Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kadıköy - Kartal metrosundaydım...

Kadıköy - Kartal metrosundaydım...
 

Anadolu yakasına adım atan metro sayesinde, artık hayatımız, çok daha hızlı akacak.


Geçtiğimiz cumartesi günü, akşam üzeri, Kadıköy - Kartal metrosunda, ilk siftahımı yaptım! Söylemesi ayıp olmazsa!... Arife günü, toparlamam gereken bir iki işim yüzünden, önce Üsküdar'a, oradan da Kadıköy'e geçtim. İşlerimi bitirince de, Hem hızlı hareket etmek, hem de metroyla ilgili gözlemlerde bulunabilmek için, Kartal'a metroyla döndüm.

 Kadıköy'deki metro istasyonuna adım attığım ilk anda, en çok dikkatimi çeken şey, neredeyse sıfır düzeyindeki güvenlik önlemleriydi. Sadece bilet kontrolüne kendini şartlandırmış olanlar, geçişler bayram bitene kadar ücretsiz olduğundan, koca metro istasyonunun güvenliğini, inle cine teslim etmişti! Aynı ciddiyetsizliğe, indiğim, son durak olan Kartal!da bir kez daha şahit oldum; ne yazık ki.

Türkiye^nin her tarafı, terör yüzünden diken üzerindeyken, terör yüzünden her gün ülkemin bir başka yerinde bombalar patlayıp, oluk oluk kan akarken, gördüğüm bu  laubali manzaraya, çok sinirlendiğimi belirtmeliyim hemen.

Tabi ki, gördüğüm insanlar, çok heyecanlıydı... Arkadaşını metroya bindirip yolcu ederken sanki havaalanındaymışçasına heyecanlananları mı ararsınız, " Bir an önce şu metrobüse binmeliyim." telaşıyla,  sadece girişe yakın olan noktalara kümelenenleri mi istersiniz, görevliye bir dahaki seferin kaç dakika sonra olduğunu sorup duranları mı, yoksa heyecandan ha bire güvenlik çizgisini aşanları mı görmek istersiniz; artık orasına siz karar verin.

Tek başına, aceleyle yürüyen bir adam, Türk usulü söylenmekteydi... " Koskoca metroyu yapmışlar. Ama şuralara 3 - 5 tabela daha koymayı akıl edememişler! Hay ben sizin yapacağınız işin!... "

Halbuki, metroda, yeterli sayıda uyarı levhası da, yön tabelası da mevcuttu. Adamı böylesine tedirgin eden, ilk defa karşılaştığı, bilmediği bir durum karşısında, içine düştüğü belirsizlikti. Ortama duyduğu yabancılıktı; adamı böylesine geren...

Hemen 3 - 5 adım gerisinde yürüyen, böylesi durumlara fazlasıyla alışık, ve yaşadığı her anın farkına varmaya çalışan, benim içimde bile, belli belirsiz bir tedirginlik varken, adamın böylesine kendi kendine söylenmesi, belki de heyecanla sayıklaması gayet normaldi... Nasıl olsa, o adam da alışacaktı; zamanı geldiğinde, hazır olduğunda, metroya ve o metronun yaşamına kattıklarının  farkına vardığında...

Ve tabi ki, 3 - 5 kişi daha gördüm; yolunu arayan, yönünü bulmaya çalışan...

Aracın içi oldukça geniş ve ferah... Konforu da, gayet yerinde... Klimalar çalışıyor... Duraklarla ilgili anonslar ciddiyetle yapılıyor. Ücretsiz olan seferlerin yarattığı etkiyle, olsa gerek; metroya halkın ilgisi, beklediğimin çok üzerinde... Araç, gayet hızlı ve güvenli bir şekilde seyrine, yolculuğuna devam etmekte...

Sonra belli belirsiz bir zaman aralığı...

Birden gözlerimi açıyorum ki, 40 - 45 yaşlarında düz, kısa, siyahla beyazın birbirine karıştığı saçlarıyla, ufak tefek, yuvarlak kafalı bir adamla, oğlu ya da yeğeni olduğunu sandığım 15 - 16 yaşlarında esmer mi esmer, güneydoğulu, genç adam sırıta sırıta bana bakmakta...

- Ne o? Uyuya mı kaldın?!! ( Uyuya kaldığımı farketmemelerine imkan yok. Çünkü tam karşımda oturmaktalar...)

Kafamı çevirip, şöyle bir sağa, bir sola baktım ki; koskoca metro bomboş... Kimseciikler kalmamış; içerde....

- Yaa!... N'ooldu? Dönüşe mi geçmişiz?

- Heee! Birazdan Soğanlık durağına gelicez! N'oldu ki? Nerde inecektin ki sen?

- Yaa!... Yorgunluk işte! Uyuya kalmışım... Aslında, Kartal'da inicektim ben...

Allah bereket versin ki, hemen uyanmışım... inmem gereken Kartal'ın, sadece bir durak ötesindeyim...

- Yaa! Boşver sen  şimdi, hemen inmeyi istersen...

- Niye ki?

- Ee, gidiş bedava!, dönüş bedava! Kadıköy'e kadar gel. Sonra yine dönersin tekrar Kartal'a!...

Yaa!... Bu, bizim milletteki, ' bedava ' tutkusuna, pesss doğrusu!... Hani deseler ki, " Metro  her gün bedava..."

Millet işi, gücü bırakıp, metrodan inmeyecek heralde!...

Anlaşılan, bizim gerçekten şehirli olabilmemiz için, görmemiz gereken, yaşamamız gereken, daha çooook günler, daha nice nice yıllar var herhalde!...

Not: Yazıda kullanılan görsel www.turkiyeturizm.com adresinden alınmıştır.

 

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara