Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Kar güle yağdı

Kar güle yağdı
 

Bu başlık aslında seksenli yıllarda yerel bir gazetede yayınlanmış öykümün başlığıydı. Bu gün hissetiklerimi düşününce cuk oturdu.
Hadise hadisesini geride bırakırken 'Başarı nedir?' sorgulamaları başladı.Ülkelerin hep komşularına puan vermeleri ile ilgili yakınmalar ise aslında dışarda ne kadar sevildiğimizin bir göstergesi oldu diyebilirim. Bizim tam puan aldığımız ve tam puan verdiğimiz ülkelere bakınca, bu işin aslında bir şarkı yarışmasından daha öte de olduğunu görmemek mümkün değil. Bunun yanısıra hemen herkesin Norveç'e puan vermesi herşeye rağmen sempatik olanın, hoşa gidenin güme gitmeyeceğini de gösteriyor.Tanıtım anlamında çok önem verdiğimiz bu yarışmanın bizi ne kadar ve nasıl tanıttığı da tartışılır ama bu ayrı bir konu. Ben, küçücük şeylerle bile mutlu olmayı beceren insanımızın kısa sürecek de olsa hayal kırıklığına uğramasıyla ilgileniyorum. Hadise bu meselede istediğini aldığını söylüyor. Eh TRT de kendi çapında bir tanıtım organizasyonu gerçekleştirdi denilebilir. Medya zaten yeterince malzeme çıkardı. Kala kala sıradan insanların beklentileri kaldı. Orda durun işte. Yine Polyannacılık bize kaldı.
Baktığınızda sıradan insanların güvendiği dağlara hep kar yağıyor. Politikada öyle. Sporda -özellikle futbolda- öyle. Hayallerimizi süsleyen hemen her konuda hüsrana uğruyoruz.
Sizi bilmem ama ben milli futbol takımımız yenildiğinde kendimi ezik hissederim. Uluslaraarası herhangi bir olayda dışlanmış gibi olduğumuzda, örneğin AB ile ilişkilerde şu veya bu ülke yetkilisinin olumsuz demeçleri, yabancı basında aleyhimizde çıkan haber ve yazılar da beni kötü eder.
Acaba bunlara kendimizi beğendirmek zorunda mıyız? Ya da neden her yana karşı gardımızı alamadan yaşıyz mıyorruz? Hem güvenmiyoruz hem de yanlarında olabilmek için neden bu kadar çaba sarfediyoruz?
Siyasetçiye güvenme oranı bu kadar düşük olan bir toplum olmamıza rağmen, politikacılar için kendi aramızda neden hasım gruplar oluşturuyoruz? Sorular uzayıp gider. Çelişki gerçi insanın doğasında var. Yine de, bizim çelişkilerimizinn bile çelişkili olması ilginç bir durum.
Ne kadar hayalci olan bir coğrafyada yaşıyoruz demeyeceğim, hayır. Hayallerimiz belki de bizi ayakta tutan. Ancak hayalleri gerçek yapmak için ne kadar çaba gösteriyoruz? Bu sorunun cevabını vermek çok zor. Çünkü biz galiba hayal kurmayı, belkide hayallerimizle yaşamayı seviyoruz. Bireysel hayallerimiz den günlük gerçeklere döndüğümüzde ise toplu hayallere sığınıyoruz sanırım. Bu durumda pek değişen bir şey olmuyor. Umut ettiğimiz hemen herşeyin gerçekleşmesini tamamen bizim dışımızdaki öğelere bağlıyoruz. Sonuçta ne oluyor? Hayal kırıklığı..
Öyküde bir delikanlı gece hayal kurarak yürümektedir.Beynının kıvrımlarında hayali sevgilisi ile yaşadığı -yaşayacağı- mutlu bir hayatın resmini çizmektedir. Nehir kenarına kadar yürümeye devam eder.Orda oturur. Nehre diker gözlerini. Hayal kurmaya devam eder. Sabaha karşı hava soğumuştur. Montunu çekiştirir iki taraftan ayağa kalkar. Yağmur çiselemeye başlamıştır. Başı omuzlarının arasında hafif çökmüş, tıtrek bir ıslık tutturur. Şehre dönmek üzere yürümektedir..
Kar güle yağmıştır işte..

Sağlıcakla kalın.

 
Toplam blog
: 39
: 401
Kayıt tarihi
: 29.04.09
 
 

Sıradan bir özel eğitimciyim, özel bir rehabilitasyon merkezinde çalışıyorum.. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara