- Kategori
- Deneme
Kahire, ölüler Şehri ve Nil

Resim internetten alınmıştır
Eski Mısır’la ilgili her şey ilgimi çekiyor. O gizemli, ölümle iç içe öğretilerin çağrısını duyar gibi oluyorum. Bunda Mısır’a gitmiş olmamın da etkisi vardır belki. ‘’City of Dead’’yani ‘’Ölüler Şehri’’ diyen ses kulaklarımdan hiç silinmiyor mesela.
Mısır’da ölüler şehri… Çakal başlı Anubis… Maat’ın terazisi…
Kadim zamanların çağrısına kulak verin.
Ve Mısır’da ölüler şehri… Yanı başında hayat…
İşkolik patronum yüzünden Mısır’a kadar gidip, adı Piramit olan otelde kalıp, piramitlere uzaktan bakmakla yetinen biri olarak; Mısır’ın, bir parça da olsa kaldığını düşündüğüm mistik havasını soluyabildiğimi söylemem pek mümkün değil. Sadece Ölüler Şehri’nin yanından geçerken ve bir de Nil üzerindeki gezintimiz dışında… Akşamdan geceye, Nil üzerindeki tekne gezisi müthişti. Işıklar içinde Kahire, şimdinin karmaşasından uzak ve Horus’un kayığı yanımızdan geçiyormuşcasına yakındım o gizemli tarihe. Belki de böyle hisseden sadece bendim. Malum Mısır tarihi merakı…
Kahire…Ölüler Şehri…Ve Horos, İsiris... Modern zamanların sefaletinde ölüler ve bekçileri…
Eski Mısır konulu filmleri izlemeyi de seviyorum. Mumya serisi mesela; hem eğlenceli hem ilgi çekici bana göre. Piramitin Laneti, soluk soluğa, gerilerek izlediğim bir filmdi. Yıldız Geçidi’ni pek sevmedim. Agora’yı sonuna kadar izleyemedim. O an ki psikolojim bu trajediyi izlemeye pek uygun değildi sanırım. Akrep Kral bana pek hitap etmedi diyebilirim. Favorim İndiana Jones serisi ve bu serideki ilk film olan Kutsal Hazine Avcıları. İndiana ve Kahire, gizemli topraklar… Defalarca izledim bu filmi ve serinin diğer filmlerini.
Kahire, Ölüler Şehri ve Nil…
Derler ki; Nil’in doğu yakası yaşayanlara aittir, çünkü güneş doğudan yükselir. Batısı ise ölülerindir.
Nil’in bir yanı hayat, bir yanı ölüm... Ve içinden geçiyorum hayatın, ölüme doğru…