- Kategori
- İlişkiler
Kale(m)

Aynı yüzyılın, aynı ilişkinin kahramanları olmaları dönem dönem farklı köşelerden birbirlerine bakmalarına hatta birbirlerinin savunma hatlarına yüklenmelerine engel olamıyor, her ikisinin kalesi de birbirinden güçlü...
Ne kadının savurduğu toplar erkeğin kalesini ne de erkeğin savurdukları kadının kalesini yıkabiliyor. Maksimum okçularının fırlattığı birkaç ok hem kadının hemde erkeğin savunma hatlarından adamlar eksiltiyor.
Herşey bittiğinde erkeğin kalesinin ağır kapıları sonuna kadar kendiliğinden açılıyor, kadının kalesinin kapılarını ise erkeğin zorlaması gerekiyor. Belki de doğanın kanunu bu...
Tek bir kalede olduklarında ikisinden mutlusu olmadığı halde neden dönem dönem ayrı kalelerden taarruza geçtikleri hala anlam kazanamadı, bu da erkek ve kadın doğası olarak açıklanabilir belki!
En önemlisi neden durup durup kaleleri yıkmaya kalktıkları, bıraksalar bir kaleyi isteyen yaşasa içinde, onlar sadece birinde olsalar ve mutlu olsa içerisinde oldukları kalenin tüm anları...
Mümkün mü? -belki de 'evet' ama istenilen bu mu? yani birbirine benzeyen, itiraz yeteneğini kaybetmiş, seçenek üretemeyen, evetleri evet, hayırları hayır, baktıkları nokta aynı olduğu gibi aynı noktaya aynı yoldan giden kişiler mi olmalı ilişkilerini en yüksek noktada tutabilenler.
Ya da içlerinde barındıkları Aşk'a, Sevgiye, ilgiye rağmen 'hayır ben ve sen iki ayrı kişiliğiz ve biz birbirimize benzemeden de birlikte kalabiliriz' diyenler mi sonsuza dek mutlu yaşarlar. Sonsuzluktan kasıt kişilerin sonlarından ibaret olsa da o şekilde dile getirilir ya masalların sonunda.
Güçlü karakterler ya çok sevilir ya da nefret edilir fikrimce, beni hiç 'eh işte' modunda seven olamadı bugüne kadar ya da nötr kalabilen hakkımda. Ya çok sevdiler ya da nefret ettiler. Ben de bunu isterdim zaten, hakkında fikir yürütülemeyen gizli bir karakter olarak yaşamaktansa yaşamamayı tercih edebilirdim. Kendinden nefret edildiğini bilmek ise farklı bir çıkmaz mutlaka, tutunduğum tek nokta ise sadece önyargıları ile bu kararı vermiş olması birçok insanın...
Konuyu dağıtmadan kişilerin kendileri için hazırladıkları kalelere geri dönmek makul olacak. Düşünsenize, diyelim ki 25 yaşındasınız ve bugüne kadar her yeni günle birlikte öğrendiniz, biriktirdiniz, deneyimlediniz, yaşadınız yaşadınız bu süreçte kendi doğru ve yanlışlarınız oluştu, değer yargılarınızı belirlediniz ve sizi siz yaptınız... Sonra bir adama/kadına aşık oldunuz ve karşınızdaki insanın kişiliğini oluşturan temelleri çok net algılayıp kabul ettiniz. Ancak dönem dönem bazı noktalarda sizin aldığınız aksiyonu almadığını, sizin gibi düşünmediğini, sizin gülmekten kırıldığınız konulara sade bir tebessümle baktığını, size benzemesi gerektiğini düşündüğünüz halde inatla benzemediğini gördüğünüz. Ama o beni seviyor, benim için değişebilmeli diye düşünüyorsanız mutlaka değişebilecek ya da en azından değişmiş görünen kişiler olacaktır. Arkası doldurulabilen, mantıklı talepler yapılıp değişiklik beklenebilir karşılıklı olarak ancak kişinin kendine tanıdığı hakları karşı tarafa tanımamak gibi bir lüksü olmamalı. Yaşadığımız ülkenin standartları içerisinde malesef Kadın ve Erkek ayrı rollere sahipler ve biz erkekler aslında kendi mantığımızda yanlış bulmadığımız ama belki de bilinçaltımızda yıllardır varolan -ki en ileri görüşlü olanı da, en maçosu da kural koymayı severiz en azından ben kendi adıma kural koyduğumu sanıyorum! oysa biliyorum ki kurallar karşı tarafın şekillendirdiği hali ile oluşuyor. Her kaleninde kendi içerisinde kuralları var, bu bilinçle;
Kendi kalemin ne kadar güç şartlarla oluşturulduğunu biliyorum, yıkılmasına kolay kolay izin vermeyecek biri de yaşıyor içinde... Sırf bu nedenle asla kalemin içerisinde bulunduğu toprakları genişletmek gibi bir amacım yok, herkesin içerisinde yaşadığı kalesine saygım sonsuz. Ara sıra karşı tarafın savunma hatlarını zorlayabilirim ama amacım asla ele geçirmek olmayacak.
Belki maksimum yanıma tohumlarımı alıp diğer kalenin çevresine çiçekler ekebilir, yıpranan taşlarını onarabilirim, kapısına çiçekler bırakıp kaçabilirim....