Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Mayıs '15

 
Kategori
Haber
 

Kastamonu: Bir traktör, bir taksi, bir baba, bir oğul, iki tabanca ve yitip giden iki can...

Bir “cinnet” lafıdır gidiyor.

Bu da mı cinnet!..

Aynı evde kalan baba ve oğul… Çoluk, çocuk, ana, baba, gelin, dede, nine, torunlar… Güzel bir aile… Kağnı’nın yerini alan traktör, atın yerini alan taksi… Çiftçilik yapan, -belki maaşı da olan, emekliliği de olan bir aile- çocuklarını okutan, geleceğe umutla bakan, çalışan, mütevazı bir aile… Türk Milleti’nin ortak varlığını, umudunu resmediyor bir bakıma. Tarlalar ekilir-biçilir, bağlarda-bahçelerde sebzeler,  meyveler toplanır; mevsimine göre hazırlık yapılır, huzur içinde yaşanır gider.

Böyle bir aile Kastamonu’da...

Günün ortasında bir cinayetle sarsıldı…

Türkiye sarsıldı…

Gazetelerde yer alan fotoğraflarda, emektar bir traktörün önünde baba kurşunu yemiş, sol yanına doğru kıvrılıp yatan bir oğul;  oğul kurşunu yiyip sırt üstü yere uzanmış bir baba görülmekteydi… Taksi gözükmüyor. İnsanın içi sızlıyor… Benim de içim sızladı… Aşıklar da yok ki destanlarını yaza…

Ne emeklerle bu iki insanı, iki anne, bu yaşlarına getirdi kimbilir!.. Ve ne büyük ümitlerle!..

O traktör…

Ne zaman ve nasıl alındı acaba?!..

Evlerinin kapısının önüne geldiğinde yaşanan sevinç, zenginliğe atılan adım, daha zahmetsiz çiftçilik…

Kurban da kesmişler midir acaba?!..

Taksileri de var…

Sonuç hüsran… Baba oğula; oğul babaya kurşun sıkıyor… İkisi de Kakk’ın rahmetine eriyor… Allah rahmet eylesin bu baba, oğula… Yazık oldu; çok yazık oldu…

Ve acı olan bu tür hadiseler bir türlü son bulmuyor… Kan dönemi, kan günleri sona ermiyor…

O Kastamonu ki, o şehir ki, İstiklal Harbi’mizde en çok fedakarlık yapan, en çok şehit veren şehrimizdir ve bu yönüyle kutsallık arzeder… Bu yönüyle daha fena üzüldüm…

Gazeteler ne yazdı bir de o haberleri okuyalım….

“…Herkesi dehşete düşüren baba-oğul cinayet olayı dün (12.05.2015 Salı) akşam saatlerinde Kastamonu Doğu Çevre Yolu'nda meydana geldi. Uzun süredir aralarının açık olduğu öğrenilen Halil İbrahim Dabanoğlu , oğlu Hasan Dabanoğlu birbirleriyle konuşmak için Kastamonu çevre yolunun kullanılmayan bölümünde bir araya geldi.  Olay yerine traktörle gelen baba Halil İbrahim Dabanoğlu ile otomobille gelen Hasan Dabanoğlu henüz bilinmeyen bir nedenden dolayı tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu baba ve oğlu yanlarında bulundurdukları tabanca ile birbirlerine ateş açtı.

Çevrede bulunan vatandaşların olayı ihbar etmesi üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri gönderildi. Olayda ağır yaralanan baba ve oğluna olay yerinde ilk müdahale yapıldı. Ambulansla Dr.Münif İslamoğlu Devlet Hastahanesi'ne kaldırılan oğul Hasan Dabanoğlu, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Baba Halil İbrahim Dabanoğlu ise ameliyata alındı. Ancak sağlık çalışanlarının yaptığı tüm müdahalelere rağmen baba da kurtarılamadı.

