- Kategori
- Futbol
Kara Galatasaray'a göründü

Şehir Sivas, stadyum 4 Eylül olsa da bu gece bırakın Premier League’i, Şampiyonlar Ligi’nin dahi üzerinde bir mücadele ve futbol vardı Sivasspor-Galatasaray maçında. Kim galip gelirse gelsin, ortaya koyduğu mücadele, takım oyunu ve gol becerileriyle bugün bu başarıyı sonuna kadar hak edecekti ve sonuçta daha tecrübeli ve güçlü olan Galatasaraylı futbolcular bugün hem galip hem de yarı şampiyon olarak ayrılmayı başardı evlerinden yüzlerce kilometrelerce uzakta olan stattan.
Elbette futbol ağacının bugün sekiz gol vermesi başlı başına bir gösterge ama asıl güzellik gollerin çokluğundan ziyade kalecisinden forvetine kadar başarılı ve hırslı oynayan iki takımın parmak ısırtan performansı oldu. Kime dokunsanız ligimizin kalitesizliğinden dert yandığı bir ortamda bu şekilde pozitif, rakibi hataya zorlayan ve sonuca ulaşmak için varını yoğunu ortaya koyan iki takımın mücadelesi sezon sonundan bir önceki hafta adeta hepimizin gözlerinin pasını sildi. İki takım da zaman zaman çok iyi maçlar çıkarsa da açıkçası sezon başından beri ne Galatasaray’ı böylesine iyi oynarken gördüm ne de Sivasspor’un böyle bir potansiyele sahip olduğunu fark ettim. Bu maç hiç şüphesiz iki takım için de sezonun maçıydı ve iki taraf da maça gereken önemi verdiklerini hakemin başlama ve bitiş düdüğü arasındaki her salisede gösterdi.
Atılan gollerin çoğu futbolun hatalar oyunu olduğunu savunsa da bu gollerin her birinde golü bulan takımın rakibi hataya zorladığı ve fırsatları iyi değerlendirdiği gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Nitekim bundan önceki 32 maçta da hemen hemen sahadaki kadrolarıyla mücadele eden iki takımın yakaladıkları gol pozisyonlarını bu denli başarılı bir yüzde ile değerlendirdikleri maç sayısı biri ikiyi geçmeyecektir.
İki takımda da bugün vasatı aşamayan futbolcu göze çarpmazken Galatasaray’da sezon başından beri çok eleştirilen Sabri ve emektar Ayhan ile elbette üç gol atan Arda adeta eskimeye yüz tutmuş yıldızlarını cilalarken ev sahibi ekipte Fatih Terim’e göz kırpmaktan öteye giden Mehmet Yıldız ve Sezer öne çıkan isimler oldu; Cvetkov, Sylla ve Musa da üstlerine düşen görevi fazlasıyla yaptı.
Sonuçta Galatasaray, çekinerek gittiği ama sahaya çıkar çıkmaz bu tedirginliği üzerinden attığı, geriye düşmesine karşın oyundan bir an için kopmadığı ve en az rakibi kadar savaştığı maçta rakibini farklı mağlup etmeyi başararak 17. şampiyonluğu hem ne kadar istediğini ve hak ettiğini gösterdi tüm Türkiye’ye hem de buna ne kadar yakın olduğunu.
Alkışlar Sivasspor’a
Ben de Sivasspor’un şampiyon olmasını isteyen çünkü bunun ülke futbolumuza katkı sağlayacağını düşünenlerdendim. 2005 yılında merhaba dediği Süper Lig’de geride kalan iki sezonda istikrarlı grafiğini devam etmeyi başaran ve nihayet bu sene sezonun son haftasına kadar -inanılması güç olsa da- “Şampiyonluk” mücadelesi veren kırmızı beyazlıların tıpkı Paf Takımları gibi bu ipi göğüslemeleri sadece kendi adlarına değil diğer tüm Anadolu takımları adına büyük bir moral ve bu işin aslında imkansız olmadığı göstermesi açısından da müthiş bir motivasyon kaynağı olacaktı. Ancak tıpkı rakiplerine oranla mütevazı kadrosuna karşın Şampiyonlar Ligi’nde güzel işler yapan Fenerbahçe’nin sonuç ne olursa olsun kutlandığı gibi, bana göre daha zorunu başaran Sivasspor’un da başta Bülent Uygun olmak üzere başkan Odyakmaz’dan güvenlik görevlisi Mustafa Uzun’a kadar herkes nezdinde sadece alkışlanması değil ayakta alkışlanması gerekiyor. Zira ligimizin toplam kalitesinin artması ancak Sivasspor ve onun gibi başa güreşen takımların çokluğu ile sağlanacaktır.
Not: Galatasaray için bardağın boş tarafı olduğunu olduğunu da hatırlatmak ama bunu bir sonraki blogda tartışmak istediğimi belirtmek isterim.