- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kafayı yedim galiba
Mutsuz muyum ki bilemedim?
Hiçbir derdim yok ama yine de mutsuzum, kendimi mutsuz hissediyorum... Acaba beni mutsuz eden gerçekten kendime dert edecek bir şeyim olmaması mı yoksa farkında olmadığım bir derdim mi var? Bir türlü içinden çıkamadım bu işin...
Sorun şu galiba; derdinin olmaması ve mutsuz olmak arasında doğrusal bir ilişki arıyorum ama yok. Bazen insanların kendilerini mutsuz hissetikleri de olabiliyor, bunu kabul etmem gerek sanırım. Hiç mantıklı geliyor mu size de bütün gün boyunca bıkmadan Badem’in Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber ve Sen Ağlama şarkılarını dinliyorum, insan hiç mi sıkılmaz yahu, bana bir deyin lütfen...
Deyin ki sen kafayı yemişsin, tedaviye ihtiyacın var.
Deyin ki senin birşeyin yok, bize de zaman zaman olur. İyi olunca geçer. Deyin ki bu senin artık kendi kendinle papaz olduğunun resmidir. Vah zavallı, Allah kurtarsın...
Deyin ki artık haberleri seyretmeyi bırak, senin için kararmış sürekli felaket haberi izlemekten.
Deyin ki silkin ve kendine gel, daha çok işin var senin yapılacak; daha kendi kendine sayıyordun hepsini deyin bana. Ya da aklınıza gelebilecek herhangi başka bir şey söyleyin, ama lütfen deyin ki ben de bu şımarıklığı bırakıp kaldığım yerden devam edeyim...
Daha dünyayı gezeceğim, bir sürü kütap okuyacağım, dergiler var, kitap yazacağım, spor var, tenis, yüzme, yürüyüş, dalış, birkaç tane daha yabancı dil öğreneceğim, yeni iş bağlantıları yapacağım, emekli olacağım, falan falan... Bir ara da bunları yapabilecek para kazanmak için işe gitmem gerek tabi.
Daha çok işim var çoook ama zamanım hızla azalıyor. Ve bunun için birinin ya da birşeyin beni dürtmesi ve kendime getirmesi gerek. Hem de bir an önce.