Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '14

 
Kategori
Çocuk Kitapları
 

İyi İnsan, kötü İnsan

İyi İnsan, kötü İnsan
 

Çocuk ve Kitap


Karabaş bütün mahallenin sevgilisi, iri bir çoban köpeği idi. Daha doğrusu, bir zamanlar çoban köpeği imiş. Yaşlanınca artık mahallenin köpeği olmuştu

Yıllar önce bir gün mahallede gözükmüştü. Çok aç ve bitkindi. O çocuğun annesi köpeği görünce canı acıyıp, hemen,  içine ekmek doğradığı kabı, yanına su dolu kabı köpeğin önüne koymuştu.

Köpek o kuru ekmeği bir çırpıda yemiş ve suyu corp corp içmişti.

O günden sonra da o evin yanından ve mahalleden ayrılmamıştı. Ve çocukların arkadaşı olmuştu. Çocuklar her gün sabahtan akşama onunla oynuyordu. Gece sabaha kadar havlamasıyla, bütün mahallenin güvencesi oluyordu. Kışları gecenin karanlığında işten, okuldan eve gelenleri onun sesi karşılıyordu. Adeta her evin, herkesin sevgilisi olmuştu. Çocuklar tatil günleri onu yanlarına alıp hemen mahallenin dışındaki derelerde, onunla güven içinde dolaşır, oyun oynardı. Ve babalarının onlara aldığı kuzuları “güderdi”.

O yıllar her evin bahçesinde bir kaç kuzu ve bir iki inek bulunurdu. Yine her evde, mutlaka tavuk beslenirdi. O nedenle çocuklar küçük yaşta hayvan sevgisiyle tanışır, hayvan sevgisiyle büyürdü. Karabaş da, onlara köpek sevgisini tanıtmıştı. Bütün mahalle, onun sayesinde, köpeğin nasıl sadık bir hayvan olduğunu görmüştü. Kadınlar Karabaşa güvenerek, çocuklarını gönül rahatlığı ile sokağa salıyordu.

Ama Karabaş'ın en çok anlaştığı çocuk o çocuktu. O çocuk doğduğunda Karabaş mahalleye yeni gelmişti. O çocuk beş altı yaşlarına geldiğinde Karabaş daha ihtiyarlamıştı. Ama bu onun çocuklarla oynamasına engel olmuyordu. Hele o çocuğun Karabaşın sırtına binmesi ve Karabaşın onu yavaş yavaş sanki düşürmekten korkuyormuş gibi mahallede dolaştırması evlerin önünde oturan kadınların bile gülüşmesine sebep oluyordu.

O çocukların iki tane de ineği vardı. Annesi onları her gün ilçenin ineklerinin toplandığı meydana götürüp çobana teslim ederdi.

Akşamüzeri de o inekler kendiliğinden eve gelirdi.

O çocuk beş altı yaşına gelince inekleri Karabaşla birlikte karşılıyordu. İneklerden biri bir gün buzağı doğurdu.

Artık o çocuğun iki oyun arkadaşı olmuştu. Biri Karabaş öteki de buzağı. Buzağıya daha isim koymamışlardı.

O gün annesi bahçedeki ağacın dibine bir kilim sermiş; çocuğun önüne bir iki oyuncak koyarak bu kilimin üzerinde oynamasını söylemişti.

Hava sıcaktı. Karabaş kapının yanında buzağı da ağacın dibinde yatıyordu.

Çocuk gitti onları kaldırıp kilimin yanına getirdi. Köpek ve buzağı kilimin biri bir yanına, öteki diğer yanına yattı. Çocuk bir süre oyuncağı ile oynadı. Sonra onun da uykusu geldi her iki hayvanın ortasına yattı. O sırada çocuğun annesi bahçeye çıktı. Çocuğu o halde görünce gitti içerden bir örtü aldı ve çocuğun üstünü örttü.

Akşama doğru babası gelmiş ve oğlunu yanında buzağı ve köpek olduğu halde uyurken görünce biraz şaşkın, karısına “bu ne hal böyle?” diye sordu.

Kadın “çocuğu orada uyur halde görünce uyarmaya kıyamadım” dedi. İkisi de bir süre çocuğu seyretti. Sonra annesi çocuğu usulca uyandırıp eve aldı. İneklerin sütünü sağdı, buzağı için annesinde bir miktar süt bıraktı. Sonra ineklerin suyunu, yemini ve köpeğin mamasını verdi. Sonra hep birlikte akşam yemeği yediler.

Aradan bir kaç gün geçmişti. Mahallede silah sesleri işitildi. Kadınlar korkuyla kapılara çıkıp, ne olduğunu anlamaya çalıştı. Bir süre sonra aşağıdan gelen bir kadın belediyenin başıboş köpekleri öldürttüğünü söyledi. Hepsi en çok da Karabaş için üzüldüler. Bir süre sonra Karabaşın havlaması duyulunca herkes çok sevindi.

