Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '11

 
Kategori
Futbol
 

Kalem dertli kağıt dertli yazan hepsinden dertli

Kalem dertli kağıt dertli yazan hepsinden dertli
 

2010’un koltuk sevdalısı olmadığını kanıtlayarak emekliye ayrılmasından sonra yerine tayin olan 2011’in ilk yazısıyla huzurlarınızdayım sevgili okur. Kelime mutfağımdan aldığınız kokulardan anlayacağınız üzere gündemim yine epey yoğun. Minik bir naçizane ilk yarı değerlendirmemden tutun da, sarı meleklerimizin kontenjandan faydalanarak katıldığı turnuvada set vermeden dünya şampiyonu olmasına kadar. Bucaspor ve Yeni Malatyaspor facialarımızdan, ikinci yarının ilk maçı olan Antalyaspor maçımıza kadar yazdıktan sonra bu kıytırık yazıyı Telekom Arena hakkında birkaç kelam ederek bitirme niyetindeyim. Tahmin ettiğiniz gibi bu sefer kalem dertli, kâğıt dertli, yazan hepsinden dertli. En iyisi ben susayım da kalemim anlatsın ortak derdimizi. 

Sezona Şampiyonlar Ligi eşiğinden dönerek başlayan takımımız Uefa Ligi’nde de bir baltaya sap olamayıp Avrupa defterini hepten kapadı maalesef. Spor Toto Süper ötesi ligimizde de hiçbir büyük maçı lehine çeviremedi. Derbi takviminin nimetlerinden yararlanamadı. Konuk ettiğimiz Beşiktaş’ı elimizden kıl payı kaçırıp, Galatasaray’dan ise tarihi fark yemekten kurtulup 11 yıl aradan sonra ilk tek puanını kazandırdık. Ligdeki 3’üncülüğümüze zayıf Anadolu Takımları’ndan topladığımız puanlarla eriştik. Tabiri caizse her yıl okyanusları aşıp, derelerde boğulurduk fakat bu sefer dereler paçalarımıza bile yükselemedi, okyanuslarda yitip gittik. Takımımızın bu halde oluşunun nedeni kimilerimize göre yapılan yanlış transferler, kimilerimize göreyse yönetimimizin yeterli görülmeyen teknik direktör seçimi oldu. 

Konulara kronolojik değinmek adına futbola noktalı virgül koyup sarı meleklerimizin elde ettiği fantastik başarıdan söz edeyim, yolumuzun sonu nasılsa yine futbola çıkacak. Geçen sezon elde edilen Avrupa ikinciliğimiz göze batmış olacak ki, Uluslararası Voleybol Federasyonu (FIVB) tarafından Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen bu yılki şampiyonaya meleklerimizde davet edildi, üstelik kontenjan açığını kapatmak için. Takımımız ilk maçında Sollys Osasco'yu 3-0 ile geçti ve finale kadar gelen yolda hiç bir rakibine set vermeden maçlarını 3-0 kazanmayı başardı. Finaldeki rakip yine Sollys Osasco’ydu. Bu maçın oynanacağı tarihte futbol takımımız Ziraat Türkiye Kupası’ndaki ikinci maçında renktaş Bucaspor’u konuk edecekti mabedimizde yeni çıkan palamut formalarımızla. Can dostlarla oturup plan yapmıştık günler öncesinden. Voleybol final maçımızı bizim evde izleyip, oradan da mabet yollarına düşecektik, öylede oldu hani. Sarı meleklerimizin üstün oyunları sonucunda elde ettikleri dünya şampiyonluğu coşkuyla kutlandı bizim evde. Kupa meleklerin elinde yükselir yükselmez kuşanıldı sarı-laci’ler ve çıkıldı Saracoğlu yokuşlarından. Takımımızın, rengini Saracoğlu çimlerinden alan palamut formalarıyla Bucaspor’a karşı sergilediği yılgın futbol ve gelen 3-2’lik yenilgi canımı acıtmadı doğrusu. Çünkü aklım Katar’da, meleklerimizin kazandığı Dünya şampiyonluğunda kalmıştı. Bu saçma yenilginin elde edilen fantastik şampiyonluğun önüne geçmesine izin veremezdim. Ta ki tribünlerin futbol takımımıza yönelik; “Bu taraftar bunları hiç hak etmiyor.” ve “Sahadan çekilin, melekler gelsin.” çığlıklarını duyuncaya kadar. O çığlıklar, haykırışlar neticesinde kirpiklerimde çırpınan tuzlu göz yaşlarımın yanaklarımdan aşağı süzülüp intihar etmelerine mani olamadım, işte bu acıtmıştı canımı. 

Bu mağlubiyet kupadaki haritamızı çizmişti bir yerde. Yeni Malatyaspor maçımızı kazanmamız bile yaramıza merhem olmayacak gibiydi. Futbolcu arkadaşlar Malatya’ya bu bilinçle mi gittiler de 2-1’lik yenilgi o yüzden mi alındı bilinmez. İnanın bu maçı yazmaya kelimelerim kifayetsiz kalıyor. Bu benzetmem Mardan Stadı’na alışma maçı olan 0-0’lık Samsunspor maçımız içinde geçerli. 

Lider Trabzonspor’un kendi evinde Ankaragücü’ne kaptırdığı puanın, Mardan Stadı soyunma odasına yarattığı doping etkisiyle çıkılan maçta Antalyaspor önünde sergilenen futbol kötünün iyisiydi bence. Gönül adamı Gökhan’ın attığı enfes gol maçın tek güzel hareketiydi. Öyle ki sadece bizlerin değil, kaleci Ömer’in bile takdirini kazandı o gol. Haftaya dağların ardındaki aşkın ‘D’ haliyle birlikte gideceğimiz kritik Trabzonspor maçı var. İşte bu yüzden, sırf bu yüzden, maçın önemi; sizlerinkinden 1907 kat daha fazla bende. Kâğıdımın bitmesini fırsat bilip, açılışı geçtiğimiz hafta yapılan Türk Telekom Arena hakkındaki edeceğim birkaç kelamı, aşkın ‘D’ haliyle birlikte omuz omuza izleyeceğimiz Trabzonspor maç yazımla harmanlamak istiyorum pek kıymetli okur. Şimdilik bana müsaade… 

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..