Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '07

 
Kategori
Futbol
 

Karadeniz'de gemiler battı!

Karadeniz'de gemiler battı!
 

UEFA Kupası'na katılma yolunda kendisinden çok şeyler beklediğimiz Trabzonspor, Avni Aker Stadında oynanan maçta son yıllarda Avrupa kupalarında sergilediği aritmiyi tekrarladı ve kalbi kendisiyle atan milyonları üzdü. Maç sonunda canımızı belki de en çok sıkan Trabzonspor'un kendi sıkletinde olmayan bir rakibe elenmesiydi. Düşünün ki, rakip Oteul Galati'ye dair dimağımızdaki en bilindik şey dünya çelik devi Mittal'in verdiği “Mittal Steel” göğüs reklamı... Ama biraz şanssızlık, biraz da kenar yönetim hataları bu yıl da bordo-mavi gönüllerin erken kararmasına yol açtı.

Oysa mücadele Trabzonspor açısından güzel başlamış, rakip üzerinde baskıyı hemen kuran bordo-mavililer henüz 8. dakikada skor avantajını yakalamıştı. Erken gelen bu gol üzerine belki pek çok spor yazarı sahaya sürdüğü takım ve sistem sebebiyle Ziya Doğan’a yapacakları eleştiriler için biledikleri kalemlerinin uçlarını törpülediler. Ne var ki, rakip sahada 2–1 mağlup olmuş Trabzonspor’un rövanşa 4–2–3–1 taktiğinde ve defansif tedbirler yumağı halinde çıkması adeta tur kazasına allı pullu davetiye idi. Defansını Serkan, Tayfun, Erdinç ve Celaleddin’den kuran Ziya Hoca, bu dörtlünün önüne Ayman ve Hüseyin’i monte ederek kendince kalesini sağlama aldı. Ancak defansta kalabalık olmanın özellikle de konu Türk futbolcusu olduğunda (fundamental eksiklikler yüzünden) her zaman “sıkı savunma” anlamına gelmediği düşünülürse rakip adına 12.dakikada gelen gol çok da sürpriz değil. Nitekim bu dakikada en temel fundamental hatalardan biri birkaç kez üst üste yapıldı ve uzaklaştırılmak istenen toplar hep Trabzonspor on sekizine doğru sözüm ona uzaklaştırıldı. Szekely’nin düzgün bir vuruşla ağlara yolladığı top, Galati’nin çökmüş moral motivasyonunu ayağa kaldırırken bordo-mavililer açısından ise işleri bir kat daha zorlaştırdı. Değişmeyen kuraldır, ilk maç nerede ve rakip kim olursa olsun Avrupa kupalarında kendi sahanızda gol yerseniz bilin ki tur tehlikede…

Gol dakikasından sonra ise Trabzonspor’un skor bulma amacıyla kurduğu baskıya, rakibin ise toplu halde topun gerisine geçme gayretlerine tanık olduk. Zaten rakip Oteul Galati’nin en büyük meziyeti haddini bilerek oynaması ve kalite açığını topun olduğu bölgede çoğalarak kapatmaya çalışması. Yükselen Romen futbolunun bu sıradan ekibi Avrupa macerasının bundan sonraki bölümünde nereye kadar gider bilinmez ancak şahsi kanaatim UEFA’da gruplara kalmasının büyük başarı olacağı yönünde… Romen ekibinde dişe dokunur gözüken tek futbolcu defanstaki Nogo. Zamanlamadaki başarısı ve yerinde müdahaleleri ile göze batan bu oyuncu dışında sekiz yabancısı olan Oteul Galati’nin Ceyhun, Gökdeniz, Yattara, Ayman yada Ersen Martin ayarında tek bir futbolcusu bile yok!
Peki nasıl oldu da Trabzonspor böylesi bir takıma elendi? Eğer işin içinden şans faktörünü çıkarırsak –ki Trabzonspor adına 35, 40, 45 ve 60. dakikalarda yakalanan pozisyonların gol olmaması ve 79’da Gökdeniz’in direkten dönen topu şanssızlıktı- geriye sadece Ziya Doğan faktörü kalıyor.

Ziya Hoca, takımının gol yediği 12.dakikadan 77.dakikada tecrübesiz Yusuf’u oyuna almasına kadar tam 65 dakika maçı seyretmeyi tercih etti. Zaten bu değişiklik de takıma taktiksel anlamda bir farklılık getirmedi. Hele bir de 84’te yaptığı Ayman-Adnan değişikliği var ki anlayan beri gelsin. Eleştirimiz 90.dakikada penaltı yaptırdığı için değil ama bizim bildiğimiz Adnan ancak Trabzonspor skoru koruma telaşındayken oyuna girer. Şiddetle gol atması gerekirken değil.

Maç sonunda Avni Aker’e kuşbakışı göz atacak olursak Trabzonspor için bu senenin zor bir sene olacağı anlaşılıyor. Özellikle defans kurgusundaki semptomlar kaleci ihtiyacı ile birleşince şimdiden alarm vermeye başlamış. Risp ve Tolga Seyhan’ın defansa monte edilmesi bu sorunları ne ölçüde düzeltir göreceğiz ancak her şeyden önemlisi bordo-mavililer Hami’li, Orhan’lı, Ünal Karaman’lı günlerin Avrupa’da fırtına gibi esen ruhunu bulmalı. Adına ne derseniz deyin ister “endüstriyel futbol” ister “futbolun kapitalizmi” ancak gerçek şu ki doksanlı yılların ortalarından beri tüm dünyayla eş zamanlı olarak ligimize işleyen “parayı veren düdüğü çalar” manifestosu, ligimizde en çok Trabzonspor’u yaraladı. Geçmişinde Türkiye ligleri ve üç büyükler için her zaman denge unsuru olmuş Trabzonspor’un özüne dönerek o eski parlak günlerine kavuşması Türk futbolunda da bir yükseliş trendinin başlangıç noktası olacaktır.

Trabzonspor belki bugün “takım” olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan dümdüz bir ekibe elendi. O kadar ki bir ara kendi kendime maçı Ömer Üründül yorumlasa acaba kaz kez “kolektif uyum” derdi diye sordum. Ama şu da bir gerçek ki, Trabzonspor’un geleceğinin şaka kaldırır tarafı yok. Bordo-mavililerin belki tüm yapıyı yıkmayı göze alacak uzun vadeli radikal atımlar atması gerekiyor. Tamamen farklı bir çehre, tamamen farklı bir anlayış ve tamamen farklı bir takım…

 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..