Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Eylül '07

 
Kategori
Futbol
 

Kasap ve kedi

Kasap ve kedi
 

241 Kere Şaban Allah” yazıma gelen bir mesajı, okurun kendisinde kalacağı gerekçesiyle, diğer okurlar görmeyecek ve paylaşmayacak gerekçesiyle yayınlamadım. Yorum olsaydı diğer okurlar da görebilecekti, ancak yorum değil mesajdı. Mesaj Emsal Aydın adınaydı ve noktasına, büyük harf küçük harf düzeltmesine bile dokunmadan aşağıdaki gibiydi:

“krallar ve şabanlar,

Bir zamanların şabanı bize göre yine şaban değişen bir şey yok sırtını dayamış fetullaha galatasaraydan da büyük milli takımdan da kimse adamı kesemiyor iyi topçu olduğundan değil tarikatçı olmasından diyeceksinizki 241 golü böylemi attı evet bana göre böyle attı. şimdi düşünün gs oyun sisteminde forvette kim olursa olsun 20 üzerinde gol atar jardel, ilie hatırlarmısınız bir marcio vardı hakanı kesemezdi semih gibi nöbetçi golcüydü kısacası gs forveti gol atar hamde diğer takımlara oranla daha fazla atar 12 yıl gs forveti hemde hagili oynasam sezonda 20 gol atarım 12 yılda 240 yapar artı 7 yılda bursa 300 deviririm o yüzden rekor diğerleriyle aynı şartlarda olursa rekordur sergei bubkanın sırığı diğerleriyle aynı boydaydı oraya tarikat bağlantısıylada gelmedi emeğiyle başarısıyla bize kendinden bahsettiriyo bu iş bu kadar basit dünyanın hangi ülkesinde 9 hafta gol atamayan forvete bu kadar musamma gösterirler bana göre tanju ve metin oktay kral oldular şaban gibi yapılmadılar”. emsal aydın.

VAY BENİM TÜRKÇEM VAY.

Nasıl anımsamazsın Oktay Sinanoğlu’nun “BAY BAY TÜRKÇE”sini?

Yetişen neslin Türkçesi işte bu kadar. Yetişen neslin mantığı ve kurgulaması işte bu kadar. Noktalama yok, virgül yok, özel isime büyük harf başlama yok, “ki - de - da” eklerini ayrı yazma yok, kısaca gramer adına hiçbir şey yok, Türkçe yok, yok. Belki İngilizcesi çok iyidir ama Türkçesi yok. Yazık benim güzel Türkçeme. Yazık benim eğitim sistemime. Yazık bu gençlere. Ne yapacağız, ne edeceğiz bilmem?

Sayın Emsal Aydın’ın yazısını, noktasına virgülüne (hoş o da yok ama kalıp tümce olduğu için böyle yazıyorum) dokunmadan yayınlıyorum. İşim eğitimle ilgili. Uğraşacağız, uğraşacağız ki vatana millete görevimizi yerine getirelim. Bireysel uğraşların topluma yansıması için uğraşıyoruz. “Seninki de denizde damla be hocam” diyenleri duyar gibi oluyorum. Damlaya damlaya göl olmaz mıydı hani? Bu göle neden katkım olmasın ki? İdealler, insanların yaşama sevinçleridir. Boş da olsa uğraşalım, çalışalım. Bırakın, görevimiz kabul edelim, etmeyenlere karşı bu işleri.

Spor kültürü, oynamanın ve izlemenin de çok öncesinde başlar. Derdini anlatamayan biri, anlatılanı anlayamaz. Bunun nedeni, bu ilkeye matbaanın 500 sene sonra girmesine kadar gider. Bunun nedeni, yazılı kültürü yaşamadan sözlü kültüre geçmeye kadar gider. Bunun nedeni, Adnan Menderes zamanında Demokrat Parti’ye kayıt olanların hergün radyodan “vatan cephesine kayıt olanlar” anonsuyla başlayıp, kayıt olmayanların adeta “düşman cephesi” ilân edilmesine ve bugün de halâ “Menderes’in torunlarıyız” demeye kadar gider.

Eğitim ve siyasal açıdan Amerika’ya göbekten bağlanmamızın başlangıcı Monroe Doktrinine kadar gider. Her türlü Amerikan emperyalizmine sözde karşı olanların ülkemizdeki ilk Amerikan sistemli Üniversiteler olan Boğaziçi ve Ortadoğu Teknik Üniversiteleri’ndeki eğitim sistemine karşı olmamalarına kadar gider. Zamanın Devrimci Gençleri Amerikan yemek sistemi “fast-food” satılan yerlere karşı oldukları halde, not sisteminde birim rakam verilmeyip “AA”layan veya “FF”leyen sisteme uymalarına kadar gider.

Detayda boğulmayalım, kısa keseceğim, Oktay Sinanoğlu’nu birkez daha okumamızı öneriyorum. Kısa sürede köşe dönme hevesinin yaratıldığı Özal’lı döneme kadar gider bu iş. Anayasayı “bir kez delmekle bir şey olmaz” diyen zihniyeti savunmaya kalkmaya kadar gider bu iş.

Sayın okur Emsal Aydın’a nasıl anlatmalıyım bu işi, gerçekten zorlanıyorum. Kökenimiz, yapımız, çapımız, eğitimimiz bu kadar. Çok zor bu işler, çok zor...

Var olan bir gerçeği, aşağılamanın anlamsızlığını anlatmaya çalışırken, yazım halâ anlaşılmıyor ve Hakan Şükür’e “ŞABAN” diyebiliyor Sayın Emsal Aydın. Arkasından da “fetullahçı mısınız, nurcu musunuz” sorusunu sorabiliyor. Ne taraftarım, ne Hakan Şükür’ün temsilcisiyim, ne de fetullahçıyım! Naçizane eğitimle uğraşırım, spor adamıyım. Biraz mürekkep yaladım ama, bunu hiçbir zaman kötüye kullanmadım. Başkasının üzerine mürekkep dökmedim. Taraftardır deyip, saldırmadım. Yaz spor okulunda küçük oğlumun kulağını sistemli bir çeken öğrencimin kulağını duvara çivilemedim. “İpini çek” diyenlerin sözünü tutmadım, öğrenciliğini bitirmedim, işine son verdirmedim. “Kazanalım bu çocuğu” dedim.

Kasabın önünde bekleyen kedilere hiç kızmadım, ama uzanamadığı ete pis diyen kedilerle her zaman savaştım.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara