- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kelin ilacı olsa...

Biliyorum bu yazının başlığı “kocanızı, güvenli olarak aldatmanın beş mucizevi yolu” falan şeklinde olsaydı kesin günün en çok okunanları linkinde ilk dörtte olurdu. Bu sayfalarda hiçbir zaman etkili on yöntem, hızlı kilo verme sırları, aldatmanın, sevişmenin, oynaşmanın ve bozuşmanın temel esasları gibisinden yazılar okumadınız, okumayacaksınız...insanın psikolojik dünyası, sosyal ilişkileri ve gel-gitleri, paylaşımları reçeteye, teste, akıldaneliğe, kurala, yönteme gelmez.
Genelde çok okunan, ilgi ya da reyting alan yazar ve yazılara-programlara, zaman zaman bakıyorum ve “aldatma, ihanet, mutsuz evlilik ya da birliktelikler, bunalımlar, nişan bozmalar, boşanmalar, çarpıtılmış ve istismar edilmiş seks ve cinsellik” konulu yazıların gördüğü ilgi kahrediyor beni.
Bu konular tıpkı ne idüğü belirsiz diyet reçeteleri gibi ağızlara sakız olmuş konulardır. Kendileri çok mutluymuş gibi insanlara yemek tarifi kıvamında saadet reçeteleri sunan, sözümona “ilişki uzmanları”nın sizleri yanıltmasına ve isim ve yazılarının prim yapmasına müsaade etmeyiniz.
Sosyal bilimlerin matematik bilimlere göre en önemli farkı, gerçek ve mutlak doğru kavramının göreceli olmasıdır. En temel matematik kuramlarından biri olan Öklit kuralına göre iki ayrı noktadan sadece bir adet doğru geçebilir. İşte sosyal bilimlerdeki farklılık iki ayrı noktadan milyonlarca doğru geçebilir olması ihtimalidir. Bir mühendise ya da matematikçiye “iki kere iki kaç eder?” sorusunu sorduğunuzda alacağınız cevap, hiç düşünmeden “dört” olacaktır. Ama bir sosyal bilimci, aynı soruyu “dört, edebilir” şeklinde cevaplayacaktır.
Kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla çocuğuyla hatta bebeğiyle, tahsillisiyle cahiliyle, köylüsüyle kentlisiyle her insan ayrı bir dünyadır. Ayrı doğrular, farklı tutum ve değerler, bambaşka hayal ve umutları ile her insan, nev-i şahsına münhasır portreler çizer bizlere.
Şüphesiz sosyal bilimlerde de genel geçer doğrular, tezler, yaklaşımlar, ekoller vardır ama hiçbiri mutlak gerçek ve doğru olarak karşımıza çıkamaz. Bunun aksi bir durum sadece din ve inanç sistemlerinde mevcuttur. Orada da zaten iman etmek esastır. Soruya ve şüpheye yer bırakmaz dinsel doktrinler.
Hal böyle olunca da “erkekler neden aldatır?”, “kadınlar neden çapkınlık yapar?”, “mutlu evliliğin sırları”, “ilişkinizi gözden geçirmek için on soru” gibi ucube yazı ve yazarlardan uzak durmakta fayda vardır. Burada bazı genel doğrular vardır. Etkili iletişim, pozitif yaklaşım, empati kurma, etkili problem çözme teknikler, vesaire gibi. Bu kavramların doğruluğu tabi ki çok da tartışmaya açık değildir ancak bunları bile uygularken kişisel özelliklere, zamana ve mekana göre ve onlarca farklı parametreye istinaden binlerce ayrı tarz geliştirilebilir. Geliştirilmese dahi sosyal ilişkilerin ve psikolojinin kuralları zaten doğal süreçte kendiliğinden işleyecektir.
İnsanların soft değerlerini doğru tespit edip, karşınızdaki manzarayı da doğru resmedebilmek ciddiyet gerektiren akademik bir uzmanlık konusudur. Bu işe; psikoloji, sosyoloji ve bu iki derya, anabilim dalının onlarca alt kürsüsü müdahil olur. Onların konusudur. On beş tane garabet soru sorup, yanına da “sevişen çift” fotoğrafları koyup “a” lar çoğunluktaysa şu haltı etmelisiniz, “b”ler çoğunluktaysa bu naneyi yemelisiniz tarzından komik testlerle insanları kandırmaktan da, bu gibi ucubeliklere değer vermekten de vazgeçiniz.
Her birimiz, öncelikle çevremizdekilere ve tüm dünyaya -insanıyla, hayvanıyla, tabiatıyla- sevgi ve saygı duymayı başarmalı, almayı ve vermeyi öğrenmeli, sözün özü paylaşabilmeyi gerçekleştirmeliyiz. Sonrası, her birimizin işlenmiş kodları çerçevesinde, doğal olarak da çok farklı zeminlerde, zamanlarda ve şekillerde hiç umulmadık senaryolarla gelecektir. İnsan olmanın bir muhteşem özelliği de budur zaten. Aksi halde bir eğreltiotundan ne farkımız kalırdı. Eğreltiotu örneğini bilinçli olarak verdim. Bu bitki dünya tarihinin bilinen en ilkel canlısı, nebatatıdır.
Biliyorum bu yazının başlığı “kocanızı, güvenli olarak aldatmanın beş mucizevi yolu” falan şeklinde olsaydı kesin günün en çok okunanları linkinde ilk dörtte olurdu. Bu sayfalarda hiçbir zaman etkili on yöntem, hızlı kilo verme sırları, aldatmanın, sevişmenin, oynaşmanın ve bozuşmanın temel esasları gibisinden yazılar okumadınız, okumayacaksınız. Diğer yazılarımı, özellikle de “yemek-mutfak” yazılarımı takip eden okuyucularım gayet iyi bilirler ki ben yemek tarifi vermekten bile imtina eden bir insanım. Yine bu yazılarda paylaştığım inancım gereği yemek tarifi vermenin yerine pişirme teknikleri üzerinde durmanın doğruluğuna inanırım. İnsanın psikolojik dünyası, sosyal ilişkileri ve gel-gitleri, paylaşımları da böyledir işte, reçeteye, teste, akıldaneliğe, kurala, yönteme falan pek gelmez yani.
İnsanların evlerinden, yatak odalarından, tamamen kendilerine özgü şartları ile yaşadıkları ilişkilerinden ellerimizi çekmeliyiz. Bu konuların maalesef iyi reytingler alması sebebi ile bir şeyler yapıyor isek de bu işler boş işlerdir, bilmeli ve vazgeçmeliyiz.
Değerli okurlar. Tabi ki her birinizi ayrı ayrı bilemem ama benim, yazıma konu ettiğim, bu tarzda çalışmaların daha başlığını okuduğumda, yanındaki trajikomik fotoğrafları gördüğümde midem bulanıyor vallahi. Hele bir de “aşk” hakkında ahkam kesenler yok mu? İçimde ve çevremde bir şeylerin küflendiğini, çürüdüğünü hissediyorum. Çürümüşüz, çürümüşüz.