tamamladım. Yıldız üniversitesi inşaat bölüm..