- Kategori
- Deneme
Kalabalıklara karışmak

Döndüğünüzde sizi bekleyen gerçekleri ve kendinizi bıraktığınız yerde bulacaksınız.
Korkmayın.
Açın kapıyı, kendinizden ve aklınızdan çıkıp yürüyün.
Kapınızı çalan bir bayramı bence, cevapsız bırakmayın.
Bayramlar bunun içindir.
Kalabalıklara karışmak ister.
İnsan bazen kendinden başka biri olmak ister.
Ama her zaman kendiniz ve her zaman akıllı olmak zorunda değilsiniz.
İnsanın kendisi olmasının, bir kalabalığın parçası olmaktan daha önemli olduğunu bilebilirsiniz, kendinizi kalabalıklara bırakıp gerçekleri unuttuktan sonra yeniden kendinize döndüğünüzde gerçeklerin orada duruyor olacağını unutmayabilirsiniz.
Ait olduğumuz kalabalığın renklerini taşıyan genç çocuklar futbol denilen tuhaf ve eğlenceli oyunda mucizeyi andıran başarılar gösteriyorlar.
Bugünlerde bize böyle bir bayram bağışlandı.
Kendisi olmaktan sıkılanların, yeniden kendileri olmadan önce durup, rahat bir soluk alarak, güç toplayacakları mola yerleridir onlar.
Bayramlar bunun içindir.
Size, kendinizden başka bir şey olma olanağını bağışlar.
Sizi ısıtır.
O, sizi kucaklar
Çiçekten bir spalto gibi sarınırsınız kalabalığı.
Bir çiçek tarhının içine yatar gibi çocuksu bir neşeyle kalabalıklara bırakabilirsiniz kendinizi.
Genç bir çocuğun vurduğu topun kaleye girmesiyle birlikte “gol” diye bağırabilir, bunu hayatınızın en sevinçli anlarından biri haline getirebilir, coşabilir, sevinebilir, sizi kucaklayıp, size kendinizi unutma imkanını verecek kalabalıklara karışabilirsiniz.
Hatta o kalabalıklara karışabilir, bir süreliğine, başkaları gibi siz de kendinizden kurtulmayı deneyebilirsiniz.
Gerçekleri unutmak isteyenlerle birlikte birkaç günlüğüne siz de gerçekleri unutabilirsiniz.
Bence, öyle zamanlarda, o kalabalığın içine akmamış olanlar da susmak nezaketini göstermelidir.
Bir de bayramlar, ortak sevinçler vardır.
Öyle zamanlarda “durun” diye bağırmaya uğraşırsınız.
Böyle zamanlarda, kalabalıkları uyarmak henüz kendini ve aklını kaybetmemiş olanlara düşer.
Savaşlar, kıyımlar, kanlı saldırılar, bu tür kalabalıklara karışan insanların aktığı karanlık denizlerdir.
Bu tür kalabalıkların içinde acılarını unutanlar, kısa süre sonra daha büyük, daha ortak ve daha unutulmaz acılarla karşılaşırlar.
Bazen, insanlar ortak öfkelerinde buluşup, kalabalıklara karışarak, bir düşmana karşı kinlerini bileyerek unuturlar kendilerini.
Ezilen, acı çeken, hayatın sıkıntılarıyla bunalan insanların, parçası oldukları kalabalıklara, aşiretlerine, dinlerine, milletlerine olan düşkünlüklerinin fazlalaşması, içine akacakları, kendilerini unutacakları bir denize duydukları ihtiyacın güçlenmesindendir.
İnsanların acıları ne kadar artarsa, kalabalıklara olan tutkusu da o kadar artar.
Herkesin bir araya gelip oluşturduğu ama kendisini oluşturan herkesten daha başka bir şey olan kalabalıklar iyi sığınaklardır.
Herkes kendi “küçük havuzunun” suyunu, büyük kalabalıkların denizine boşaltabilsin, bir zamanlığına da olsa kendini unutabilsin diye.
Sanırım, bayramlar bunun için icat edilmiştir.
Bu kendinden kaçma isteğini.
Hemen hemen herkes bilir bu duyguyu.
Geçmişini, gününü hatta geleceğini unutmak, bütün varlığını ıslak bir palto gibi bir portmantoya asıp yürümek istediği zamanlar.
Dertlerinin, sıkıntılarının, kederlerinin kendi küçük hayatının havuzuna sığmadığı zamanlar.
Herkesin, kendisi olmaktan sıkıldığı zamanlar vardır.