Babalar eve gelince, insanların şikayeti üzerine belediyenin başıboş köpekleri öldürttüğünü söylemişti.

O çocuk aslında öldürmenin ne olduğunu bilmiyordu, ama annesi gibi Karabaşın kurtuluşuna o da çok sevinmişti.

Bir gün sonra yine silah sesi duyuldu. Yine kadınlar ve çocuklar sokağa fırladı. Kadının biri “Karabaşı vurmuşlar” dedi. Hep birlikte silah sesinin geldiği yere koştular. Karabaş kanlar içinde yerde yatıyor ve acı içinde onlara bakıyordu. Daha ölmemişti. Çocuğun babası görevliye “bırakın o köpek bizim” diye bağırdı. Belediye görevlisi ‘ama insanlar bu köpeklerden şikayetçi. Başkan bize emir verdi” deyince bu sırada Karabaşın üzerine eğilmiş baba  “bu köpek sahipsiz değil” diye diretince görevli oradan çekip gitti.

Karabaş acı içindeydi. Baba köpeği zorlukla kucakladı ilerde cadde üzerindeki veterinere götürdü. Veteriner baktı köpek kan kaybediyor. Hemen ona tampon yapıp kanı durdurdu. Köpekteki kurşunu ameliyatla çıkarıp dikti. Bu sırada köpeğe narkoz yapmıştı. Sanırım köpek hiç acı hissetmiyordu. Veteriner babaya ‘köpeği kurtardık. İyi bakarsanız bir haftaya bir şeyi kalmaz’ dedi.

Bu sırada veterinerin ofisinin önüne toplanan halk ilgiyle olana bitene bakıyordu. Veteriner köpeği kurtardık” deyince sevinçle hepsi ellerini çırpıp “yaşasın; ne iyi insan bu adam. Köpeği kurtardı” diye bağırıyor, çocuğun babasına teşekkür ediyordu.

Bu olan bitenden bir şey anlamayan çocuk da sevinçle “yaşasın” diye bağırıp elini çırparken babası gelip çocuğu kucakladı. Onu öperken kulağına “meraklanma Karabaş iyileşecek” dedi. Sonra yanındaki eşine “sen çocuğu eve götür, ben Karabaşı bir arabayla getirip bahçedeki kulübesine bıraktıktan sonra eve gelirim” dedi. Çocuk ve annesi eve giderken baba da orada bulunan komşulardan birine rica etti. Onun arabasıyla Karabaşı eve getirip kulübesine koydu.

O sırada karşı komşu da gelmiş babayı kutluyordu. Ona “Kötü insanlar şikayetçi olunca belediye hep bunu yapıyor. Keşke herkes senin gibi iyi insan olsa da; şikayet edeceklerine bu köpeklere sahip çıksa” dedi ve arabası olan komşuyla birlikte Karabaşı okşayıp gittiler.

O sırada çocuk babasının yanına gelmiş şaşkın bakınıyordu. Baba onu görünce kucakladı “sen eve gitmedin mi” dedi. Çocuk “Karabaşı tekrar görmek için geldim babacığım” deyince babası gülümseyerek “Öyle mi? Ama artık onu rahat bırakalım; dinlensin ve iyileşsin” deyip eve gidiyordu. Bu sırada çocuk babasına “baba iyi insan ne demek?” diye sordu.

Bu soruyla şaşıran baba durakladı, sonra “iyi insan hayvanlara, ağaçlara iyi davranan insandır” dedi. Çocuk “peki kötü insan ne demek?” dedi.

Babası başını okşayarak “çok soru soruyorsun. Ama sormadan da öğrenemezsin tabi. İyi insan hayvanlara, ağaçlara iyi davranan insansa kötü insan da hayvanlara, ağaçlara kötü davranan, köpekleri şikayet eden, taşlayan insandır. Anladın mı şimdi?” dedi.

Çocuk anladım baba “ben de hiç ağaçların dalını kırmayacağım. Zaten ineğimizi, buzağımızı çok seviyorum. Karabaş da benim arkadaşım. Şimdi ben de iyi insanım değil mi?” dedi.

Babası gülümseyerek “tabi sen çok iyi çocuksun. Büyüyünce de hep böyle davranırsan sen de elbet iyi insan olursun ve herkes seni çok sever” dedi. 

Çocuk babasının kendini övmesine çok sevinmişti.

Bir süre daha karabaş’ın yanında beklediler. Babası “hadi Karabaş artık istirahat etsin; biz de eve gidelim” dedi.

Çocuk içinden kendi kendine “tabi ya… Ben bütün hayvanları, kedileri, köpekleri, ağaçları hep çok seveceğim ve herkesin sevdiği iyi insan olacağım” diye söylenerek babasının arkasından eve gitti.

 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..