Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Deneme
 

Kadın evdir, erkek misafir

Kadın evdir, erkek misafir
 

I.

Aşk nasıl biter?
Bir bardak suyun içilip bitmesi gibi mi?
Bir bardak suyun dökülmesi gibi mi?
Bir bardak suyun buharlaşıp uçması gibi mi?
Ya da bir bardağın kırılması gibi mi?
İşte bunlardan biri gibi ya da bunların hepsi gibi.

Yine de bilmiyorum.
Bildiğim, insan bir valize sığmaya alışmalı.
Elbisemi alıp gideceğim.
Sen de burada değil gibisin zaten.
Giden kim? Kalan hangimiz?
Onu da bilmiyorum.

Bildiğim, sen bir evdin.
Akşamları ayaklarımın ezbere götürdüğü aşina bir adres.
Bir evdin. ışığına vurulduğum.
Bir evdin; yolunu bildiğim,
Merdivenlerini heyecanla tırmandığım,
Anahtarlarını cebimde taşıdığım.
Uzaktan görünce yurduma gelmiş gibi sevindiğim.
Zaten yurttur aynı zamanda kadın.
Sana sarılmak sıla toprağını öpmek gibi gelirdi hep.

Sen evin içindeki asıl evsin ya da ev aslında senin içinde.
Hem evi hem içindeki beni temizlemen gerek şimdi.

II.

Nereden başlayacaksın unutmaya?
Eşyalardan mı?
Eşyalara ihtiyacın olabilir ama en kısa zamanda kurtul onlardan.
Eşyalar iletkendir.
Hüznü hemen bulaştırır.
Fil gibi hafızaları vardır.
Bin yıl önce üzerine düşen gözyaşını unutmaz.
Lekelerini asla temizleyemezsin.

Şu sehpanın cilası ilk kavgamızda çizilmişti; yarası hâlâ sıcak.
Sana vurmamak için her şeyi kırıp geçirmiştim.
Camları, tabakları, bardakları, şişeleri…
Onu her görüşümde içimdeki canavarı hatırlarım.

Şiirlerden mi?
Şiirleri unut; sil gitsin hepsini,
Hayatındaki bütün kafiyeleri boz,
Manzum laf edenlerden uzak dur

Benden arta kalanlardan mı?
Mesela saçlarımdan?
Gidenlerden geriye saçları kalır en son
Bir yastık kılıfında
Bir tarağın dişlerinde
Süpürgenin erişemediği bir köşede
Bir gömleğin yakasında

Gidenlerden kalan saçlar beni hep ağlatmıştır.
Sen ağlama, gözlerin eskimesin.

III.

Kitaplarım kalsın, okudum yeterince.
Onlardan çok şey öğrendim ama asıl gerçeği hep sakladılar gibi geliyor şimdi...
O yüzden biraz kırgınım.
Hem zaten valize de sığmazlar.

Kediler özler mi kimseyi? Bilmiyorum.
Ben onu özlerim ama
Ona iyi bak.
Benimki de laf işte, benden iyi bakacağın kesin bir kere...
Yine de içeri girip çıkabileceği bir pencereyi aralık bırakmayı unutma; biliyorsun, uykun ağır.

IV.

Güneş iyice batmadan perdeleri kapatma; karanlık acıyı arttırır.

V.

Hep yağmur yağsın isterdik ya
İnsan içine çıkmamaya bahane olsun diye
Hep yağmur yağsın, biz sarılıp yatalım
Çift kişilik bir evrende tek kişilik bir yorgana gömülüp
Galiba en çok onu özleyeceğim
Ve hiçbir zaman dolmayacak sol yanım

VI.

Mutluluktan ve sonsuzluktan söz ederken, “cenneti tanrı yaratır, cehennemi insan” demiştim bir gün.
Şimdi daha çok inandım buna, yarattığım cehennemi görünce...
Keşke deniz gören bir evde oturabilseydik.
Belki de alışırdık her şeyin gelip geçmesine.
Suyun üstünde dururmuş gibi giden vapurları gördükçe.

Ah, zaman nasıl da hınzırca geçer; tıpkı o vapurlar gibi.

Bir aşk nasıl biter?
Zamanın geçmesi gibi mi?

Kadın evdir, büyütür erkeği, memelerinde ya da kalbinde
Sonra her erkek bir yere gider.
Sen evsin, ben misafir, çekip gitmek bana düşer.
Hem nereye gidebilir ki bir ev?
Ancak kendi içine göçer...

.......

Celal Çelik - (güncelleme 17 Kasım 2008) İstanbul.

chelikce@gmail.com

Resim: http://da-muck.deviantart.com/art/Coming-home-81339199

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..