- Kategori
- Deneme
Kelebek Yası
Tüm kalp kırıklıklarımı, anılarımı, bin beş yüzü aşan günlerimi, şiirlerimi, şarkılarımı, mutluluğumu, hüznümü, kanatlarımı bir poşete koyup yelkovan ve akrebin hızından şüphesiz, aflarına sığınarak, arkamı dönüp bakmadan bıraktım boş bir sokağın ortasına.
Bir çınar ağacında yaşayan bir kelebeğindi o hayaller. O çınar kelebek doğmadan önce de vardı, ruhu huzura erdiğinde de başka kelebekler için orada olacaktı. Nasıl olduğunu bile anlamdan, karşısında oturmuş, yasına şiirler döşüyordum koca çınarın. Onca haneye kök salmış, ölümüyle yıkmıştı her şeyi. Ortalık kan revan, ortalık duman… Kanımız aktıkça, sevmeye devam ettik. Üç günlüktü ömrümüz tabii ki sevecektik ve biliyorduk biz birer mazoşisttik.
Senden çok yıllarıma bu son satırlarım. Bakırköy’de sabahın köründe, ışık huzmesinin içinden, yüzünü seçemediğim, bana doğru ilerleyen bir adamla, bir şişe şarap arasındaydı aşkım. Sen gözyaşlarını ölmüş bir Kelebek’in yasına akıttın.
Adım adım ölüme yaklaşırken, her gözyaşında acısı, her cümlesinde aşkı, senin varlığında koca yalnızlığı, aklındaysa artık çok geç olduğu vardı.
Nefes bile almadan severken boğuldu günler. Kalmadı bu şehirde senin kelebeğin. Ruhunu, filmleri, şarkıları, şiirleri, düşleri, düşünceleri, hindistan cevizli sıcak çikolatasını, anılarını sana bırakıp toprağına karıştı.
Onca noktalı virgülden sonra, nokta kondu ilk defa. Dönsen de bulamazsın, yokluğu bir nefsi müdafaa.