- Kategori
- Blog
İtiraf ediyorum (!)

İtiraf ediyorum ki en az yazılanlar kadar, yorum ve cevaplar da benim ilgimi çekiyor. Hatta bazen yazının bile önüne geçiyor. Sadece yorum ve cevapları okumak için blog sayfalarına girdiğim de oluyor.
İnteraktif olmasaydı sayfalarımız, hiç yorum almasaydık, yazmasaydık, bu kadar keyif alır mıydık yazdıklarımızdan, okuduklarımızdan merak ediyorum.
Bunun cevabı herkeste farklı olabilir ama dediğim gibi “ben itiraf ediyorum ki” o kadar keyif alamazdım.
Çünkü her yorum, farklı bir bakış açısı, farklı bir ayrıntı, eleştiri, dışavurum, yansıma… Ana metinde yazılanların ötesinde, yazıları bütünleyip kurgulayan ve yazarın ve yorumlayanların kişiliğini de göz önüne seren ilginç bir forum alanı.
Yazılarımda ve yorumlarımda ara ara dile getiririm. “Buraya yani Milliyet Blog'a her yazar farklı anlamlar yüklüyor” diye.
Doğal olarak okuduklarımıza da, burada sahip olduğumuz ve adına dostluk dediğimiz ilişkilerimize de, her birimiz farklı anlamlar yüklüyoruz. Ve bu yüklediğimiz anlamlarla burada var olmanın savaşını veriyoruz. Savaş sözcüğünü özellikle kullandım çünkü bazen gerçek bir savaş alanına dönebiliyor burası.
Sanal bir ortamdan daha önce bekleyemeyeceğim bir sosyallik ve grup psikolojisi mevcut burada. Sanırım birçok arkadaşım da burada yazmadan önce böyle bir platformdan, böylesi bir sosyal ortamın doğacağını tahmin etmiyorlardı. Ben şahsen hiç tahmin etmiyordum.
Kimisi “paylaşım için buradayım” diyor. (sevgili Culduz bu sözcüğe çok kızıyor ama)
Kimisi burasını kendi egosunu tatmin edecek bir savaş alanı olarak görüyor.
Kimisi sosyal bir ortamın, bir grubun üyesi olmanın keyfi ve güveni için,
Kimisi de ürettiği düşünce gücünü, entelektüel varlığını ifade alanı olarak görüyor.
İtiraf edelim ya da etmeyelim, kabul edelim ya da etmeyelim, farkında olalım ya da olmayalım, burada oluş nedenimiz ya da buraya yüklediğimiz anlamı, işte o “yorum ve cevaplarda” açığa çıkarıyoruz. Bu nedenle bunları izlemek ilginç ve keyifli.
Burası bence her bir yazar için, bir okul. Hayat okulu.
Dersler ? Öyle çok ki.
Okuma ve yazma,
Anlama,
Dinleme,
Bilgisayar ekranından yaşama bakma,
Dostluk,
Doğru iletişim,
Tartışma,
İnsan ilişkileri,
İnsanları tanıma,
Kendini tanıma,
Üretkenlik sınırlarını sınama …
Benim için birçok anlamı olan bu değerli okul konusunda kendi adıma tek korkum grup psikolojisi içinde objektifliğimi kaybetmek ya da özgürce ifade etmek istediğim düşüncelerimi beğeni ya da eleştirilerimi bu sosyal ortamın görünmez parmaklıkları içine hapsetmek.
Türban konusunda hani o çokça dile getirdiğimiz “ mahalle baskısı”nı üzerimde hissetmeyeceğim bir ortamda öğrenciliğime devam etmek istiyorum doğrusu.
Neden bunları yazdım? Yoksa böyle bir şey mi hissettim?
Birinci tekil şahış olarak cümlelerimde kendimi öne sürmem, hissettiklerimi daha rahat ifade edebilmek içindir.
Ben ağlayan birisine ya da yaşaran gözlere hiç bakamam. Hemen gözlerim sulanır. Psikolojik işte (!)
Son olarak şunu söylemek istiyorum ki zaman zaman görüşlerine kesinlikle katılmadığımı belirttiğim veya çok beğendiğimi, aynı görüşte olduğumu ifade ettiğim arkadaşlarım konusunda düşüncelerim süreklilik arz etmez, konuya özeldir. Saygım ve sevgim sonsuz olmadığı gibi eleştirilerimde ve olumsuz düşüncelerimde de tutarlı değilim.
Aman tanrım ben neyim(!)
Tijen B.