Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karaçalı

Karaçalı
 

Gecenin bir yarısı yazmayı seviyorum, şimdilerde müziğin sesini açmakta serbest. Alt kat komşumuz geçen hafta taşındı. Bir süre evi satmaya çalıştı adam ama beceremedi.
Satamayınca, “kiralık” yazısını yapıştırdı cama, inanmayacaksınız evi kiraya da veremiyor. Birilerinin parmağı var diye şüpheleniyorum,
Birisi derin apartman sakini rolüne soyunup, kimse tutmasın diye daireleri kötülüyor olmasın! Zannımca bu kişi en iyi müşterisi olduğu mahalle bakkalını, “evi görmeye gelen olursa senden alış verişi keserim”, diye tehdit etmiş bile olabilir. Saçma komplo teorileri işte

Parayı da bulamadık anasını satayım, alalım bahçeli bir ev, ördek yetiştirelim.

Nelerle uğraşıyoruz… Bu bir itiraf değil. Neyse yazı nerelere geldi… Yemek yapmaya başladım... Onu yazacağım!
Haddimi aşacağım birde yemek tarifi vereceğim... Ümit usta mısın be mübarek!

Bir keresinde Edirne’de Kıyık’ta “Kime ne” meyhanesine gittik. Bizim enişte ile beraber. Rakı içmeye tövbe ettiğim gece.

Meyhane çökmek üzere ama insanlar yıkıma gelmiş Belediye ekiplerine direnen gece kondu sahipleri gibi. Çatıya çıkan, ekiplere kiremit atan da, kimsenin meyhaneden çıkmaya da niyeti de yok. Eniştenin grubu ağır içici!

Kapıdan içeriye girer girmez, meyhanenin adamların üzerine kurulduğunu fark ettim fark etmesine de geç oldu.
Kış ayları, içeride koca soba, ne varsa doldurmuşlar içine, ışıkları kapatsan meyhaneyi aydınlatacak...
İki masayı birleştirmişler, Kale yapmışlar!
Oturduk..
Rakı bardakları geldi.
Sakiliği yapan, benim bardağı gırtlağına kadar doldurunca “hoyt” diyecek oldum. Emekli itfaiye çavuşuymuş elinin ayarı yok
Baktım herkese aynı muameleyi yapıyor. Suyu akarına bıraktım…
Su sadece rakıyı beyazlatıyor...
Anladınız siz onu!

İkinci dublenin bitmesine bir parmak kala, kapıdan içeri deli Selim’in torunları girmesin mi! Hüsnü Şenlendirici meşhur değil daha
İnceden başlayınca, bizde makyajı yapmışız, güzelleştik tabii.
Darbukayı refleksif bir hareketle aldım...
Şarkım da var benim. Adımız Ali Soyadımız da Gülcü olunca Şarkı ister istemez Gül Ali Oluyor.
Başladık; “yerden aldım keseri vuramadım enseri”... Üç dört derken…
Duygusala bağladık...

Dubleler beş olunca… Bende elektrikler kesildi... Şarkıları da unuttum...
Eski Türk filmlerinde, fakir genç malını mülkünü satar... Sevdiği kızı ameliyat ettirir. Kızın gözleri açılır. Sargıların gözden söküldüğü sahneler vardır.
Benim dünyaya bakış açım aynen öyle…
Bulanık!
Enişte beni arabaya koymuş eve getirmiş.
Evdekiler soruyor “Ali ne kadar içtin…”
Ben cümle kurabilsem şarkı söyleyeceğim.
Sağ elimi kaldırıyorum ne kadar parmak varsa gösteriyorum… Beş…
Enişte topu bana atıyor “Kara Çalı gibi bu adam" diyor...
Masadakilerin hepsi ile kanka oldum ya!

Benim yazılarda Karaçalı gibi bir paçaya takılıyorum yazmak istediğimi yazamıyorum...
Ne güzel, tereyağlı sahanda yumurta tarifi yapacaktım... Olmadı...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..