Olay yerinde incelemede bulunan olay yeri inceleme ekiplerinin gözlemlerine göre olay yerinde Hasan Dabanoğlu’nun elinde tabanca olması dikkat çekti.

Olayla ilgili geniş kapsamlı soruşturma başlatıldı. …” (Gazeteler)

Gazeteler de olanı-biteni böyle yazdı…

Gelelim Kastamonu’ya ve İstiklal Yolu’na:

İstiklal Yolu, İnebolu sahilinden başlar, Kastamonu ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanır… Kurtuluş Savaşı boyunca İnebolu’ya deniz yoluyla gelen cephanenin öküz arabalarıyla (kağnılarla) cepheye ulaştırılmasında kullanılmış olan 340 kilometrelik yoldur.

Savaş boyunca İnebolu açıklarına gemilerle gelen cephane ve silahlar, kayıklarla İnebolu’ya taşınmış, fedakar ve cefakar Kastamonu kadınları tarafından da çok zor şartlarda cepheye taşınmıştır.

İstiklal Yolu’nun İnebolu-Kastamonu arası, Kastamonu il sınırları içerisindeki 95 kilometrelik bölümü Kastamonu Valiliği tarafından işaretlenerek “Yürüyüş Yolu” olarak düzenlenmiştir. 2006 yılından beri Kastamonu Valiliği tarafından Kastamonu’dan İnebolu’ya uzanan “İstiklal Yolu ve Atatürk Yürüyüşü” düzenlenir.

Aşık Yorgansız Hakkı Çavuş’u da anmadan geçmeyelim…

Aşık Yorgansız Hakkı Çavuş Kastamonu Merkez Hisarardı Hacı Hamza Mahallesi'nde doğdu. Babası Kasap Hüseyin Ağa, annesi ise Aşık Zikri'nin kızı Cemile Hanımdır. Ailesinin tek oğludur. Doğum tarihi nüfus cüzdanında 1314 (1898-99), gerçekte ise 1311 (1895-1896)'dır. Nüfus kayıtlarında soyadı da Halil Bayraktaroğlu olarak yazılıdır.

Sanatında Aşık Dertli, Erzurumlu Emrah, Tokatlı Nuri ve Aşık Meydani'nin etkileri görülmektedir. Aşık Dertli koluna bağlıdır. Bu yüzden, bir şehir aşığı olarak hem aruz hem de hece ölçüsüyle şiirler söylemiştir. Karşılaşmalarında da çok başarılı olmuştur. Kastamonu Merkezine yerleştikten sonra seyahati bırakması çırak yetiştirmemesi ününün yayılmasını engellemiştir.

Aldığı öğrenim sonucu dili sade değildir. Müzik yönü kuvvetli bir şairdir. Müziğe yatkınlığı ailesinden, annesi Cemile Hanımdan gelmektedir. Saz çalmaya askere gitmeden önce merak sarmış, mahalli saz ustalarından Bergiya Gırnaoğlu, Hüpyallah ve Karakadıoğlu Rıfat efendiden yararlanmıştır.

Aşık Yorgansızlar da yok artık…

Bu yüzden destanlar da yok, yaşanan bunca acılar karşısında yazılan ağıtlar da yok…

İnternette birkaç saat kalan  ve ertesi gün de gazetelerde yer alan bir haber olarak yer alır, unutulur gider…

Sevgi var mı?!.. Kelime olarak var, şarkılarımızda var, türkülerimizde var ama hayatın içinde yok, köşede-kenarda bir yerlerde ele, avuca, yüreklere alınmasını bekliyor… Yunuslarını, Karacaoğlanlarını, Emrahlarını, Züleyhalarını bekliyor…

Merhamet de öyle, iyilik de öyle…

Asıl sahiplerini… Güzel elleri, güzel yürekleri olan insanları bekliyor…

Bir yerlerden çıkıp gelirler mi bu güzel insanlar, ne dersiniz?1..

Sevgilerimle …

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara